Reisicumhur Mustafa Kemal, "medenî" bir millet oluþturmanýn startýný, 98 yýl önce bugün Ýnebolu Türk Ocaðý'nda þöyle vermiþti:
"Efendiler, bu 'altý kaval üstü þiþhane' kýyafet, milletlerarasý deðildir! Cumhuriyet halký, uygar olduðunu göstermek için pantolon, gömlek, kravat, ceket giymelidir! Bunlarý ise güneþ siperli serpuþ (þapka) tamamlamalýdýr! Bu sýcakta her tarafýný kapatan kadýnlar da yüzlerini dünyaya göstermelidir! Efendiler, bu gidiþ mecburidir. Bu sonuca varmak için gerekirse, bazý kurbanlar verilebilir."[1]
Aslýnda Mustafa Kemal Paþa'nýn "Batý medeniyeti yolculuðu" çok önceden baþlamýþtý. 16 Mayýs 1919'da yola çýkan Bandýrma Vapurunun rotasý her ne kadar "Doðu" ise de, yolcusunun menzili, "Yeni Türkiye"ye "vize" veren "Batý" idi!
Nitekim bu "gizli" güzergâhý, 7/8 Temmuz 1919 gecesi Erzurum'da, yoldaþý Mazhar Müfit Bey'e þöyle sýralamýþtý:
"1- Zaferden sonra Cumhuriyet kurulacak. 2- Padiþah ve hanedan devre dýþý kalacak. 3- Tesettür kalkacak. 4- Þapka giyilecek. 5- Latin harfleri kabul edilecek..."
Paþa daha, "Dinde reform yapýlacak, Ayasofya kapatýlacak" diyecekti ama Mazhar bey, "Bu kadar hayal yeter" diyerek defteri kapatmýþtý!
Mazhar Müfit 6 yýl sonra, þapka inkýlabýnýn ilan edildiði Ýnebolu'dan dönüþünde yaþananlarý da þöyle anlatmýþtý:
"Paþa'nýn otomobili, Meclis önünden geçiyordu. Yaklaþýnca gördüklerime inanamadým. Kendisinin ve yanýnda oturan Diyanet Ýþleri Reisinin baþýnda birer fötr þapka vardý. Paþa neyse ne! Fakat þapkayý, kendisini karþýlayan Diyanet Reisine de giydirmiþti. Ben hayretle bu manzarayý seyrederken otomobil önümde durdu. Gazi beni çaðýrdý ve 'Azizim, kaçýncý maddedeyiz, notlarýna bakýyor musun' diye sordu."[2]
Þapka giymek, 2 Eylül 1925 tarih ve 2431 No'lu Bakanlar Kurulu kararýyla zorunlu hale getirmiþti! Türk milletinin uygarlaþmasý için bu çok önemliydi! Öyle olmasaydý, koca devlet; Rize'ye iki gün "þapka bombasý" atar mýydý? Yüzlerce "Atýf"ý; þapka yüzünden asar mýydý?[3]
22 Ekim günü Ýzmir'den dönen Reisicumhur, kendisini karþýlayan Ýsmet Paþa'ya, "Yobazlarýn þapka konusundaki tutumu nedir" diye sormuþ, "Sinmiþ ve ister istemez kabullenmiþ durumdalar" cevabý üzerine, "Nesiller deðiþinceye kadar böyle sýký tutmak lüzumludur" uyarýsýnda bulunmuþtu![4]
O kadar ciddi takip ediyordu ki, Genelkurmay Baþkaný Fevzi Çakmak'ýn þapka giymediðini duyunca, Baþyaveri Rüsûhi Bey'e "Yarýn sabah Mareþalin evinin önünde pusuya yat, evden çýkarken þapkasý olup olmadýðýna bak" talimatý vermiþti.[5]
"HAÇLI'YI, HAÇLI'NIN UÇAÐIYLA YENEMEYÝZ!"
