Sorunumu okuduðum bir yazý çözdü.
Mýsýr’da kendisini Genelkurmay baþkanlýðý ve savunma bakanlýðýna atayan seçilmiþ Cumhurbaþkaný Muhammed Mursi’yi deviren Gen. Abdülfettah El-Sisi’nin hepi topu 17 sayfalýk malum ‘tezi’yle ilgili en önemli ayrýntýyý nasýl sunacaðýmý bir türlü bilemiyordum.
Ýþte o sorunu pazar günü Habertürk’teki yazýsýyla Murat Bardakçý çözdü.
Seneler önce, Hürriyet’i Kahire’de temsil ederken, o sýrada Müslüman Kardeþler (MK) örgütünün lideri Muhammed Hâmid Ebu’l Nasr ile bir mülâkat yapmýþ... Açýk sözlü biriymiþ Ebu’l Nasr...
“Hilâfet yeniden kurulacak” demiþ o mülâkatta... Okuyalým: “Hilâfet ileride mutlaka yeniden kurulacak ve Ýslâm Dünyasý’ný yeniden yönlendirecektir. Ronald Reagan bugün (1987) nasýl Batý’dan Mihail Gorbaçov Doðu’dan sorumlu ise, Halife de Ýslâm Dünyasý’ndan sorumlu olacak, Müslümanlar’ýn kararlarýný hilâfet makamý verecek.”
Ebu’l Nasr “Ýllâ Mýsýr’da kalsýn” görüþünde deðilmiþ Hilâfet’in... “Türkiye de olur, Suudi Arabistan da, baþka bir memleket de...” demiþ ve eklemiþ: “O aþamaya gelindiðinde Ýslâm ülkeleri anlaþýrlar ve bir Hilâfet merkezi seçerler...”
Kötüsü de varmýþ halifelerin iyisi de; “Biz tamamýný deðil her zaman için iyilerini savunuruz” demiþ Ebu’l Nasr...
Uzun uzun aktarmamýn sebebi, Gen. Sisi’nin de neredeyse týpa týp ayný görüþleri ‘tez’inde savunmasý...
“Ortadoðu’da demokrasi Hilâfet kavramý kavranýlmadan anlaþýlamaz” diyor Sisi, ‘Ortadoðu’da Demokrasi’ baþlýðýný uygun gördüðü tezinde... Hz. Peygamber döneminin ‘ideal bir yönetiþim biçimi’ olduðunu ve ABD’nin ‘hayat, özgürlük ve mutluluk peþinde olma’ idealleriyle örtüþtüðünü söylüyor. Ortadoðu açýsýndan uygun olan demokrasi biçiminin ‘dürüstlük, adalet, eþitlik, birlik ve iyilik’ kavramlarýna cevap vermesi gerektiðini ileri sürüyor.
Bu esaslara dayalý demokratik Hilâfet’in iki özelliðine daha dikkat çekiyor: El-Bey’a ve El-Þura... “Biy’at” diyor, “Halife’nin seçilmesi sürecidir; Þura ise Hilâfet’in danýþma ve denetleme mekanizmasýdýr... Þura ile Halife görevlerini islâmi esaslara göre yerine getirir. Bu süreçlerin dini-tarihi yönleri olduðu gibi bu yolla demokrasi de ortaya çýkar...”
Zorlandýðým konunun ne olduðunu herhalde anladýnýz: Darbeci generalin aslýnda Mýsýr için ‘Halifelik’ sistemini öngördüðünü, ideal demokrasinin Ýslâm’ýn esaslarýna dayanmasý gerektiðini savunageldiðini iddia etmek kafa karýþtýrýcý olurdu. Gerçi Murat Bardakçý’nýn eski mülâkatýna bakýlýrsa Gen. Sisi aslýnda Müslüman Kardeþler’in kuruluþ yýllarýndan (1928) beri savunageldiði ‘Hilâfet’ten yana’ çizginin adamý oluyor, ama olsun; böylece kafa yapýsý daha iyi anlaþýlýyor...
Gen. Sisi’nin ‘Hilâfet’ ile demokrasiyi birbiriyle ilintilendiren görüþlerini bir yýlýný (2005) geçirdiði Pensilvanya’daki Amerikan Kara Harp Akademisi’nde hazýrladýðý tezinde ifade ettiðini de hatýrlatmam gerekir.
Tezi Akademi yönetimi gözlerden saklamak için büyük çaba sarf etti; ama iþte görüyorsunuz, sonunda elime geçtiði için ‘darbeci’ Gen. Sisi’nin ne düþündüðünü artýk bilebiliyoruz...
Yarýn ya da öbür gün, binlerce insanýn kanýný döktükten, devirdiði Cumhurbaþkaný Mursi’nin örgütü Müslüman Kardeþler’i ‘yasa-dýþý’ ilân ettikten sonra, Gen. Sisi, kendini ‘Halife’ ilân eder ve Mýsýr’da ‘Ýslâmi demokrasi’ adýný verdiði rejimi uygulamaya koyar mý?
Sizlere tuhaf gelebilir bu sorum, ama Mýsýr’da Mübarek’in yerinden edilmesinden bu yana meydana gelen her þey bana zaten tuhaf geliyor... Böyle bir geliþme olursa, birbiri ardýna meydana gelen tuhaflýklar devam etmiþ olacak sadece...
ABD-destekli, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin mali katkýlarýyla hayat bulan askeri darbe ‘Ýslâm’ adýna demokrasiyi öldürür ve yanlýþ iþler yapmaya baþlarsa bu size garip mi gelir, yoksa þimdiye kadar cesaret edilmemiþ çapta muazzam bir oyun oynanmakta olduðunu mu düþünürsünüz?
Ýngiltere bu tablonun neresinde? Ýngilizler olmadan bu oyun iyi oynanmaz da ondan soruyorum...
* Bülent Ortaçgil’in þarkýsýndan