Anayasa mahkemesinin göz yaþartan deðiþimi(!)

Yýl 1966, Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi’nde derse baþörtü ile girmek isteyen N. Bulaycý yapýlan baskýlar sonucu bu isteðinden vazgeçer. Ayný üniversitede 1967’de H. Babacan adlý öðrenci baþörtüsü isteðinde ýsrar edince üniversite ile iliþkisi kesilir. Yýl 1973, Ankara barosuna kayýtlý Avukat E. Aykenar, baþýný kendi isteði ile örtünce dönemin Baro Baþkaný Y. Güngör Özden’in imzasýyla ‘Modern ortamda teokratik giysi olmaz’ gerekçesi ile barodan ihraç edilir. 1979’da üniversiteler art arda baþý kapalý öðrencilere diploma verilmeyeceðine dair ilan duyurma yarýþýna girerler. 1982’de YÖK kýlýk kýyafet genelgesiyle baþörtüsünü yasaklar. 1987’de Turgut Özal hükümeti baþörtüsü yasaðýný serbest býrakmak için yasa çýkarsa da veto edilir. Dikkat edelim bu zamana kadar Anayasa mahkemesini meþgul eden bir baþvuru görünmüyor. 

1989’da Turgut Özal’ýn ikinci giriþimi bu sefer Kenan Evren’in Anayasa Mahkemesi’ne baþvurusu üzerine iptal edilir. Gerekçe ise ‘Laik üniversitede okumayý tercih eden öðrencilerin kýlýk kýyafet kurallarýna da uymak zorunda olmasý...’ mealindedir.  Artýk baþörtüsü devletin birliðine ve bütünlüðüne karþý tehlike olarak görüldüðü gibi, cumhuriyet rejimine yakýþmayan davranýþ olarak nitelendirilir. Bu durum daha sonraki tüm baþörtüsü davalarýna ve yasaðýn sürmesine gerekçe olarak gösterilecektir. Bireyin özgür bir þekilde eðitim uygulamalarýný göz ardý eden bu kararlarýn temelinde devletin bekasý ve rejimin devamlýlýðý mahkeme tarafýndan ön plana çýkartýlmýþtýr.

Yýl 2014. Tarihin en uzun MGK toplantýsý yapýlýr. MGK’da paralel devlet yapýlanmasý devletin geleceði ve bekasý açýsýndan tehlike olarak görüldüðüne dair karar alýnýr, bu yapý ile mücadeleyi kýrmýzý kitaba alýnmasý için görüþ bildirilir. ‘Legal görünüm altýnda illegal faaliyet yürüten paralel yapýlanmalar’ ifadesine vurgu yapýlýr.

Milli Eðitim Bakanlýðý, dershanelerin kaldýrýlmasý ile ilgili düzenlemeyi hazýrlar ve dershanelerin temel liselere dönüþüm sürecinde destekleneceðini bildirir. Dershane öðretmenlerinin devlet bünyesindeki kadrolara atanmasýnýn yanýnda temel liselere dönüþmek isteyen kurumlarýn teþviklerle maðduriyetlerinin en aza indirileceði açýklanýr. Son tarih 1 Eylül 2015’tir. O tarihten sonra dönüþümü tamamlayamayan dersaneler tabelalarýný indirecektir.

Baþörtüsünü geçmiþte defalarca Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettiren CHP, teþebbüs hürriyetine aykýrý gerekçesi ile dershaneler yasasýný Anayasa Mahkemesi’ne götürür. Geçmiþte insanlarýn okuma hürriyetini gasp ettiklerinden olsa gerek akýllar baþa gelmiþtir(!) 2005’te dershaneleri ve Gülen okullarýný tehlike olarak gören CHP’nin,  liderinin elinden meclise bir araþtýrma önergesinin verilmesi bile konjoktür gereði göz ardý edilir. Bu esnada süreç iþler 3 bin 107 dershaneden 2 bin 280’i dönüþüm için baþvurur. Bu esna da gözler AYM’de dir. Süreç neden bu kadar uzatýlýr bilinmez, seçimler sonrasýnda dönüþümün son tarihi olan 1 Eylül 2015’e çok az bir süre kala dershaneler yasasý yürütmeyi durdurma kararý ile neticelenir. Gerekçe tam olarak açýklanmasa da ‘Özel teþebbüsü engelleme ve maðduriyet yaþatma’ ifadeleri görünürdeki gerekçeler olarak basýna yansýr.

Karar sonrasý bir cemaat mensubu ‘ Sur’da bir gedik açtýk mukaddes mi mukaddes, ey deli rüzgâr artýk ne yönden esersen es’ dizelerini sevinç naralarý olarak paylaþýrken, E. Uslu, dershaneler konusunda maðdur öðretmenleri CHP’ye oy vermeye davet eder. Baþörtüsü konusunda yýllardýr maðdur edilen bazý insanlarýn CHP ile küslüðünü ortadan kaldýrmaya yönelik algý çalýþmalarý baþlamýþtýr. Bu küslüðün ortadan kaldýrýlmasý adýna sol bir partinin paralý eðitime evet demesinin bile çarpýklýðý artýk önemli deðildir. Dershaneler kapanýrsa daða çýkýþýn önü açýlýr propagandasýný yapan paralel yapý ile seçim öncesi müttefik konumunda olan HDP’den de dershanelerin kapanmamasý ile ilgili endiþe duyulduðuna yönelik bir açýklama gelmez.

AYM’nin bu kararýnýn eski Adalet bakanýnýn ‘Yargýda paralel yapý iddiasý yalan’ açýklamalarýnýn sonrasýnda gelmesi, kararýn gerçekliliðinin gölgelememesi adýna yapýlan bir fýrsat kollama zamaný olarak görülebilir. Bu durumu biraz daha açýklayan anlamlý bir tepki Ýlhami Iþýk’tan gelir; ‘Ýktidarsýzlýðýn ilk kokusunu önce hukukçular alýr. Bu alfabenin ilk harfi gibi hiç sýralamasý deðiþmeyen bir durumdur.’

Burada asýl düþündürücü olan durum, bir zamanlar bireylerin maðduriyetlerini devletin bekasý ve rejimin selametini düþünerek önemsemeden kararlar alan bir mahkemenin, MGK’da bir yapýya karþý tehdit ibaresi alýnmasýna raðmen o yapýya hayat öpücüðü veren bir kararý nasýl alabildiðidir? Bir zamanlar maðduriyetlere seyirci olan mahkemenin devletin bekasýný ve geleceðini þimdi neden o kadar önemsemediði sorusudur? Cevap ise geçen sürede ‘Anayasa Mahkemesi’nin göz yaþartan deðiþiminde’ gizlidir(!)

Not: Milli Eðitim Bakanlýðý bu karar üzerine öðrencinin sýnav sonucu yerine okuldaki tüm faaliyetlerin deðerlendirilmesine dayalý bir eðitim sistemini getirmeye yönelik düzenlemelere ve reformlara yönelmelidir.