Þimdiki Çin’in kurucularýndan olan ve 1949’dan 1976’ya kadar Baþbakanlýk yapan Çu En Lay’a 1789 Fransýz Devrimi hakkýnda ne düþündüðü sorulduðunda, ‘bir yargýya varabilmek için henüz çok erken’ diye cevap verdiði söylenir.
Çu En Lay, böyle bir cevapla bir toplumsal dönüþümün, aradan 150 yýl geçse bile, geriye dönebileceðini anlatmak istedi sanýyorum. Ayrýca bir dönem için çok ilerici sayýlan siyasi hareket ve dönüþümler eskiyebilir ve eskidiði oranda da gericileþebilirler. Bugün Fransýz Devrimi’nin özgürlük, eþitlik, kardeþlik mottosu nerede, kimlerin elinde? Ýþte bu soruya bugün kimse doðru bir cevap veremez. Çünkü bu motto yere düþmüþtür ve onu düþtüðü yerden bir kaldýran çýkmamýþtýr. Hürriyet, Müsavat (eþitlik) Uhuvvet (kardeþlik) kavramlarý da bu topraklarda Osmanlý’dan baþlayarak temel siyasi akýmlarýnýn reddetmeyeceði amaç oldu. Ama bu amaç, bütün bir 20. yüzyýlda dünyada olduðu gibi, Türkiye’de de ayaklar altýna alýndý. Þimdi her alanda bunu, yeniden yerden kaldýrmaya çalýþýyoruz.
Günlük siyasi ve ekonomik geliþmelere, tam buradan baktýðýmýzda, birçok sorunun cevabýný bulabiliriz diye düþünüyorum. Örneðin Demokratikleþme Paketi’nin baþlýklarýndan birisi ilkokullarda okutulan ve ‘Türküm’ diye baþlayan andýn kaldýrýlmasý idi. Þimdi ideolojik çýkýþýný Fransýz Devrimi’nin o ünlü kavramlarýndan aldýðýný varsaydýðýmýz CHP’nin lideri, ‘bu andýn neresinden rahatsýz oldunuz da kaldýrdýnýz’ dedi. Bu soruyu sorabildiðine göre ya kardeþlik-uhuvvet- kavramýnýn, bu yüzyýlda, bu topraklarda nasýl gerçekleþeceðini bilmiyor ya da biliyor ama bu siyasi olarak iþine gelmiyor ve karþý çýkýyor. Bu faþist uygulama, kardeþlik kavramýný baþtan reddettiði için, ötekileþtirici olduðu için geç de olsa kaldýrýldý.
Krizin çözümü için baþlangýç noktasý
Gördünüz mü, Çu En Lay ne kadar haklý; Fransýz Devrimi, burjuvaziyi iktidara getirdi; iktidarý, özgürlük, eþitlik, kardeþlik sloganý ile aldý bu sýnýf. Ama sonra gericileþti ve bu üç kavramý da ayaklar altýna aldý. Faþizme sarýldý. Ýþte CHP ve onun lideri, Türkiye’de gericileþen burjuvazinin siyasi temsilcisidir. Bu gericileþmeyi biz Avrupa’da nasyonel-sosyalizm, faþizm olarak gördük biliyorsunuz. O zaman da rakiplerini yakalamayan, pazar ve hammadde sorunu çeken Alman sanayisini ve finans kapitalini elinde bulunduran gerici burjuvazi, son çare olarak Hitler’e sarýlmýþtý. Þimdi Türkiye’de küresel rekabet yapamayacak durumda olan, Türkiye’de yeni sermaye giriþleriyle ve demokratikleþme ile ‘devletçi’ olma avantajýný kaybedecek sermaye kesimleri anlaþýlýyor ki, kanlarýnýn son damlasýna kadar, CHP marifetiyle bu deðiþime direnecekler. Ayrýca, Haberal Meclis’te -ne yazýk ki- yemin ederken de bunu düþündüm.