Ayný günlerde, ülkenin baþka bir köþesinde tamamen farklý bir çaba vardý.
Dünya ve Ýstiklâl savaþlarýna katýlmýþ genç bir pilot, Haçlý devletleriyle, onlarýn vereceði uçak ve silahlarla mücadelenin, daha baþlangýçta yenilgiyi kabul etmek anlamýna geldiðini çok iyi öðrenmiþti. Onun için "Baþkasýnýn kanatlarýyla uçmaya çalýþanlar 'Hürkuþ' olamaz" diyordu.
Evet, o genç Vecihi Hürkuþ'tu. "Kendi uçaðýmýz olsun" azmiyle, "VECÝHÝ K-VI"yi üretmiþti. Ancak uçurabilmesi için devletin, "uçuþ sertifikasý" vermesi gerekiyordu. Ne yazýk ki devletin bu uçaðý kontrol edebilecek bir teknik elemaný yoktu! Bu yüzden, uçuþ izni verilememiþti. Ýlgili müdürün tavsiyesi üzerine, 28 Ocak 1925 günü, 15 dakikalýk baþarýlý bir uçuþ yapmýþtý ama izinsiz uçtuðu için para ve hapis cezasýna çarptýrýlmýþ, uçaðý da elinden alýnmýþtý!
Vecihi Bey, çok þaþkýndý. O, tek baþýna koca uçaðý yapýp uçurmuþtu ama koca devlet, bu uçaðý kontrol edemediði için uçuþ izni vermiyordu!
Çünkü devlet, yýllardýr çok daha acil iþlerle uðraþýyordu!
Cumhuriyet'in kurulmasý, Hilafetin kaldýrýlmasý; devletin yeniden yapýlandýrýlmasý, eðitimin devlet kontrolüne alýnmasý, çatlak sesler çýkaran matbuatýn susturulmasý yýllar almýþtý!
Vecihi Bey hayýflanýyordu ama devletin ne kadar meþgul olduðunu bilmiyordu. Þimdi ise sýra, milletin dizaynýna gelmiþti! Sadece Reisicumhur deðil, TBMM de bütün mesaisini inkýlaplar için harcýyordu. Milletin beklediði binlerce yeni düzenleme, Vecihi Bey'in uçaðýndan daha önemliydi ama onlara bile sýra gelmiyordu. Çünkü "uygarlýk" için önce bu inkýlaplarýn gerçekleþmesi gerekiyordu!
Reisicumhur'un inkýlaplar konusundaki hassasiyetini herkes biliyor, seferber oluyordu. Hatta o günler, Lozan'da "Sonra hallederiz" denilen "Musul"un elden gitmekte olduðu günlerdi. Ýngiltere, bir yýl kadar önceki Haliç Konferansý ile baþlayan Musul'u çarpma sürecinin son aþamasýna gelmiþti ama Türkiye devleti için asýl gündem, millete "Ýngiliz þapkasý" giydirmekti! Bu sevimsiz mukayeseyi ise dönemin Adalet Bakaný Mahmut Esat yapmýþtý:
"Atatürk (þapka hususunda) fikrimi sormuþlardý. O sýrada Musul iþi aleyhimize neticelendiði için kendileri hayli sýkýntýlý idi. 'Þapka giymek, bu millet hesabýna bir Musul fethinden üstündür!' cevabý verdim. Hafifçe gülümsediler ve baþlarýný birkaç defa sallayarak beni taltif ettiler!"[6]
VECÝHÝ BEY, MUTLAKA DESTEKLENECEÐÝNÝ DÜÞÜNÜYORDU!
Türkiye için çok önemli bir iþ yaptýðýný düþünen Vecihi Bey, yine de ümitliydi. Bu eksik de mutlaka giderilecekti! Hatta büyükler onu anlayýnca destek yaðdýracak, bekli de fabrika kuracaktý!
