Uzman olmanýza gerek yok...
Bizi Suriye bataðýna sürükleyenler gibi Irak’ýn daðýný, taþýný, deresini, ovasýný, çeþmesini bilmenize de gerek yok...
Türkiye’nin Musul’dan uzak tutulmasý, hesaplanmýþ, planlanmýþ, sonuçlarý üzerinde düþünülmüþ bir operasyondur...
Sofistike bir “iþ”tir...
Bir aðabeyimiz, “Siz fütuhat rüyalarý gördüðünüz ve Musul’u topraklarýnýza katmaktan bahsettiðiniz için Türkiye cezalandýrýlýyor” diyordu.
Kendince “Kabahat Erdoðan’da” demeye çalýþýyordu.
Erdoðan “Lozan” tartýþmasýný baþlatmasaymýþ, sonuç böyle olmayacakmýþ, Musul operasyonunun “saygýn ortaklarýndan” biri haline gelecekmiþiz.
Kim fütuhat rüyalarý görüyor, bilmiyorum.
Bu yönde bir irade beyaný olduðunu hatýrlamýyorum.
Eski bir vilayetimiz olan Musul, Irak’ýn toprak bütünlüðü içinde deðer ifade eden bir bölgedir.
Bildiðim kadarýyla Türkiye “Irak’ýn toprak bütünlüðünü” savunuyor. Týpký “Suriye’nin toprak bütünlüðünü” savunduðu gibi... Ne fütuhat rüyalarý görüyor, ne de topraklarýna toprak katmak istiyor.
Demek ki, Lozan’ýn kötü bir anlaþma olduðunu söylediðinizde, ayný zamanda, “Ben Musul’u topraklarýma katmak istiyorum” demiþ oluyorsunuz. Amerika da bu yüzden, yani, Musul’u bize yedirmemek için eski hasýmlarýyla (Ýran’la filan) iþ tutuyor.
Böyle mi anlamalýyýz?
Konuyu Musul’u merkeze alarak bu þekilde indirgersek, þu soruya da cevap bulmamýz gerekecek:
Mesele Musul’u “birilerine” (yani Türkiye’ye) yedirtmemekse ve Amerika bir tür “istenmeyeni uzak tutma” politikasý güdüyorsa, iþin sonucunda kazançlý çýkacak Ýran’ý nereye koyacaðýz? Amerika, çok deðerli bulduðu ve gözü gibi sakýndýðý Musul’u, müttefikiyle karþý karþýya gelme pahasýna, niçin Ýran’a yedirsin?
Ýþ sadece Türkiye’yi cezalandýrmakla sýnýrlý olsaydý, meseleyi Lozan-fütuhat boyutuyla tartýþabilirdik ve “Zararlý çýkacak tek ülke Türkiye’dir” yorumunu yapabilirdik.
Müttefikimiz “gerilim hatlarý”ný devreye sokarak, ayný zamanda bütün bir Ýslam dünyasýný cezalandýrmak istiyor.
Þii-Sünni geriliminin yoðun olduðu bir bölgede ve zamanda, Þii milislerin aðýrlýðý oluþturduðu koalisyon ordusuyla Musul’u kurtarmaya çalýþmasý, salt “bir bölgeyi terörden temizleme amacý”yla açýklanamaz.
Baþka (derin) hesaplarý var müttefikimizin:
Bölgede yeni hasýmlar oluþturmak (mesela, Ýran’la komþu ülkeleri karþý karþýya getirmek) ve sonu gelmez mezhep savaþlarýný baþlatmak...
Bu iþ için, Musul’dan daha uygun bir plato bulunamazdý.
Musul, bu nedenle, bir tür yed-i emin (!) olan DEAÞ’ýn elinde mahfuz tutuluyordu ve “kurtarýcýsýný” bekliyordu.
Bölge gerçeklerini dikkate almayan (“özellikle” dikkate almayan) “kurtarýcý”, ayrýca, Musul’un demografik yapýsýný deðiþtirmek gibi çok daha tehlikeli sonuçlar doðuracak bir planý devreye sokmaya hazýrlanýyor.
Dolayýsýyla, Musul “kurtarýldýktan” sonra baþlayacak göç dalgasý ve etnik-mezhepsel temizlik, bir “Amerikan mamulâtý” olacaktýr.
HAMÝÞ
Terörizmle savaþtýðýný söyleyen Amerika, Musul operasyonuna bir terör örgütü olan, Batý tarafýndan terör örgütü kabul edilen PKK’yý da dâhil etti. Kandil’de barýnma güçlüðü çeken (Irak ordusu üniformasý giydirilmiþ) 3 bin civarýnda PKK militaný koalisyon ordusu saflarýnda Musul’a girme hazýrlýðý yapýyor.
Mezhep savaþlarýndan sonra, “etnik karmaþa...”