Deðerli Meslekdaþým Ýskender Pala dün arûza dâir güzel bir yazý yayýnladý.
Böylece benim yazýnýn sonuna gelmiþ bulunuyoruz ama gâlibâ biraz kýsa oldu.
Onun için biraz uzatmamýz gerekecek.
Öyleyse uzatalým:
Evet, yazý güzeldi.
Aruz öteden beri benim ilgilendiðim ve sevdiðim bir konu olduðundan beni daha da bir baþka ilgilendirmesi tabiiydi.
Âhengi hoþuma gitdiði için ben aruz veznini oniki yaþýnda bir çocukken kendi kendime öðrenmiþ ve ilk “þiirim”i (!) aruzla yazarak Babama göstermiþdim.
Babam bu “eserim”de “aruzdan kýrýntýlar” bulunmakla berâber veznin henüz tam oturmadýðýný belirterek birkaç husûsa dikkatimi çekmiþdi.
Netîceten aruzla, tâbir câiz ise, ünsiyetim eskilere dayanýr.
Aruz vezni, týpký hece vezni gibi artýk devrini tamamlamýþ ve târihe mâlolmuþ bir edebî türdür ama, nâdiren bile olsa, ara sýra hâlâ kullanýldýðý da bir vâkýadýr.
Öte yandan en büyük üstadlarýný, ki bunlardan sonuncusunun Yahyâ Kemâl olduðu rahatlýkla söylenebilir, yetiþtirdiði için bu vâdîde bundan böyle at oynatmak da zâten pek imkân dâhilinde deðildir.
Lâkin þiirle uðraþmak isteyenlerin bu fevkalâde estetik ve köklü tekniði iyi öðrenmeleri de kanaatimce elzemdir. Zîrâ bu, bütün sanat dallarý için geçerli bir zarûretdir. Nitekim meselâ resim yapmak isteyenlere de stüdyolarda eski büyük ustalarýn eserleri incelettirilir, hattâ taklîd bile ettirilir ki klasik teknikleri öðrenebilsinler.
Yeni kuþaklardan þâirlerde benim tesbît edebildiðim, mýsrâ kurarken zorlanmalarý olur çoðu kez. Ben bunu, arûza tamâmen yabancý olmalarýna (da!!!) baðlarým.
Elbetde ki arûzu bilmek otomatikman iyi þiir yazma sonucunu getirmez. Eninde sonunda bir þekil meselesidir. Ama þeklin ve içeriðin birbirlerini karþýlýklý olarak etkilediklerini de unutmamak lâzýmdýr.
Benim aruz vezniyle iliþkilerim tuhafdýr.
Bâzý þiirlerim ve bâzý þiirlerimin bâzý bölümleri aruzladýr ama bunu önceden planlayarak, yâni kendi kendime “Þimdi oturup aruzla bir þiir yazayým.” diyerek yapdýðýmý hiç hatýrlamýyorum. Ama arûzu çok iyi bildiðim ve bu vezinle mýsrâlar kurmak bana hiç zor gelmediði için ara sýra bu tarz bir þeyler de çýkýyor.
Meselâ “Rumeli Seyahatnâmesi” öyledir:
“Her lahza bur’da bir sene her gölge bir rümûz,
Evlâd-ý Fâtihâna selâmdýr sükûtumuz.”
(mef’ûlü fâilâtü mefâîlü fâilün)
Hazýr açýlmýþken: Arûzun en zor veznidir bu... Ýnanmayan denesin!
Tabii bilmeyen için arûzun her vezni zordur.
Ýsterseniz bu yazýyý Hâlid Fahri’nin “Arûza Vedâ” adlý þiirinin ilk dörtlüðüyle hitâma erdirelim:
“Ýlk hasretiyle gençliðimin ilk elemleri
Ey paslý tellerinde gülen, aðlayan aruz,
Gel, Eski Dost, yâdedelim eski demleri
Mâdem ki son sadâný daðýtmýþ, yorulmuþuz.”
***
Mustafa Balbay’ýn tahliye edilmesini sevinçle karþýladým.
Çünki böylece, onun aslýnda terorizmden sanýk olduðunu bilmeyerek kendisini gazeteci zannedenleri de biraz yatýþtýrmýþ oluruz.
Zâten içeride muhtelif gazetelerden 110 terorist daha varmýþ. Þimdilik onlarla idâre ederiz.
Türkiye, ülkeyi pek tanýmayanlar için tuhaflýklarla dolu bir yer. Rakamlara bakan yabancýlar herhalde diyorlardýr ki “Þu Türk teroristleri amma da hinoðluhin.Gazetecimaskesi altýnda her türlü mel’aneti sergileyip yakalanýnca da fikir suçu ayaklarýna yatýyorlar.”
Esâsen haksýz da sayýlmazlar. Böylesine þeytânî bir numarayý akýl etmek için insan ya terorist olmalý ya da gazeteci...
Bakalým bu Balbay baþýmýza bundan sonra ne iþler açacak?
Zâten adý da bir acâib! Balbay...
Acabâ albaylara laf mý dokunduruyor ne?