Çalýþmalarýna devam eden Vecihi Hürkuþ, çok daha geliþmiþ bir model olan "VECÝHÝ XIV"i üretmiþti. 2 kiþilik bir spor eðitim uçaðý olan bu model Avrupa'da çok tutuluyordu. 27 Eylül 1930 tarihinde Fikirtepe Meydanýnda toplanmýþ gazeteci ordusu önünde baþarýlý bir uçuþ yapmýþtý. Hatta ertesi gün gazetelerdeki manþetleri gören Baþvekil Ýsmet Ýnönü, kendisini aramýþ ve tebrik etmiþti.
Bu tebrikten ümitlenen Vecihi Bey, "Bu sefer olur" diye düþünmüþ ve "uçuþ sertifikasý" almak için Ankara'ya yeni uçaðýyla gitmiþti. Ama ne yazýk ki; yine "sertifika" yerine, "Devlet bünyesinde tayyarenin teknik vasýflarýný tespit edecek kimse bulunmadýðýndan gereken vesika verilmemiþtir" yazýlý bir kâðýt almýþtý!
Ama nasýl olur? Aradan tam 6 yýl geçmiþti. O ikinci uçaðýný üretmiþti ama devlet hâlâ bir kontrol elemaný yetiþtirememiþti!
UÇAK NEDÝR? MÝLLETÝN BEKASI ÝÇÝN ÝNKILÂP GEREKÝR!
Devletin yoðun çabalarýný görmeyen Vecihi Hürkuþ, haksýzlýk ediyordu!
O yeni uçak üretirken devlet de (10 Nisan 1928), "Devletin dini Ýslâm'dýr" ibaresini Anayasa'dan çýkararak "Laiklik" yolunda büyük bir adým atmýþtý! Ayný yýla sýðdýrýlan (1 Kasým 1928) Harf Devrimi ise, tek baþýna milleti "Batýlý" yapacak büyüklükte bir adýmdý!
Milletin bekasý için "uçak" deðil, "inkýlâp" gerekliydi! Þimdi ise harýl harýl "Dinde Reform" hazýrlýklarý yapýlýyordu! Reisicumhur Mustafa Kemal ezan, kamet, hutbe ve namaz surelerinin tercümesiyle yakýndan ilgileniyordu. Hatta "Türkçe Ezan" için "Allah büyüktür" yerine, "Tanrý Uludur"u bizzat o seçmiþti!
Reisicumhur Mustafa Kemal Paþa, "bütün devrimlerin finali" olan Türkçe Ezan þovunu, Kadir Gecesine tekabül eden 3 Þubat 1932 akþamý, Ayasofya Camii'nin üst katýna topladýðý Avrupa büyükelçilerine izletmiþti. Bu final, "Türkleri Batýlýlaþtýrma görevi"ni baþarýyla tamamladýðý anlamýna geliyordu!
Ama emperyalist Batý için bu yeterli deðildi. Aslýnda, kimin ne giyip nasýl yaþadýðýnýn hiçbir önemi yoktu. Onlar için, çýkarlarý önemliydi. Nitekim Suudî dostlarýnýn kýyafeti, onlarý hiç rahatsýz etmiyordu. Kaddafi 2007 yýlýnda Paris'in göbeðine "Bedevi Çadýrý" kurmuþtu ama medenî Avrupa hiç rahatsýz olmamýþtý.
TÜRKÝYE'YÝ BATI'YA NASIL "UYDU" YAPTILAR?
Yani Cumhuriyet'in ilk 10 yýlýný feda ettiðimiz "inkýlaplar", Ocak 1919'da Londra'da; "Türkleri ne yapalým" gündemiyle toplanan Þark Komisyonu'nun, "Bütün deðerlerini ellerinden alalým" þeklindeki "1. Bölüm"e giriyordu! Oysa onlarýn nihaî hedefi, "Kendimize 'uydu' yapalým" þeklindeki "2. Bölüm"de gizliydi![7]
Uçak ve silah üreten bir Türkiye'yi nasýl "uydu" yapacaklardý?
