Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile Avrupa Birliði arasýndaki üyelik müzakerelerinin kesilmesi yönü ndeki tavsiye kararý sadece son halka oldu. 2013 yýlýndaki Gezi olaylarýndan bu yana denemedikleri yol kalmadý. Batý cephesi, Tunus ve Mýsýr’da yaþanan yönetim deðiþikliklerinin bir benzerini Türkiye’de görme yönündeki hayaline kavuþamayýnca tam saha prese geçti. 15 Temmuz’dan bu yana Batý cephesinin izlediði politikanýn özeti de “Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’a o gece neden yenilmediðinin faturasýný kesmek” olarak özetlenebilir. Elbette, burada Erdoðan deyince anlaþýlacak olan Türkiye’nin milleti, devleti ve tarihi ile bölünmez bütünlüðüdür. Zira tek cümlesi ile milyonlarý tanklara, F16’lara karþý direnmeye davet eden Cumhurbaþkaný, milletin demokrasi sevdasýnýn ta kendisidir. Darbeye, iþgale, boyunduruða tahammül edemeyen bir millet. Hazmedemedikleri budur.
Avrupa Parlamentosu’nun zaten durmuþ olan müzakereleri askýya alma çaðrýsý yapmasý, tarihin ilginç ironilerinden birisi. Bir Avrupa Birliði yetkilisi ile gayrý resmi bir ortamda sohbet ederken, ilginç bir soru soruyorum. Ülkesinin baþkentinde “Türkiye” baþlýklý toplantýlarýn birbirini izlediðini anlatýyor. “Endiþeli” olduklarýný ifade ediyor.
AB-Türkiye iliþkilerinin geleceði ile ilgili Türkiye’nin karar vermesini istediklerini anlatýyor. Türkiye, onlar için önemli ve büyük bir ülke. Ancak artýk AB cephesi için karar vermeliymiþ. “Tamam,” diyorum. “AB üyeliði yönünde canla baþla çalýþma kararý alýrsak, cevabýnýz ne olacak?” Elbette, sorunun yanýtý yýllardýr ortada. Hiçbir zaman tam üyelik vermeyecekleri artýk kesinleþmiþ olan Türkiye’yi üyelik müzakerelerini durdurma kararý vermeye zorluyorlar. Ýliþkileri kesme sorumluluðunu Ankara’nýn omuzlarýna yüklemek. Plan bu. Elbette Aralýk ayýnda yapýlacak olan ve parlamentonun tavsiyelerine ancak göz ucuyla bakan AB liderleri, Türkiye ile müzakereleri kesme kararý almayacak. Burasý þimdiden belli.
Ancak Ankara’yý sýkýþtýrmak için yola mayýn, dikenli teller döþeyecekler. O nedenle Avusturya parlamentosu, Türkiye’ye silah ambargosunu telaffuz edebildi. Maksat, “Türkiye” ve “ambargo” kavramlarýna kamuoyunu alýþtýrmak. Yoksa kimsenin onlardan silah filan istediði yok.
Fransa ve Almanya’da seçim takvimlerinin geri saymaya baþlamasý. Fransa’da merkez saðýn adayý ve cumhurbaþkanlýðýnýn güçlü adaylarýndan François Fillon’un “Fransa, çok kültürlü bir ülke deðildir,” demesi zaten AB cephesinin geleceðine iliþkin bir fikir veriyor.
Ancak ekonomi cephesine baktýðýmýz zaman siyaset penceresinden daha ýlýmlý bir havadan söz edebiliriz. Ekonomi Bakaný Nihat Zeybekçi’ye AB ile ekonomik iliþkilerin geleceðini sorunca, iyimser yanýtlar alýyorum. Ýhracatýnýn yüzde 49’unu AB ile yapan Türkiye’nin önümüzdeki yýl için öngörülen gümrük birliði güncellenmesinin ardýndan, bu trendi sürdüreceði izlenimi alýyorum.
Tabi bu noktada, Baþbakan Yardýmcýsý Mehmet Þimþek’in “AB’nin çökmediði ve 560 milyon insanýn orada mutlu yaþadýðý” yönündeki tweetindeki iyimserliðe þaþýrdýðýmý da buraya not düþeyim.
Batý’nýn ne istediðini sorgulamak üzere baþladýðým bu yazýyý, giderek zihnimde oturmaya baþlayan acý bir çýkarýmla noktalayayým.
2013’den beri devirmeye çalýþtýklarý bir liderin 15 Temmuz gecesi gibi bir alçak saldýrýdan dik durarak milletiyle saðlam çýkmasý Batý’nýn hazmedemediði nokta.
Darbenin altedilmesinin hesabýný sormaya çalýþýyor Avrupa ve Batý cephesi.