Her vatandaþ, hele de siyasetle meþgul olanlar ülkenin geleceði hakkýnda kendi bakýþ açýlarýna ve dünyaya baktýklarý yere göre iyi ve hayýrlý gördükleri düzenlemeleri ülkeye hâkim kýlmak için kafa yorarlar, çalýþmalar yaparlar; baþkalarýný da ikna edip kendi görüþlerine destek vermeye çalýþýrlar.
Bu noktada bir itirazý olan yoktur herhalde..
Efendim, MHP dýþýndaki muhalefet partileri, aralarýnda bir çalýþma grubu oluþturmuþlar galiba ve bir anayasa çalýþmasý yapmýþlar...
Bu gayet tabiîdir de..
‘Tabiî olmayan’ ise, bu iddiayý hem Kýlýçdaroðlu ve hem de Akþener’in hemen reddetmeleri.. Halbuki, hele de KK’nun bu konuda önceden, hem de medyaya yansýyan açýk beyanlarý var. Ama þimdi, ‘Hayretle izliyorum..’ diye inkâr ediyor.
Bu kadar tabiî bir konunun, ateþ topu gibiymiþçesine, kimse tarafýndan ele alýnmak istenmemesi; gizli bir suçun suçlularýnýn ‘cürm-ü meþhûd’ /suçüstü yakalanmak gibi bir duruma düþtüklerini göstermiyor mu?
Eðer, ülkenin hayrýna düþündüðünüz þeyleri sahiplenecek kadar yüreðiniz yoksa, niye çýkýyorsunuz siyaset meydanýna?
Çelenk ve ‘Bir-iki cur’e ile aklýn alýrlar baþýndan kiþinin.. ’
Merhûm Ahmed Kekeç’in ardýndan, bazý yazarlar, ‘ayný gazetede yazdýðý halde, onun hakkýnda bir yazý yazmayanlar’dan serzeniþte bulunan yazýlar yazmýþlar; bazý dostlar, bunlardan birisinin de ben mi olduðum konusunu sordular.. O yazýlardan birinde, ‘Öylelerinin, Kekeç’in cenazesine çelenk gönderen Kýlýçdaroðlu kadar bile olmadýklarýna’ da deðiniliyordu.
Belirteyim ki; eðer kasd edilenlerden biri de ben idiysem, 15 Kasým Pazar günkü yazýmýn giriþinde gazeteci- yazarlardan (her ikisi de koronavirüs salgýnýndan) dünyaya vedâ eden Ferhad Koç ve Ahmed Kekeç için bir not yazmýþ; ‘Her ikisine de Allah’u Teâlâ’dan rahmet niyaz ediyor, aile yakýnlarýna ve sevenlerine baþsaðlýðý diliyorum’ demiþtim.
Daha fazlasý da yazýlabilirdi belki.. Nitekim, Star’da bazý yazýlar yazýldý da..
Bana gelince..
Merhûm Kekeç’le hiç tanýþýklýðým ve hattâ bir selâmlaþmam bile olmadý. Fikrî dünyasýný sadece yazýlarýndan takib etmiþtim. Bunda, mecbûren 35 yýl yurt dýþýnda kalýþýmýn ve sadece son 5 senedir ülkeye dönebilmiþ olmamýn da etkisi vardý belki..
Merhûm Ahmed Bey’in cenaze namazýna da katýldým. Ama, ‘onunla 5 yýl kadar ayný gazetede yazdýðým için veya meslekî dayanýþma’ adýna deðil, kendisiyle ayný dünya görüþüne sahib olduðum ve onu bir ‘Müslüman kalem adamý’ olarak bildiðim için..
K. Kýlýçdaroðlu’nun çelenk göndermesi konusuna gelince..
K.K’nun mütedeyyin kitlelere bakýþýnýn nasýl olduðu ap-açýk deðil miydi ve kendi yandaþlarýnýn ve fanatik kemalistlerin de, bazan, ‘N’oluyoruz?’ diye eleþtirmelerine karþý da, ilk ‘þef’lerinin çizgisinden bir milim bile bir sapma olmadýðý’na dair garantiler vermiyor muydu?
Böyleyken, onun, Ýslâmî camiada saygýyla anýlan bazý seçkin þahsiyetlerin cenazelerine çelenk göndermesini, hep uzaðýnda olduðu dünyanýn insanlarýyla gönül baðý varmýþ gibi bir görüntü vermek taktiði olarak deðerlendirmek çok mu yanlýþ olur?
Hem, son yýllar boyunca, Müslüman camia içinde az-çok olumlu taraflarýyla bilinen nicelerine çengel atan KK’nu, siyasî taktik kullanma hakkýndan kim mahrum edebilir?
Sadece Fatih Camii’nde son aylar içinde merhûm Necmeddin Erbakan’ýn kardeþi merhûm Kemaleddin Erbakan baþta olmak üzere birçok cenazede tâbutlarýn ön tarafýna, üzerine Kýlýçdaroðlu yazýsý bulunan kocaman bir çelenk konulduðuna önceden de deðinmiþtim.
