Geçtiðimiz hafta vizyona giren Baskýn: Karabasan ’ýn yönetmeni Can Evrenol filmi için ABD’de Anadolu’nun Hellraiser’ý tanýmlamasý yapmalarýna çok sevindiðini söylüyor.
Korku filmleri sinemalarý yavaþ yavaþ ele geçirirken kendi içinde de farklý türleri seyretmeye baþladýk. Çokça cin filmi seyredip farklýlýk arayan ve buna yönelik bir film yapan Can Evrenol Baskýn: Karabasan’ý anlattý.
- Ýlk proje bütün yönetmenler için önemlidir. Neden bir korku filmiyle baþladýnýz?
Çünkü benim dilim bunu gerektirdi. Normalde baþka bir senaryo vardý kafamda ancak sonradan biraz daha bütçe çýkýnca, korku filmlerini çok sevdiðimden ve çekmek istediðimden korkuya yöneldim. Senaryoyu kendim yazýnca ortaya böyle bir þey çýktý. Yani seyirciyi korkutmak deðil daha çok kendimi ifade etmek gibi oldu.
- Pazarlama konusunda da bir artýsý var filmin, ABD’ye kadar gitmiþ. Bunu nasýl saðladýnýz?
Austin’de bir yorumcu bizim için ‘Anadolu’da Hellraiser’ dedi. Bu benim çok hoþuma gitti. Onlar çýta olarak çok yükseklerde filmler, hem edebiyat hem de bütçe olarak. Ancak bence hissiyat olarak dediði þey çok doðru. Pazarlamamýz çok da farklý deðil. Dünya sinemasýnda ‘Çok sert bir korku filmi geldi’ gibi bir pazarlamasý var. Hatta ben Kanada’da Vanguard bölümünde olsun istiyordum film. Vanguard’da daha sivri içerikli, daha nitelikli filmler var. Sonrasýnda daha da ünlü bir yere koyuldum. Aslýnda biraz da endiþem oldu; oraya kaþarlanmýþ korku filmi izleyici kitlesi gelecek diye... Çünkü bizim filmimiz daha baþka bir þeydi. Kökeninde bilim kurgu filmi. Yavaþ yavaþ geliþip sürprize dönüþüyor.
- Türk sinemasýnda cin filmleri neredeyse bir tür olmaya baþladý. Sizinkinin farký nedir?
O filmleri kalbime yakýn hissetmiyorum. Birkaç tanesini baþýndan beri takip ettim fakat sevemedim. Evde tek baþýnýza izlediðinde korkutacak þeyler var ancak þaþýrtmýyorlar. Bu nedenle beni cezbetmedi. ‘Türkiye’de bu film yayýnlanmaz mý acaba?’ diye düþündüðümüz sýrada yurtdýþýndan talep oldu. Ýstediðimi yapabilme lüksüne sahip oldum. Bundan dolayý diðerlerinin yanýnda, korkudan ziyade sanat kategorisine düþünülebilecek bir film oldu. Biraz þans, biraz iþlerin denk gelmesiyle oldu bu.
Kast çorbacýda
- Filmin kastýný nasýl toparladýnýz?
Hepsiyle bir hikayemiz var. Kimisi arkadaþým... Mesela, Ergun Kuyucu ile tanýþmamýz tesadüftü. Beþiktaþ’ta bir kast görüþmesinden çýkmýþtým. Baktým Ergun Kuyucu kenarda çorba içiyor. Hemen gittim elini sýktým ne kadar büyük bir hayraný olduðumu söyledim. ‘Benim bir senaryom var okursan çok sevinirim’ dedim. O da ‘Tabii’ dedi. Senaryoyu yolladým o da bana geri döndü ‘Yaparýz’ dedi. Hatta itiraf etti kamera arkasýnda ‘Senaryoyu ilk okuduðumda anlamadým ama yaparýz ederiz dedim’ diye. Filmdeki kötü karakter olan Mehmet mesela çok garip bir tip. Onun bambaþka bir hikayesi var. Kendisi Pendik’te bir otoparkçý. Daha film çýkmadan suratýný reklam etmeyelim dedik.