Michelangelo Antonioni’nin “Batan Güneþ / L’eclisse” (1962) adlý filmini ilk kez izlediðimde Türkiye’de borsa yeni bir olguydu. Anlayan anlamayan hisse senedi alýp satarak birikimlerini deðerlendirmeye çalýþýyordu. Yüksek enflasyon yüzünden ay sonu gelmeden eriyen maaþý ay baþýnda deðer kazanacaðýný umduklarý birkaç kaðýda yatýrýp saðlama almak isteyenler için kumardan baþka bir þey deðildi, borsa... “Batan Güneþ”te tam da bunu ele alan sahne filmin diðer bütün özellikleriyle birlikte böylesine ‘güncel’ olmasý beni çok etkilemiþti...
2007 yýlýnda yitirdiðimiz Antonioni’nin filmleri hala güncelliðini koruyor! Özellikle de yabancýlaþma temasýný ele aldýðý filmler... Pera Müzesi’nde 25 Mayýs’a kadar sürecek olan Sessizliðin Gürültüsü baþlýklý toplu gösteride Antonioni’nin yabancýlaþma üzerine en önemli filmlerinden “Macera / L’avventura” (1960) ve “Kýzýl Çöl / Il Deserto Rosso” (1964) da yer alýyor.
Yabancýlaþma, M.Ö. 2. yüzyýlda Bursalý Asclepiades’ten beri kullanýlagelen bir terim. Önce Marx tanýmladý, sonra Frankfurt Okulu, Eleþtirel Teori ile geliþtirdi. Jürgen Habermas’ýn da son dokunuþlarý yaptýðýný söyleyebiliriz. Okumaya kalktýðýmýzda ciltler dolusu yazýyý Antonioni yukarýda adý geçen filmlerinin yaný sýra “Le Amiche / Kadýn Dostlar”(1955), “Çýðlýk / Il Grido” (1957), “La Notte / Gece” (1961) ile þiirsel biçimde gösterir...
***
Pera’daki toplu gösteri Antonioni’nin sinemasýndaki modernist tutuma, ses ve sözden çok insanlar arasýndaki sessizliðe ve boþluða, yaþadýðý çevreye yabancýlaþan insanýn ‘yer’ini aradýðý uzun planlara, yalnýzlýðýna ve kaybolmuþluðuna odaklý. ‘50’li yýllarýn sonunda Ýtalya, nihayet faþizmin ve savaþýn molozlarýný üzerinden atýp ekonomik kalkýnmayý baþardýðýnda yaþanan deðiþimin bireyler üzerindeki etkisini gözlemleyen Antonioni bunu filmlerine aktardý. Döneminde oldukça radikal ve anlaþýlmaz diye yinelendiðine de rastladýðýmýz modernist sinema dili belki de en çok kendilerini içinde doðduklarý ve büyüdükleri dünyada birer yabancý gibi hisseden, ne yaptýklarýný, nereye gittiklerini artýk kestiremeyen kiþilerin ruh hallerini ifade etmenin en uygun yoluydu.
Ýtalya iþgücünün çok ucuz olmasý nedeniyle bir ekonomik patlama yaþýyordu. Üretim artýyordu. Ülkede baþta lüks tüketim mallarý olmak üzere her þeye talep artýyordu. Sanayi Kuzey kentlerinde geliþmekteydi. Güney’de ise tarým artýk karýn doyurmadýðý için insanlar Kuzey’e göçüyor, emeklerini çok ucuza satýyorlardý. Göçmen iþçiler zor koþullarda barýnýrken bir yandan da uyum sorunu çekiyordu. Kentleþme almýþ baþýný gidiyordu. Lüks konutlar yapýlýyor, televizyon aracýlýðýyla tüketim özendiriliyordu. ‘70’li yýllara gelindiðinde Ýtalya kiþi baþýna milli gelirin en yüksek hýzla arttýðý Avrupa ülkesiydi ama yoksullar yoksullaþýyor, zenginler zenginleþiyordu. Siyasi mücadele de sertleþmeye baþlamýþtý.
Savaþ bittiðinde sinema Yeni Gerçekçilik akýmýyla bir ülkeyi yýkýntýlarýnýn üstünde yeniden kuran toplumu en iyi ifade edebilecek formu hemen bulmuþtu. Dayanýþma ve umut yok olur, deðerler yozlaþýrken insanlar da hayatlarýnýn amacýný yitirmeye baþladýðýnda Vittorio de Sica’dan Federico Fellini’ye sinemacýlar da Yeni Gerçekçilik akýmýnýn yerine farklý kiþisel biçemleriyle tanýk olduklarý yabancýlaþmayý ifade etmeye baþladý. Ýnsanýn içindeki boþluðu ne þýk bir ev, ne lüks bir otomobil ne koca bir gardrop dolusu giysi ne de sýraya dizilmiþ gönül iliþkileri doldurabilirdi...
Antonioni bunu görüyor ve gösteriyordu. “Macera”, “Gece”, “Batan Güneþ” ve “Kýzýl Çöl”de yönetmenin gözde oyuncusu Monica Vitti’nin canlandýrdýðý karakterler bunu bizzat yaþýyor ve yolunu arýyordu. Tüketim ve finansal kriz kýskacýndaki günümüzde Antonioni’nin bakýþý yine çok deðerli. Büyük usta sað olsa ve gözünü cep telefonundan ayýramayan, sosyal medyayý reklam ve savaþ alaný olana kullanan bizleri gözlemlese belki de onu sinemaya yabancýlaþtýracaktýk!