Baktým, Suudi Arabistan’ýn iddialý bir þekilde açýkladýðý teröre karþý “Ýslam Ýttifaký”ný herkes, dört görme özürlünün bir fili tarif etmesi gibi deðerlendirmiþ, kim neresinden tuttuysa, orayý anlatýyor...
Oysa, gerçek, Suudi liderliðindeki 34 üyeli böyle bir ittifakýn bu þekliyle iþlemeyeceði, hedeflerine ulaþamayacaðýdýr...
Suudiler, “kriterleri olmayan” geniþ tabanlý koalisyonlar kurmayý çok severler, bu politika, onlarý, bölgesel/küresel diplomasinin merkez noktalarýndan birine taþýr ama genelde sonuç da yoktur...
Demokrasi ana kriterdir
Türkiye’nin, DAEÞ-Hizbullah ekseninde yaþanýlan terör dalgasýna karþý, kriterleri önceden belirlenmiþ bir “demokratik ittifaký” hayata geçirmemesini, buna karþýlýk Suudiler’in bu konuda öne çýkmasýný üzüntüyle karþýladým.
Üzüntümün ana nedeni, “neden biz deðil de onlar” rekabetçiliðinden kaynaklanmýyor, Türkiye öncülüðünde, Ýslam coðrafyasýnda kurulacak bir “demokratik ittifakýn” dünya ve Müslümanlar açýsýndan önemli bir stratejik atak olacaðý inancýma dayanýyor...
Bakýn, Türkiye’nin bugün bir türlü aralayamadýðý Suriye-Irak sýkýþmasýnda yeni paradigmaya yönelmesi gerektiðini, bunun da ancak “küresel emperyal güçlerin” hesap etmedikleri bir noktadan yapýlabileceðini geçtiðimiz haziran ayýnda söylemiþim:
Yaþanýlan olaylar, Müslüman coðrafyanýn kalbini oluþturan Arap Dünyasý’nda demokrasinin geliþmesine üst akýl güçlerinin bugün de izin vermediðini gösteriyor. Bu nedenle, Arap Devrimi’nin çýkýþ noktasýný da oluþturan Tunus’taki “uzlaþmacý demokrasi deneyimini” çok önemsiyorum. Ayný þekilde, birer “anayasal monarþi” olan Fas ve Ürdün’de demokratik güçlerin aðýrlýðýnýn artmasýný dikkatle takip ediyorum.
Bununla birlikte, “Ýslam ve Demokrasi” adýna ciltler dolduran o kalemlerin bütün üstten bakýþlarýna raðmen, Endonezya, Pakistan, Bangladeþ, Malaysiya ve -sýký durun- Senegal’de giderek olgunlaþan demokratik sistemleri dikkatle takip ediyorum. Bu coðrafyalardaki Müslüman toplumlar, çok önemli bir iþi baþarýyor: Emperyalizmin Soðuk Savaþ yýllarýnda ulusal ordularýna verdiði “vesayet” sistemini deviriyor, bunu da “fakir demokrasisi” olarak adlandýrýlabilecek hayli zorlu bir ekonomik zeminde gerçekleþtiriyorlar.
Müslüman coðrafyayý “seçmenlerine hesap veren” siyasetçiler olarak yöneten kadrolara, tarihin bu kýrýlma noktasýnda çok önemli bir görev düþüyor: Bu coðrafyada, demokratik kriterler zemininde yeni bir ittifaký yaratmak zorundalar.
Çünkü, Mýsýr Darbesi bir gerçeði ortaya koydu: Müslüman toplumlarýn demokrasileri bugün de emperyalizmin aðýr tehdidi ve saldýrýsý altýndadýr.
(...)
Müslüman coðrafyanýn öncü demokrasi ülkesi olarak Türkiye’nin yalnýz “siyasi” deðil, “askeri” yeni ittifaklara da ihtiyacý vardýr, bu ittifakýn ana zemini, Müslüman toplumlarýn demokrasileridir. (Türkiye’nin yeni bir askeri ittifaka ihtiyacý var, STAR 29 Haziran 2015)
Ýran-Suudi gerginliði tahrip edici
34 ülkenin terörizme karþý birleþtiði açýklamasýnýn Suudi Arabistan’dan gelmesi talihsizliktir, çünkü Vehhabi çizgideki bu ülke, Ýran’a karþý kurulmaya çalýþýlan “dini/mezhepsel zeminli” cephenin öncüsüdür.
Oysa, Ýslam coðrafyasýnýn Sünni-Þii savaþý senaryolarýný rafa kaldýracak yeni oluþumlara ihtiyacý vardýr.
Ýki radikal unsur olarak Ýran ve Suudi Arabistan’ýn 2003 yýlýndan bu yana sürekli týrmanan ve nihayetinde Irak/Suriye’yi çökerten bu mücadelelerine kesin çözüm ancak Müslüman coðrafyanýn demokrasilerinden gelir.
Sözü edilen ittifakýn içinde Türkiye ve Mýsýr’ýn yan yana görülmesi bile siyasi açýdan uzlaþmaz bir çeliþkinin göstergesidir. Demokratik Türkiye ile askeri diktatörlükle yönetilen Mýsýr hangi kriterler çerçevesinde bir araya gelip de, hangi teröriste karþý ortak mücadele verecek? Sisi dediðiniz diktatör zaten Beþar denilen faþisti destekliyor!..
Eðer; Ýslam dünyasýnda Þii ve Sünni radikalizm ile mücadele edecek ve “mezhep terörlerini” yok edeceksek, bunu ancak, parlamentolarý üzerinden halklarýna her seçimde hesap veren sivil siyasetçilerin yönettiði Müslüman nüfuslu ülkelerle iþbirliðini geliþtirerek yapabiliriz...
Tekrarlýyorum...
Türkiye “demokratik ittifak” için kollarý sývamalýdýr...
Bunu yaparsak, emperyalist/hegemonyacý güçlerin kendi bahçemizde füzeleriyle dolaþmalarýný önleyebiliriz...
Halklarýna hesap vermeyen diktatörlükleri ve mezhep zeminde doðmuþ terör örgütlerini kullanan küresel güçlere karþý coðrafyamýzý, ancak demokrasiye yüzünü dönmüþ Müslüman toplumlarýn dayanýþmasýyla koruyabiliriz...