Türk sinemasýnýn 100. yýlý münasebetiyle yayýnlanan kitaplardan biri de, Kültür Kenti Vakfý tarafýndan üstlenilen ve Agah Özgüç’ün kaleme aldýðý Ansiklopedik Türk Filmleri Sözlüðü 1914-2014 oldu. 1048 sayfa ve büyük boy olan eser, yýl yýl baþlangýcýndan bu yana sinemamýzýn ortaya koyduðu filmleri künye bilgisi, kýsa özet ve kimilerinde fotoðraflarýyla, bazen gösterime çýkýþ tarihleri ve dergi ve gazetelerde çýkan kýsa eleþtirilerle veriyor. Kitapta, sinemamýzýn yüzüncü yýlýnýn, Fuat Uzkýnay’ýn 1914’te çektiði bilinen ancak kopyasýna ulaþýlamayan Ayastefanos Abidesinin Yýkýlýþý belge-filmine göre resmi tarih olarak tespit edildiði belirtilse de, Osmanlý tebasýndaki Makedon Manaki Kardeþlerin 1911’de Sultan Mehmet Reþad’ýn Selanik ve Manastýr Ziyaretleri’ni filme almalarý da bu tarihi tartýþmalý hale getirdiði ifade ediliyor.
Kitaptaki verilerin elde edilmesinde karþýlaþýlan zorluklar da ayrý bir hikayeyi oluþturuyor: kendi çektikleri filmi hatýrlayamayanlar, sansür kurulundan geçip de çekilmeyip çekilmiþ gibi farzedilenler, baþkasýnýn filmini kendi filmi zannedenler, dublaj filmi olanlar, yerli bir sahne eklenerek Türk filmi gibi gösterilen yabancý filmler, gerçekten farklý jenerikler, filmlerin ismi deðiþtirilerek basýlan korsan afiþler, parça eklemeli, kolaj filmler... Ýlk kurmaca filmler olarak görülen ve harp yýllarýnda, 1916’da Sigmund Weinberg tarafýndan çekimine baþlanan ancak yarým kalan Leblebici Horhor Aða ve yine Weinberg ve Fuat Uzkýnay tarafýndan çekilen Himmet Aða’nýn Ýzdivacý’yla baþlayan sinemamýzýn serüveni, arada Sedat Simavi, Celal Esat Arseven, Ahmet Fehim, Fazlý Necip, Ýsmet Fahri Gülünç, Þadi Fikret Karagözoðlu ile devam ettikten sonra, 1922’den 1939’a kadar Muhsin Ertuðrul’un tek isim olarak kaldýðý bir süreç yaþar. Sinema tekniði açýsýndan baktýðýmýzda, Simavi’nin Pençe filmi üzerine M. Ertuðrul’un 1918’de Temaþa dergisinde yazdýðý “Pençe namýyla ortaya atýlan o saçma sapan þeylerin birbirine eklenmesinden mütehassýl þerit memleketimizde yalnýz sanayi-i nefise müntesiplerini deðil, her Türkü utandýrmýþtý.” yazýsýndan sonra, kendisinin Almanya ve Rusya’da sinema ve tiyatro çalýþmalarý yapmasýna raðmen, ülkemizde çektiði filmlerde diðer unsurlarýn yanýnda özellikle kurgu çalýþmalarýnda zayýf kalmasý, hele örneðin, 1941 gibi bir tarihte Kahveci Güzeli gibi bir vehameti ortaya koymasý anlaþýlýr gibi deðildir. Yedi filmin çekildiði 1933 hariç, yýlda bir-iki filmin çekildiði bu yýllardan sonra 1940’dan itibaren sahneye Faruk Kenç ve Ferdi Tayfur’un çýkmasýyla tekel kýrýlýr ve rejisör ve prodüktörler bakýmýndan Türk sinemasý renklenmeye baþlar.
1947’ye kadar yýlda onun altýnda olan film sayýsý, 1948’den itibaren belediye rüsum indirimiyle beraber yükselmeye baþlar ve yirmilerin, otuzlarýn üstüne çýkarak, 1950’li yýllarda þimdi Yeþilçam sinemasý diye andýðýmýz gövdenin temelleri atýlýr. 1940’lardan itibaren Cahide Sonku, Necdet Mahfi Ayral, Faik Coþkun, Mümtaz Ener, Feridun Çölgeçen, Hulusi Kentmen, Halit Akçatepe, Gülistan Güzey, Saadettin Erbil, Nezihe Becerikli, Sezer Sezin, Mualla Sürer, Aziz Basmacý, Vahi Öz gibi sonradan ünlü olacak oyuncularýn ilk rollerine rastlýyoruz. Ayrýca bir Cahide Sonku’nun, bir Vahi Öz’ün, Ferdi Tayfur’un, Hadi Hün, Talat Artemel, Mümtaz Ener, Avni Dilligil’in yönetmen olarak da çalýþmalar yaptýklarýný görüyoruz. Yýlda üçyüz filme ulaþan üretim grafiðiyle iniþli-çýkýþlý yoluna devam eden sinemamýzýn 2002 yýlýnda sadece yedi film ürettiðini de baþka birçok verinin yanýnda bu kapsamlý çalýþmada tanýklýk ediyoruz.