Arafta kalmasın diye...

Mutfakla salon karışımı köy evimizin bir odasında siyah beyazlı Nordmende marka televizyon ekranlarından ve babamın gurbetten getirdiği Sony marka cep radyosundan inek beklerken futbola aşık olduğum yıllardı.

Baturman, Pesiç, Ali Kemal , Sedat 3 ve Alparslanlı yıllardı. Pazar sabahları “Uçan Kaz Nils” vardı ve arkasından Hikmet Şimşek’in yönettiği orkestradan kulakları tırmalayan, Bayburt’a eziyet eden meşhur batı ezgileri yükselirdi göğe. Mıchael Jackson’ın moon walker yürüşünü yaptığı yıllardı. Tv ve radyolardan tüm yurtta 390 köy ile her türlü bağlantının kesildiği anonsu yapıldığında annem “Allah devletin eksikliğini hissettirmesin” diyerek dua ederdi o zamanlar. Trabzonspor gol attığında ise annem gurbet elde olan babamıza ithafen “Babanız duvardan aşağı atlamıştır şimdi” dediğinde mutlu olduğumuz yıllardı. Teksir kağıdındaki kokudan zevk aldığımız zamanlardı.

Ekranlarda veya radyoda arabesk müzik yasak olduğundan Kıbrıs Bayrak radyosunda Zeki Müren’in “Gözlerin doğuyor gecelerime” şarkısını dinlediğimizde kuzenle nasıl da mutlu olurduk o yıllar. Selçuk Yula’nın garip çalımları, Rıza Çalımbay’ın beyefendiliği, Metin Tekin’in fuleli deparları, Müjdat Yetkiner’in gür bıyığı, Erhan Önal’ın sakalı vardı o yıllar. Uğur Tütüneker’in bir ayağı diğerinden az da olsa kısadır, o nedenle özel kramponla oynuyor diye söylenirdi. Olimpiyatları Kahraman Bapçum’un kaleminden izler, basketbolu Beyaz Gölge dizisi ile severdik.

Yarısı siyah beyaz, yarısı renkli geçen bütün yıllarda yaşanan ve bir çoğu unutulmaya yüz tutmuş bu sporcuların hikayelerini değerli arkadaşım, hem şehrim, gazeteci dostum Behram Kılıç bir kitapta topladı. Toplayıp da ne iyi ettiğini bir çırpıda okuyunca siz de anlayacaksınız. Okuyunca sporu bunca kirletenlere, kişisel menfaatleri doğrultusunda kullananlara, şiddet iklimine sürükleyenlere bela okuyacaksınız.

Futbolun endüstrileşmeye başladığı yıllarda kimse yazmasaydı Arafta kalacak insan hikayeleri, aslında bir dönemin sosyolojik tahlili de sayılabilir.

Tortuga Yayınları’ndan çıkan ve 208 sayfadan oluşan bu güzel kitabı okumanızı tavsiye derim. Eline sağlık Behram Kılıç...