Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

‘Anlamıyor musunuz, mes’ele adâlet değil’, istismar..

İstismar, bir değerin, maşerî vicdan açısından muteber olan adâlet, merhamet, iffet, fazîlet, dürüstlük, sadakat, vs. gibi kavramların başka hedefler için kötü niyetle kullanılmasıdır. Ve, sadece doğru ve güzel şeylerin istismarından söz edilebilir. Diğer bir deyişle, kötü, çirkin bir takım kavramların, meselâ hırsızlığın, sarhoşluğun, zulmün, iffetsizliğin istismarından söz edilemez. Alenen, ahlâksızlık yapan bir kişinin ‘ahlâksızlığı istismar ettiği’nden söz etmek de hezeyan olur.

***

Müslümanlara  adâlet’in aslîölçüsünü veren  Kur’an-ı Mubîn’deki hükümleri temelden reddeden laik zihniyet sahiblerinin, halkı kendi yanlarına çekebilmek için, ‘adâlet’ diye yola çıkmaları da tam bir istismar örneğidir. Ama, bazılarının gerçekte tam bir istismarcı olan bu gibi bu ‘adalet’ çığırtkanlarına kulak verilmesi gerektiğinden sözetmeleri hayıflandırıcı.. Bu yufka yürekliliği, cami cemaatleri arasında bile görüyoruz. Ne çabuk unutuldu, 15 Temmuz’daki o en alçakça hıyanet?

Bu ülkede adaletsizlik yok dersek, asıl adaletsizlik, o olur. En başta, son 100 yıllık kanunlar bile bizim inancımızdaki adâlet ölçülerini katletmedi mi?

***

Ayrıca, unutulmamalı ki, 80 milyonluk bir ülkenin yargı işlerine bakan hâkim ve savcıların yekunü, 12 bin küsur idi.. 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nden sonra, bu 12 bin küsur yargıç ve savcıdan 4 bin 500 kadarının yargıdan uzaklaştırılmaları bile, sadece bürokratik açıdan da sıkıntıları arttırmıştır. Bu bile, yargılamada gerekli hız açısından büyük problem oluşturur.

Evet, hiçbir mâsuma haksızlık yapılmamalı, ama, ben suçluyum diyen kaç kişi çıktı, darbe ve de FETÖ sanıkları içinden? Herkes, mâsum..  

Şimdi, yangında ilk kurtarılacak olanlar proğramı uygulanıyor. Bu yapılırken, yığınla entrikalar döndürülüyor ve haksızlıklar olmaması imkânsız.. Sorumlu bir siyasetçi, bu müşküllerin aşılması için yardımcı olmaya çalışır. Ama, karşımızda öyle bir sorumlu siyasetçi yok, bir istismarcı var. Milletimize bir ‘deli gömleği’ gibi zorla giydirilmiş kemalist-laik yargı kurumunu her zaman ‘yüce yargı’ diye kutsayanların başındayken, şimdi,  o ‘yüce yargı’nın sadece bir kararına karşı,  ‘adalet’ diye yürümeye ve toplumu kışkırtmaya çalışıyor. Ve bazılarımız da, o ‘baş istismarcı’yı ciddîye almamız çağrısında bulunuyor. Halbuki, bu adalet istismarcıları, biraz daha destek bulsalar, en hafifi, Gezi Hadiseleri olan ne gibi yeni bir fitneleri tezgahlayacaklardır.

***

4 sene öncelerde, -başka yerlere nakledilmek üzere- İstanbul- Taksim Meydanı’nda, köklerinden sökülen 20-30 ağaç için, Müslüman kimliğiyle bilinen bir isim, ‘Taksim’de sökülen o ağaçların altının yersiz-yurtsuz kimseler için geceleri bir sığınma mekanı olduğunu’ sanacak kadar habersizdi Taksim havalisinden.. Ama, yeşili korumak adına protesto yapıldığını sanıp Gezi Hadiseleri’ne katılmış saftrik yandaşlarını, ‘Anlamıyor musunuz, mes’ele ağaç değil..’ diye azarlıyan ideolog laikler vardı. Ve, emperyalist odaklara mesaj veriliyordu, ‘artık sizin değerlerinizin, laik güçlerin iktidarının yolu tekrar açılıyor..’ diyerek.. Şimdi de o provokatör/ kışkırtıcı kişiler, ‘adâlet’ talebiyle yürüdüklerini iddia edenlere destek verilmesini istiyor ve zımnen yine,  ‘Anlamıyor musunuz, mes’ele adalet değil..’ diyorlar, lisan-ı hal ile.. Pensilvania Şeyhi ve Kandil Dağı’nda Amerikan himayesinde post sermiş olan PKK’nın ‘savaş baronları’ da aynı şekilde destek veriyor..

***

Hükûmet tarafından yanlışlar yapılıyorsa, - ki, yapılmaması mümkün değil-  eleştirelim.. Sadece kapalı kapılar ardında değil, alenen de... Alenî hatalar ve yanlışlar yapılıyorsa, eleştirimizi gizlice fısıldamaya bile gerek yok.. Biz, hiçbir beşerin ve beşerî gücün kulu değiliz. Ama, bizim aslî değerlerimize düşman olanların, bir m.vekillerinin casusluk gibi ağır bir itham ile mahkûm edilmesi üzerine, ‘adalet’ diye kendi yargılarına karşı tavır takınmalarından ders almalı değil miyiz? Ki, bizler bu yargıya binlerce mâsumun kellesini kaptırdık, yine sesimiz çıkmadı. Artık, ‘Hayır!’ demeliyiz.