-Daha 1925'te uçak yapan Vecihi Hürkuþ'un uçuþu yasaklanmasaydý,
-1938'de "A Sýnýfý" bir uçak filosu kuran Nuri Demirað'ýn ocaðýna incir aðacý dikilmeseydi,
- Þakir Zümre'nin denizaltý ve uçak bombalarý yapan fabrikasý, soba imalatýna çevrilmeseydi,
-Ordumuzun mühimmat ihtiyacýný karþýladýðý gibi, Arap ülkelerine uygulanan Siyonist ambargoyu da delen Nuri Killigil, fabrikasýyla birlikte havaya uçurulmasaydý, Türkiye bugün harp ve uçak sanayiinde Avrupa ve Amerika ile boy ölçüþecekti.
Hayati çýkarlarý bulunan bu bölgede, kendilerine baðýmlý olmayan bir Türkiye'ye nasýl söz geçireceklerdi? 1964 yýlýnda, Kýbrýs'taki kardeþlerimizi Rum vahþetinden kurtarmaya kalktýðýmýzda, nasýl "Hoop, bizim silahýmýzý Rum kardeþlerimize karþý kullanamazsýn" diyeceklerdi? Birkaç aldatýlmýþ çapulcuyla kurduklarý kýytýrýk bir örgütü; nasýl 40 yýl baþýmýza bela edeceklerdi?
HAYALET UÇAÐI BÝLE BÝZDEN ÇALDILAR!
Hatta "Hayalet Uçak" üretmeyi baþaran Etimesgut Uçak Fabrikasý'ný, traktör fabrikasýna dönüþtürmeselerdi, bu modelden kopya çekerek meþhur "B-2 Spirit"i nasýl üreteceklerdi?
Zira bu muhteþem fabrikayý kapattýrýp, bize verdikleri T-33 Jet eðitim uçaklarýný üreten Lockheed firmasý yoluna devam etmiþ ve bugün bizi hizaya getirmek için kullandýklarý F-35'i üretmiþti.
Devlet, Batý'nýn küllerinden doðduðu en kritik yýllarý heba etmeseydi, hiç deðilse cesur teþebbüsleri bari katletmeseydi; bugün Türkiye'nin kaç tane "Lockheed"i, "Boeing"i olurdu?
Hatta yýllar sonra, "nereden dönersek kârdýr" diyen "Bayraktar" gibi yeni Vecihi Hürkuþlar; Nuri Demiraðlar da, yine devletin genlerindeki "müstemleke zihniyet" tarafýndan yýllarca engellemeseydi, þimdi daha nice "Kýzýlelma"lara ulaþacaktýk!
Anladýnýz mý þimdi?
27 Aðustos 1925 günü baþýmýza geçirilen o "þems siperli serpuþ"la, aslýnda güneþi deðil gözlerimizi kapatmýþlar!
[1] Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. II, s. 207-221.
[2] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber, Ankara 1997, s. 130-132.
[3] FO 371/10863/E7918 Lindsay (Constantiniple) to FO, 15 December, 1925; Darbeden Beter Vesayetler, s. 121-125.
[4] Fahrettin Altay, 10 Yýl Savaþ ve Sonrasý, Ýnsel Yayýnlarý, Ýstanbul 1970, s. 392.
[5] Murat Sertoðlu, Mareþal Fevzi Çakmak Açýklýyor, Derin Tarih Kültür Yayýnlarý, Ýstanbul 2016, s. 76, 77.
[6] M. Esat Bozkurt, Atatürk Ýhtilali, Ýstanbul Üniversitesi Yayýnlarý, Ýstanbul 1940, s. 149.
[7] Taha Akyol, Curzon Raporu: Türkler Orta Asya'ya, Milliyet, 2 Aðustos 1998.