Anladık herkesin bir leylası var da…!

İnsan fıtratı gereği örneğe muhtaçtır.

Modern tabirle, pedagojik bir gerçeklik gereği insan görerek öğrenir.

İstemese de birilerine özenir, onlar gibi olmaya çalışır ve genellikle özenilenler galip/doğru/ideal görülenlerdir.

Rüzgârın önündeki yaprak gibi savrulup duranlar ya bir artisti ya bir müftî-yi mâcin'i ya bir siyasetçiyi ya bir ideolojik kahramanı ya da bir sporcuyu örnek alırlar.

Yani onların galibi/doğrusu/ideali ve büyük gördükleri bunlardır.

İnsan örneksiz yaşayamaz. Bu zaviyeden dikkat kesilmek gerekir. Ve bir Müslümanın kusursuz örneği bellidir: Hz. Peygamber.

Dinden bir şubedir O'nu örnek almak ve sevmek.

İnsanın, bir güç olarak verilen akıl melekesi sebebiyle kendini Allah'tan azade görmesi nefsini tanrılaştırması demektir.

Müslümanlara yol gösterme telaşında olanların kahir ekseriyetinin dilinde müstakim çizgiyi işaret eden "Ehlisünnet" kavramı yuva yapmış durumda. Her biri kendini "müstakim" addediyor ve diğerini öteki sayıyor.

Kusursuz örneğe başvuru yaptığımızda O: "Ben ve ashabım gibi inanıp yaşayanlar" müstakim üzeredirler diyor.

Ee peki öyleyse!

Peygamberin örnek hayatını ve sünnetini derinlemesine öğrenerek, uygulama niyetiyle okuduğunuz da bugün kendini "müstakim" görenlerin çoğunun yanlış yolda olduğunu müşahede edebiliyorsunuz.

Elimizi vicdanımıza koyalım ve bunların Peygamberin örnek hayatında yerini bulmaya çalışalım!

Müstakim üzere olmayanlar istikamete engel olmuş olmuyorlar mı?

Ya imanın en zayıf halkasını dahi yadsıyarak susuyorsak!

İslam'ın gizemli inanışları, esrarlı ritüelleri, kimsenin bilmediği makamları, babları, babaları yoktur. Bu gizemli edebiyat yapanlara meftun olanlar bocalayıp dururlar.

Dikkat edilirse bunların bir ortak yönü de gizemli söylemlerle cahil insanları aldatmalarıdır.

Anlatılanların ideolojik bir çorba olduğunu ve bu çorbanın zararlı olduğunu, bağırsakları bozacağını yeniden, bir kez daha, şiddetle ifade etmek isterim.

Asla delil sayılmayacak parça bilgilerle bir kurgunun beslenmesi istikamet midir?

Bu millet kendi nadanlarının çekiştirmesinden bıktı artık.

Savrulan yapraklar gibi dinde yeri olmayan bir ideolojiyi tanrılaştırıyorlar/ilahlaştırıyorlar.

Kusursuz örnekliği okumazlar; örnek almazlar, İslam tarihinden kulaktan dolma menkıbeler haricinde sarf edebilecekleri kelamları yoktur.

Bugün eğer Gazze'de yaşatılan vahşetin haşyetiyle eriyip kül olmuyorsak, ailemize ve çocuklarımıza göz diken melunlarla mücadele etmiyorsak bilelim ki bu bize yol gösterdiğini iddia edenlerin istikamet üzere olmadıklarının ispatıdır.

Bugün eğer televizyonlarda gündüz kuşaklarında yayınlanan ve toplumun geldiği ahlaki ve insani dejenerasyonu gözler önüne seren programlar varsa bu bize yol gösterdiğini iddia edenlerin istikamet üzere olmadıklarının ispatıdır.

İhtiyacımız sadece ritüelleri yerine getirmek değil, özündeki ahlak, duruş ve bilinçle hareket edebilmektir.

Dengesini kaybetmiş saatin sarkacını ihbar etmek, dertlilerin çözüm için ikaz lambasıdır.

Celladına âşık olan idam mahkûmu gibi kendisini sömürenlerin sömürüsüne alışmış ve kabullenmiş, hatta savunur duruma geçmiş olanların yolculuğu hep meşakkat doludur emin olun!

Atalete yenik düşmüş olanlar için doğruları haykıranların yanında yer almamız gerekiyor; bu bir iman galebesidir.

Anladık herkesin bir leylası var da...!