Kamuoyunda çok sıkıntı yaşanan konulardan birisi olan Vergi Usul Kanununun 359. maddesi konusunda daha önce de yaşanan mağduriyetleri dile getiren yazılar yazmıştım.
Esasen Sayın Zekeriya Temizel'in Maliye Bakanlığı döneminde kabul edilen değişikliklerle birçok kişi mağdur edilmişti.
Anayasa Mahkemesi (AYM) 9/3/2022 tarih ve 31773 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kararında; kaçakçılık suçu ve vergi kabahatlerine dair yargılamada diğerini etkileyebilecek unsurların dikkate alınmasını sağlayacak güvencelere engel olan ve iki sürecin birbirinden bağımsız yürütülmesi kuralının anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline hükmetti.
Buna göre AYM vergi kaçakçılığı davaları ile bir kişinin, aynı olay nedeni ile iki kez yargılanıp cezalandırılamayacağı çerçevesinde Vergi Usul Kanunu'nun ilgili fıkrasını iptal etti.
Söz konuş AYM kararında, "aynı fail tarafından aynı fiille işlenen vergi kaçakçılığı suçu ile vergi kabahatlerine ilişkin yargılama/cezalandırma süreçleri sonucunda uygulanacak yaptırım konusunda herhangi bir şekilde ve seviyede bağlantı kurulmasını sağlayacak güvencelere yer vermeyen kural, söz konusu süreçlerin hakkaniyete uygun yürütülmesini engelleyebilecek niteliktedir." denilmektedir.
Yine aynı kararda "Vergi inceleme raporunun ilgili vergi dairesine bildirilmesi üzerine raporda tespiti yapılan kabahatler bakımından ceza kesme işlemleri başlatılacaktır. Anılan Kanun'un 364. maddesinde vergi cezalarını gerektiren olayların vergi dairelerince veya yoklamaya ve vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından tespit olunacağı, 365. maddesinde ise vergi cezalarının olayların ilgili bulunduğu vergi bakımından mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından kesileceği hüküm altına alınmıştır. Cezalandırma süreci sonucunda kişinin ilgili kabahati işlediği ya da işlemediği konusunda vergi dairesince verilen karar cezai niteliktedir." Denilmek suretiyle mağduriyetin temeli açıklanmaktadır.
Vergi suç ve cezalarını düzenleyen Vergi Usul Kanununun 359. maddesinde halen üç temel sorun bulunmaktadır;
- Tek bir denetim yapılmasına rağmen her hesap dönemi için ayrı ayrı hapis cezası verilmesi,
- Kasıt unsuru ve hazine zararı olmasa bile ceza uygulanması,
- Tamamen sübjektif kriterlerle yapılan denetim raporu sonuçlarına göre yargı süreçlerinde Asliye Ceza Mahkemesi ve Vergi Mahkemeleri'nde aynı suç için farklı kararlar verilebilmesidir. (Örneğin ceza yargısı mahkûmiyet kararı verirken vergi yargısı cezalı tarhiyatı iptal edebilmekte veya tam tersi yönde kararlar oluşabilmektedir.)
Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesinin (a) fıkrasında, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek, defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek, gizlemek veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek, bu tür belgeleri kullanmak suç olarak kabul edilmiştir.
VUK 359. maddenin (b) fıkrasında ise; defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak filleri suç olarak kabul edilmiştir.
VUK 359. maddesinin bu fıkralarında sayılan suçlarda, suçun oluşumu bakımından (çift defter tutmak hariç) "vergi ziyaı" şartı aranmamıştır. Yani suçun unsurları arasında, hazine nezdinde vergi kaybı yaratmak yoktur.
Bir kişi vergi ziyaına yol açmasa dahi, 359. maddede yazılı fiilleri işlerse, ceza yargısı deyişi ile "vergi usul kanununa muhalefet"ten mahkûmiyet alabilmektedir.
Sonuç olarak VUK 359 maddesinde de düzenleme yapılması ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi çok doğru olacaktır.