Bunun, ‘Belki birilerinin kalblerini ýsýndýrabiliriz..’ kurnazlýðýna dayandýðýný düþünmek yanlýþ mý olur?
Düþünülsün ki, Prof. Sabri Orman ve de Mehmed Ali Tekin kardeþlerimizin vefatlarýnda da ayný taktik vardý.. Ve hattâ, ‘Kýlýçdaroðlu adýna aradýklarýný’ söyleyen isimler, Mehmed Ali’nin aile yakýnlarýna baþsaðlýðý dileðinde bulunurken, bunu çok mâsum duygularla mý deðerlendirmeliyiz?
Evet, bu bir yanaþma taktiðidir, hassas anlarda duygulara çengel atmak ve fiilî dünya görüþüne sempati devþirmek taktiði..
Herhalde, bu gibi atraksiyonlarýn samimiyetine inanacak kadar saf olunmamalýdýr.
Yoksa, ‘A be bu yerlerde ne hoþ servi hiramanlar olur, /Bir-iki cur’e (yudum) ile aklýn alýrlar baþýndan kiþinin..’ þeklindeki Balkan türküsündeki gibi bir durum sözkonusudur?
Bu gibi kurnazlýklarý Ahmed Kekeç’in cenazesinde de gördük. Hattâ eskiden filmlerde oynamýþ olan ünlü bir artist (H.K) ve eþinin çelengi de vardý orada!
Daha da önemli konu baþka..
Ben cenaze namazý kýlarken, karþýmda bana nanik yaparcasýna göz kýrpan KK ve diðer isimleri ve çelenklerini mi seyretmeliyim?
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, getirilen çelenklerin, cenaze namazýnýn kýlýndýðý mekânýn ön safýnda sergilenmelerine engel olan bir düzenleme yapmalýdýr.
Bir Mafia Lideri veya Babasý mý diyelim; her ne ise..
Devlet Bahçeli’nin de ‘dâva arkadaþým..’ dediði birisi..
KK, ‘dostlarým’ dediði bir takým çevrelerle gizli iþbirliði yaparak, ‘iktidara gelecekleri’nden söz derken, Bahçeli, niye eski bir ‘dâva arkadaþý’ný terketsin?
Söz konusu kiþi, yýllarýný kendi yolunda harcamýþ bir isim.. Zaman zaman coþuyor.. Son olarak KK.’na da ‘Ulan dürzü..’ diye hitab eden bir ‘açýk mektup’ yazmýþ.. Tehditler savurmuþ ve ‘seni kazýða oturturum’ gibi tam da kendisine yakýþan laflar etmiþ..
Bu kiþi, þimdi Devlet Bey’in çizgisinde, Tayyib Bey’i de olabildiðince destekliyor. Halbuki, daha iki sene öncelerde, Tayyib Bey için de çok aðýr ifadeler kullanmýþtý.
Siyasetçilerin birbirine eleþtiri yapmasý ile hakaret genel de karýþtýrýlýyor. Hele de, KK tarafýndan..
Tayyib Bey, geçmiþte kendisine en aðýr laflarý eden ve bir kýsmý bugün yanýnda olanlarýn aðýr hakaretlerine karþý, ‘Ben bunun cevabýný verirdim, ama, bizim aldýðýmýz terbiye izin vermez..’ demek zorunda kalmýþ ve KK’nun çok aðýr hakaretlerine karþý onlarca hakaret dâvasý açýp, onu mahkemelerde defalarca mahkûm ettirmiþti.
Þimdi bu Mafia Babasý da, KK’na çok aðýr laflar etmiþ..
Kim olursa olsun.. Hakaretin asla tasvib edilmemesi gerekir. Devlet Bey de geçmiþ dâva arkadaþlýðý hatýrýna, bugünkü yanlýþ ve hakaretlere seyirci kalmamalý deðil midir? Sui-misal, misal teþkil etmez..
Kendisine Mafia Babasý görüntüsü vermekten kaçýnmayan kiþiyi Devlet Bey frenlemelidir. Yoksa, bu þekilde konuþmaya- yazmaya baþlayýnca, bunun sonu gelmez..
Ama, evvelki gün, KK. bir söz söyledi. KK, o kiþinin hakaret ve tehditlerine cevap verirken, öyle bir cümle kurdu ki, ne demek istediðini gerçekten de anlayamadým..
KK., ‘Çakallarýn olduðu bir yerde, hiç kimse bize bir söz söyleyemez’ diyordu.
Bu lafa hangi tarafýndan bakýlmalý, anlaþýlmýyordu.. Çakal kimdi ve çakal varken, kendilerine kimse, niçin bir söz söyleyemezdi?
Yoksa, ‘Sen çakallýk edersen, biz de çakallaþýrýz!’ mý demek istemiþti KK. Bey!.
Bu kadar anlaþýlmaz ve muhatabý meçhul bir lafý kullanabilen KK.Bey’i kemalistler alkýþlayabilirler.