Öte yandan þu ABD’nin baþýna gelenlere baktýðýmýzda, buradaki bütçe kilitlenmesi ve borç tavaný sorunu, bu kez çok daha köklü bir tartýþmanýn sonucu olarak geliþti. Hiç þüphesiz ki, dünya yeni bir ekonomik yol arýyor. ABD devleti bu kilitlenmeyi defalarca yaþamýþ. Ancak bu seferki kilitlenmenin, kýsýr bir Demokrat-Cumhuriyetçi çekiþmesinin sonucu olarak deðil de, çok köklü bir arayýþýn sonucu olduðunu söyleyebiliriz. Kilidin kaynaðý, ‘Obamacare’ denilen saðlýk reformu gibi gözüküyor. Ama Obama yönetimi, bu gibi reformlarla devletçi olmayan ama sosyal yaný güçlü ve krizden alýnan dersler çerçevesinde anti-tekel yeni bir ekonomi yolu arýyor. Ama bu ‘yeni’ yola, týpký bizde olduðu gibi, oranýn gericileri olan Cumhuriyetçiler direniyor. Ancak bu kriz diðerlerine benzemiyor, mutlaka yeni ve þimdiye kadar batýnýn hiç konuþmadýðý bir yol bulmak zorundalar. Bu yol, hiç þüphesiz, batýya Fransýz Devrimi’nden beri hiç uðramayan eþitlliði öne çýkaracaktýr. Aksi halde sistemin ayakta kalmasý mümkün gözükmüyor.
Bugünkü krizin çözümünün baþlangýç noktasý, dünyadaki sermaye temerküzünün tersine iþlemeye baþlamasý ve yeni ekonomi þirketlerinin tekelci yapýlara dönüþmeksizin artmasýdýr. Tabii bu bir baþlangýç noktasýdýr. Ýkinci olarak, devletin kamusal iþlevini üstlenecek ve bu yolla da piyasayý düzenleyecek yeni bir sivil-kamusal ekonominin adýmlarýnýn atýlmasýdýr.
Bir çýkýþ: Vakýf ekonomisi
Örneðin vakýf müessesesi ve ekonomisi bu anlamda önemlidir. Ýslam dünyasýnda ve daha özel olarak Osmanlý topraklarýnda, yoksulluðu ortadan kaldýrmayý amaçlayan ve ekonomiyi düzenleyen en önemli kurum vakýflardý. Çünkü beþeri sermayenin en önemli unsurlarý olan saðlýk ve eðitime yönelik harcamalarýn büyük bir kýsmý vakýflar tarafýndan saðlanmaktaydý. 1546 yýlýnda yalnýz Ýstanbul’da 2.515 vakýf bulunuyordu. Murat Çizakça bu ekonomiyi þöyle anlatýr: “Gerçekten de, vakýflar sayesindedir ki güçlü devlet tarafýndan mülkiyet haklarýnýn çiðnenmesi engellenmiþ; Ýslam medeniyetinin zengin mimari mirasý finanse edilip yüzyýllarca korunabilmiþ; mahalleler maddî bunalýma düþen bir devlet tarafýndan bindirilen aðýr vergi yükünü kaldýrabilmiþ; arazilerin Ýslam hukuku gereði aþýrý parçalanmasý önlenebilmiþ; yaþlýlýk ve maluliyet maaþlarý verilebilmiþ; bir kurum olarak sigortanýn bilinmediði bir çaðda, lonca ya da mahalle üyeleri için ilkel de olsa bir sigorta güvencesi saðlanmýþ; köprüler, yollar, limanlar, deniz fenerleri, kütüphaneler, sarnýçlar, su bentleri, çeþmeler ve kaldýrýmlar inþa edilip, korunabilmiþ; kýsacasý savunma hariç medeni bir toplumda olmasý beklenilen tüm hizmetler bu sistem sayesinde finanse edilmiþ, örgütlenmiþ, inþa edilmiþ ve korunmuþtur.” Ancak vakýf müessesi ve ekonomisi, ‘Modern’ Türkiye’de tabii Batý’nýn da etkisiyle, yerle bir edilmiþ, yaðmalanmýþtýr. Bu da ayrý ama çok acý bir hikâyedir. Ama vakýf ekonomisini ve anlayýþýný da yeniden, günün koþullarýna uygun olarak, inþa etmeliyiz. Bu dünya için de yeni bir yoldur.