Anadolu Baharý

Türk Baharý” kavramý, yaþanýlan geliþme karþýsýnda ufak kalýr, çünkü, olayýn kahramanlarý, haklý olarak, kendi kimlikleri olan Kürt kelimesiyle tanýmlanmak isteyeceklerdir. Þýrnak’ýn Uludere ilçesine baðlý Gülyazý köyü... Bölgede asker, iþ makineleri ile bir görev yapýyor, sýnýrýn bir tarafýndan PKK’nýn taciz ateþiyle karþýlaþýyor... Köylüler, saldýrýya uðrayan askerin bulunduðu bölgeye gidiyor, geceyi askerle birlikte geçiriyor, sabah da komutanlarýna bu iþi, “askere kalkan olmak, yeni bir çatýþma olmasýný önlemek amacýyla” yaptýklarýný söylüyorlar. Asker de o bölgeden ayrýlýyor...

 

Anadolu insanýnýn, ülkenin en zor anýnda ne tür bir ruhla ve kendiliðinden harekete geçtiðinin sembol olaylarýndan biridir önceki akþam Gülyazý Köyü’nde yaþanýlan. Köylü, belli ki, kalýcý barýþ istiyor... Bir daha bu topraklarda kardeþ kaný dökülmesini asla kabul etmiyor... Gidiyor... Askere kalkan oluyor...

Ne Batý’dan “önyargý gözlükleriyle” bu topraklara bakanlarýn, ne Doðu’dan, “bir kývýlcým atmamýz yeterli, bunlarý birbirine düþürürüz hesaplarýyla” hareket edenlerin anlayamayacaklarý bir Anadolu gerçeðidir Gülyazý’da yaþanýlan.

Anadolu Baharý yaþandý zaten

BDP Eþbaþkaný Selahattin Demirtaþ’ýn Gezi Parký olaylarýný yorumlarken, “Ýstanbul’un Kürtleri anlama zamaný geldi” yönündeki açýklamalarýný talihsizlik olarak deðerlendiriyorum. Eðer siz, ülkenin demokratikleþme sürecini Kürt-Türk, Sünni-Alevi ayrýmlarýndan bakarsanýz büyük bir bataklýða saplanýrsýnýz.

“Türk Baharý” anlatýmýný doðru bulmuyor ve ülke gerçeðine yakýþmadýðýna inanýyorum. Demirtaþ ve günümüz gençlerine, bu topraklarýn zaten, büyük bir Anadolu Baharý yaþadýðýný hatýrlatmak isterim. Hayýr, Sabahattin Selek’in, Anadolu Ýhtilali olarak tanýmladýðý ve ülke insanýnýn omuz omuza gerçekleþtirdiði bir “kurtuluþ destanýndan”söz etmeyeceðim...

 

Olay, 1983’te yaþandý...

12 Eylül Darbesi’nin askeri lideri Kenan Evren, 4 Kasým 1983 akþamý, o günlerin tek kanalý TRT’ye çýktý ve halktan, emekli orgeneral Turgut Sunalp’e kurdurduðu Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne (MDP) darbe sonrasý yapýlacak ilk seçimde oy istedi. Ýstemekle yetinmedi, MDP iktidar olmazsa, ülke istikrarýnýn sarsýlacaðýný ve sivil yönetime geçiþte büyük sorunlar yaþanacaðýný söyleyerek bir de halký tehdit etti... Halk 6 Kasým 1983’te sandýk baþýna gitti. Sonuç: Turgut Özal’ýn ANAP’ý yüzde 45, MDP yüzde 25!.. Askerlerin kurduðu parti 1986 yýlýnda siyasi mezarlýðý boyladý, önünü kesmeye çalýþtýklarý Turgut Özal, liberal reformlarý ile Türkiye’nin önünü açan lider olarak tarihteki yerini aldý.

Günümüz gençliðinin ana-babalarý ve aile büyükleri, dünya demokrasi tarihinin en anlamlý, en çok ses getiren, sonuçlarý itibariyle küresel geliþmelere en çok etki eden demokratik direniþini meydanlarda deðil, önlerine konulan sandýkta gerçekleþtirdiler. O zaman birlikte deðil miydik, Demirtaþ?..

Taksim Tahrir deðildir

Dünya medyasýndaki meslektaþlar, Taksim’den Tahrir çýkarma telaþý sergilediler, yanlýþ, ülkeyi bilmiyorlar. Türkiye’nin 1839’dan bu yana yaþadýðý, acý ve gözyaþlarýyla yüklü 150 yýlý aþan özgürleþme-demokratikleþme mücadelesini bilselerdi, Ýstanbul’u Ortadoðu sokaklarýna çekme gayretini göstermezlerdi.

Millet, cuntanýn baskýsý altýnda bile sözünü sandýkta söylemiþ, bugün mü, demokratik seçim yoluyla iþbaþýna gelmiþ bir hükümeti sokakta yýkmaya kalkacak? Eðer, buna heveslenenler de varsa, millet, “demokrasi dýþý” hiçbir müdahaleye izin vermez!..

Bakýn, Gezi Parký’ndaki barýþçý göstericilere karþý orantýsýz güç kullanýmý ve devamýnda yaþanýlan olaylara dönük en anlamlý eleþtiriler, daha düne kadar, kendilerini -nedense- merkeze oturtmuþ medya tarafýndan “yandaþ” olarak nitelenen basýn kuruluþlarýndaki kalemlerden geldi. Bülent Arýnç’ýn basýn toplantýsýnda sergilediði görüntü, bir demokrasi ülkesine yakýþýr kývamdaydý...

Türkiye, Gezi Parký’nda, bir “demokrasi sýnavý”ndan geçti ve sokaklarýndan akan talihsiz görüntüler ile kendini  Ortadoðu’ya itelemeye çalýþanlara gereken cevabý verdi. Neden? Çünkü, “demokrasi baharýný” bugün deðil, 1983’te yaþamýþ bir ülkeden söz ediyoruz.

Böyle bir ülkede millet, oligarþik-vesayet sistemini geri getirme telaþlarýna ya da siyasi otoritenin sergileyebileceði otokratik görüntüye yeþil ýþýk yakmaz...

“Savaþ”ýn demokrasi içinde baþý dik yaþamasýný engelleyeceðini düþünen Kürt köylü, gider, göðsünü askere kalkan yapar...