Bundan tam 30 yýl önce Oslo Üniversitesi’nde Norveççe öðrenirken beni çok etkileyen bir makale okumuþtum. Yazarýný tahmin edebileceðiniz gibi hatýrlamýyorum. Ama baþlýðý hala aklýmda ve ne zaman elinin altýndaki direksiyona tanrýnýn kendine lütfettiði ihsan olarak bakan birini görsem bu baþlýðý anýmsarým.
Aftenposten gazetesi için yazýlmýþ ve sonra bizim ders kitabýna girmiþ olan yazýnýn baþlýðý “Bil Goder”, yani araba tanrýlarýydý. Yazar sarkastik bir þekilde kendini motorunun gücü ve aracýnýn büyüklüðü ile özdeþleþtiren insanlarý eleþtiriyor, onlarý direksiyon baþýnda elde ettikleri egemenliði baþka hiç bir yerde bulamadýklarýný söylüyordu.
***
Bunu 30 yýl sonra niye hatýrladýðýmý ve yazdýðýmý soracak olursanýz, sebebi Bayram tatili. Çünkü bugün kendini arabasýnýn tanrýsýný sanan on binlerce þoför yollara çýkacak, bazýlarý þans eseri tatili kazasýz atlatacak, bazýlarý ise evlerine bir daha hiç dönemeyecek. Çarþamba günkü gazetelerde ise ölen þoförlerin ve öldürdüklerinin istatistikleri yayýnlanacak.
Bizdeki sorun ne yazýk ki sadece psikolojik de deðil. Norveç’te insanlar iyi bir eðitim ve meþakkatli bir sýnav sisteminden sonra ehliyet alýp yollara çýkarken Türkiye’de doktor raporlarýný dahi ehliyet kurslarý temin ediyor, çoðunda adaylar araba görmeden ehliyet sahibi oluyor. Ne gece sürüþü kursu var ne de geçici ehliyet uygulamasý.
Hepimiz biliyoruz ki bu ülkede ehliyet alýp yola çýkan insanlarýn çoðu araba kullanmayý aslýnda bilmiyor. Bildiðini sananlar da trafik kurallarýna uymuyor. Emniyet þeridi denen kavram çok az insan için anlam ifade ediyor. Orayý trafik sýkýþýklýðýnda akýllý þoförlerin kaçýþ yolu olarak görme eðilimi son derece yaygýn.
Kamyon þoförleri kendini ralli pilotu zannediyor. Kim bilir kaç 10 tonluk inþaat atýðý kamyonlarý yol yapým çalýþmalarý arasýnda birbirleri ile yarýþýyor. 70 kilometre hýz sýnýrý olan bir yerde 130 ile giden bir kamyonun nasýl duracaðýný düþünen kamyoncu sayýsý en azýndan bizim yolda (Hasdal-Göktürk) son derece az.
Bu yüzden de kaza sayýmýz bol. Hemen her hafta bir kaza görüyor, kamyon altýnda kalma sýramýzý bir kez daha savdýðýnýz için dua ediyoruz. Yollar deseniz her türlü emniyet önleminden azade. Belli ki yol inþaatlarýný alan müteahhitler emniyet önlemleri için fazla para harcamayý sevmiyor. Bir kaç plastik çubukla günü kurtarmaya bakýyor.
Türkiye tabii ki dünyadaki pek çok emsalinden daha iyi durumda. Kahire’de içine su motoru takýlmýþ gaz tenekesinden farký olmayan taksilerin 100 küsur kilometre ile þehir içinde birbirine teðet geçerek gittiklerini unutmamak gerek. Her yaný vuruk ve her yaný sallanan “arabadan” indiðinizde kendinizi hayata geri dönmüþ gibi hissediyorsunuz.
Amerika’da yayýnlanan Atlantik dergisinin son sayýsýnda Joshua Hammer Lagos’ta yaklaþýk 65 kilometrelik bir yolu 12 saatte nasýl alabildiðini anlattýðý yazýsýnda belirttiði gibi trafikte yaþanan sorunlarla bir ülkenin geliþmiþliði ve özellikle de o ülkede var olan yolsuzluðun düzeyi arasýnda orantýsal bir bað mevcut.
Tom Vanderbit adlý bir araþtýrmacý Transparency International tarafýndan düzenli olarak yayýnlanan yolsuzluk endeksini ülkelerin kaza oranlarýný karþýlaþtýrmýþ ve ikisi arasýnda bað olduðunu görmüþ. Bunlarýn hepsinin yoksullukla iliþkili olduðu da gerçek.
***
Tamam biz Nijerya ya da Mýsýr deðiliz. Ne yolsuzluk düzeyimiz, ne de trafik problemlerimiz bu ülkelerle karþýlaþtýrýlabilecek oranda. Ama biz zaten Nijerya ya da Mýsýr olmak istemiyoruz. Biz küresel oyuncu olduðumuzu, Avrupa ile bütünleþmek istediðimizi, onlarla ayný standartlara sahip olmayý arzu ettiðimizi söylüyoruz.
Fakat bir yanda kendini araba tanrýsý olarak görmenin dayanýlmaz cazibesi ve kural tanýmazlýk, diðer yanda eðitim almadan ehliyet daðýtýlmasýnýn yarattýðý sorunlar, bir de kötü yollarla birleþince bayramlar savaþ alanlarýna dönüyor. Kazalarý azaltmak, trafiði rahatlatmak için yapýlan duble yollarda ve oto yollarda bile bizler kendimize kaza yapacak fýrsatlarý bol bol yaratýyoruz.