Annan planlarýnýn makûs talihi

Ne hikmetse bu ülkede baþýnda Annan adý olan planlar yanlýþ anlaþýlýyor, daha doðrusu çarpýtýlýyor. Kýbrýs sorununun çözümü için geliþtirilen ve Türk tarafýnýn çýkarlarýný koruyan plan da çarpýtýlmýþtý, Suriye sorununun çözümü için üretilen de çarpýtýlýyor.

2002-2004 yýllarý arasýnda geliþtirilen plan öylesine çarpýtýlmýþtý ki askeri vesayetçilerimiz planý bahane edip darbe teþebbüslerine bile giriþmiþlerdi. Plan askerler tarafýndan “andýçlanmýþ”, özellikle adada yapýlan ve yaptýrýlan yayýnlarla olduðundan farklý bir þekilde topluma sunulmaya çalýþýlmýþtý.

***

Neyse ki artýk vesayetin o muhteþem günleri geride kaldý. 12 Eylülcüler de, 28 Þubatçýlar da, Ergenekoncular da yargýlanýyor. Bu seferki planýn çarpýtýlmasýnýn nedeni de zaten vesayet deðil bildiðiniz muhalefet. Annan Planý bu kez hükümeti siyaseten köþeye sýkýþtýrmak için kullanýlýyor.

Baas yönetiminin planýn ateþkes kýsmýný Perþembe sabahý itibariyle yürürlüðe koymasý AK Parti politikasýnýn iflasý olarak gösterilmeye çalýþýlýyor. Deniliyor ki; Türkiye planýn Suriye yönetimi tarafýndan kabulünü istemiyordu. Çünkü hedef Esad’ýn devrilmesiydi. Planýn uygulamaya konmasýyla Esad iktidarýný perçinledi.

Dolayýsýyla da yanlýþ ata oynayan Türkiye kaybetti. Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý Naci Koru da yanýldý, plan kadük kalmadý. Oysa ne Türkiye kaybetti, ne de Koru boþuna konuþtu. Planý Türkiye baþtan beri destekliyordu. Koru da bana kalýrsa Esad üstünde baský oluþturmak için konuþtu.

Ankara’nýn planý desteklememesi diye bir þey zaten söz konusu olmazdý. Plan sadece ateþkesi deðil ayný zamanda Suriye rejiminin egemenliðinden taviz anlamýna gelen BM gözlemcilerini ve muhalefet ile görüþmeyi de içinde barýndýrmaktaydý. Plana göre Baas rejiminin barýþçýl gösteri hakkýný kabul etmesi gerekiyordu.

Kýsacasý, planýn öngördüðü kademeli bir geçiþ süreciydi. Hedeflenen iktidar devrinin barýþçýl bir þekilde gerçekleþmesi, Yemen’de veya Mýsýr’da olduðu gibi bir güç devrinin olmasýydý. Kaldý ki planýn iflasý tescil edilmeden Güvenlik Konseyi’nin baþka bir karar almasý, yaptýrým tedbirlerinin uygulanmasýný kabul etmesi beklenemezdi.

Ayrýca kimsenin aklýnda bundan daha iyi bir seçenek de yoktu. Seçim heyecanýndaki Amerika, krizdeki AB, kendi derdindeki Körfez ülkeleri isteksizdi. Batý basýný Suriye’ye müdahale sorumluluðunun Türkiye’de olduðunu ima ve ilan etmekteydi. Bu yüzden Annan Planý Türkiye de dahil herkesi rahatlattý.

Þimdi Baas rejimi belli ki Rusya’nýn baskýsýyla plana uyuyormuþ gibi yapýyor. Planýn ilk aþamasýný uygulamaya koyuyor. Ülkede yer yer çatýþmalarýn çýktýðý, silah seslerinin duyulduðu doðru. Ancak görülebildiði kadarýyla ateþkes kýsmý, aðýr silahlarýn þehirlerden çekilmesi gerçekleþiyor.

BM gözlemcileri yerlerini alabilirse, Annan Planý müzakerelerin baþlamasýný ve barýþçýl gösterilerin olmasýný da öngörmekte. Planýn bu aþamalarýnýn hayata geçirilmesi sonucunda Esad’ýn iktidarda kalabilmesi mümkün deðil. Esad nihayetinde 1 Nisan Ýstanbul Suriye’nin Dostlarý Grubu toplantýsýnda halkýn meþru temsilcisi kabul edilen grupla konuþacak.

***

Plan hayata geçirilemezse ve bunu engelleyen Baas rejimi olursa, o zaman da BM Güvenlik Konseyi’nin planýn iflasýný tescil etmesi ve alternatif bir yöntem üstünde düþünmesi gerekecek. Bunun da yaptýrým içereceðini görmek için kahin olmak gerekmiyor.

Kýsacasý plan baþarýlý olsa da olmasa da kaybeden Esad olacak. Baþarýlý olmasý halinde Suriye’deki rejim deðiþikliði daha az kan dökülerek gerçekleþecek. Fakat Türkiye ne planý desteklemekle ne de planýn baþarýsýz olmasý halinde kaybeden tarafta olacak.