‘Ankara’da hâkimler var’ dedirtebilmek...

Neymiþ? Ankara’da gerçekten hâkimler varmýþ... Sosyal medya kanallarýndan Twitter’a getirilen yasak, ifade özgürlüðüne ‘aðýr bir müdahale’ olduðu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafýndan iptal edilince bunu öðrendik; iyi oldu...

Baþbakan Tayyip Erdoðan Anayasa Mahkemesi’nin bu kararýný beðenmediðini söylemiþ... Olsun. Yasaðý uygulayan kurum Twitter’a eriþimin yolunu açtý ya; bunun getireceði rahatlamaya sonunda o da sevinecektir...

Yargý herkese lâzým; özellikle de kanaat belirlemede pek çok kanalýn etkili olduðu, doðru ile yanlýþýn kolaylýkla yer deðiþtirebildiði bugünün dünyasýnda... Yýllar boyu titizlikle inþa edilmiþ itibarlarýn, 140 harfli mesajlarla katledilmeye kalkýþýldýðý, yalanýn bir dakikada bütün dünyayý dolanabildiði bugünün dünyasýnda, insanlar için sýðýnýlabilecek en önemli merci yargýdýr.

Herkesin her kararý beðenmesini elbette bekleyemeyiz. Zaten yargýçlara da bunun için ihtiyacýmýz var; aksi halde, herkes kendi görüþünün ‘doðru’ olduðunu ileri sürerek itirazlara kulak asmaz, güçlü olanýn dediðine uymak zorunda kalýnýrdý.

Güçlünün deðil haklýnýn hakkýnýn teslim edildiði sistemin adýdýr ‘hukuk devleti’...

Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün Kuveyt gezisinde þu bir kez daha ortaya çýktý: Dýþarýsý da, Türkiye’den, ‘hukuk devleti’ görüntüsünün zedelenmemesini bekliyor. Yabancý yatýrýmcý, parasýný Türkiye’ye yönlendirdiði, ev alýp vatandaþlarýyla komþuluk iliþkisi kurduðu zaman, çýkabilecek ihtilâflarda hakkýnýn yenmeyeceðinden emin olmak istiyor.

Buna hakký yok mu? Elbette var.

Anayasa Mahkemesi’nin 12 Eylül 2010 referandumu sonrasýnda dönüþtüðü yeni yapý ve üstlendiði yeni görevler dikkat çekmeye baþladý. Sadece hukuki bir karar mercii olmaktan öteye geçip, bir hukuki referans ve bir içtihad makamý misyonuna bürünüyor Anayasa Mahkemesi... Diðer yargý organlarý arasýndan sivriliyor; vatandaþlarýn anayasal haklarý gaspedildiðinde duruma el koyuyor, yolu da kýsaltýyor...

Siyasilerin de bundan üzüntü duymamasý, tersine, sevinmesi gerekir...

Geçmiþte çok yanlýþ kararlara da imza atabilmiþ bir kurumdan söz ediyoruz. 1980 askeri müdahalesi sonrasýnda egemen görüþ istikametinde aldýðý kararlarýyla öne çýkmýþtý Anayasa Mahkemesi. O zamanki baþkaný, üyeler de yanýnda, korumakla görevli olduklarý anayasayý askýya almýþ darbeci generalleri ziyarete gidebilmiþti.

Anlamsýzlýðý þu günlerde çok daha iyi anlaþýlmýþ toplumu geren yasaklarýn uygulanabilmesinde de belirleyici bir rol oynamýþtý Anayasa Mahkemesi...

Unutulmaz tavýrlarýndan biri de toplumun hafýzasýna kazýnmýþ olan ‘367 kararý’dýr... Daha önceki cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde hiç gündeme gelmemiþ Meclis’in ancak 367 üyenin katýlýmýyla açýlabileceði kuralýný, Ak Parti Abdullah Gül’ü o makama aday gösterdiðinde karar haline getirip sürecin týkanmasýna sebep olabilmiþti. Daha ne diyeyim...

Köprülerin altýndan çok sular aktý o günden bugüne... Yapýsý deðiþti, üye sayýsý artýrýlýp yeni ve genç isimlerle zenginleþtirildi. Kendisine verilen yeni görevleri de üstlenebilecek duruma böylece geldi.

Þimdi de birbiri ardýna kendisine saygýnlýk kazandýracak kararlara imza atýyor ve ileride çýkabilecek ihtilâflarda hakem olabilmenin þartlarýný hazýrlýyor.

Anayasa Mahkemesi’nin itibarýnýn artmasý diðer yargý kurumlarýna da saygýnlýk getirir; bunu saðlayan siyaset de bu geliþmeden mutlaka yararlanýr.

Daha da önemlisi, “Ankara’da hâkimler var” denilebilecek bir ülke haline dönüþmenin esas Türkiye’ye kazandýracaðý gerçeðidir.

Herkes sevinmeli.