Aramızdaki vampirler

YÜZYILLARDIR süregelen bir efsanenin kahramanlarıdır vampirler. Geceleri sokağa çıkarlar ve karınlarını doyurabilmek için insanların kanını emerek beslenirler. En azından niyetleri bellidir. Ne yapsın garibanlar, ıspanak yiyemediğine göre, mecburen karnını doyurmak için insanların kanını emiyorlar.

Kanlarını emdikleri insanlar vampire dönüşerek ölümsüzleşiyor. Ölümsüzlük ödül müdür, ceza mıdır bilmiyorum. Ben abartmıyorum, filmlerde böyle diyorlar. Efsaneye ve filmlere göre kalbine kazık saplarsanız bu kan emicileri öldürmeniz mümkündür. “Yok, ben can alamam sadece korunmak istiyorum” diyorsanız sarımsak kolyesi işinize yarayacaktır. Yazdıklarım size hayal ürünü gibi mi geldi? Bunların hepsinin sadece filmlerde olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Korku filmi sevenler bilirler. Yüreğimiz hop etmiştir bu filmleri izlerken korkudan.  Sonuçta film deyip rahatlamışızdır.

Oysa ben size şimdi bir sır vereceğim. Vampirler gerçek. Hatta aramızdalar. Nasıl mı? Bazıları takım elbise bile giyiyor. Topraklarında yaşanan acıya göz yuman kravatlı ve takım elbiseli vampir; ülkesini, vatanını savunmak, ölümün karışışında durmak yerine; kanı, kurşunu, bombayı savunuyor. Öldürülen küçücük kız çocuklarının görmezden gelip, Bayırbucak dağındaki zulme sırtını dönüyor.

Kanla besleniyorlar. Hem de kardeş kanıyla. Gencecik çocukların kanları bu vampirleri durdurmaya yetmiyor. Kardeşi kardeşe kırdırmak için uğraşıp, savaştan düşmanlıktan, acıdan nemalanmaya çalışıyorlar. Bazen etek giyip, yüzlerini saklayarak, polise taş atıp, sokak ortasına molotof fırlatıyorlar. Okulları yakıp minik elleri kalem yerine cehalete mahkûm etmeye çalışıyorlar. Hastaneleri yakıp yıkarak, hastalara şifa dağıtan doktor ve hemşirelere kurşun sıkıyorlar. Millete kurşun sıkanların cenazesine katılanlar bile var. 

Yabancı patentli olan vampirler de var. Kendilerini kamufle ederek, araziye uyum sağlamaya çalışsalar da bizim toprağın suyu serttir.  Şimdi inandınız mı vampirlerin gerçek olduğuna? Kanuni Sultan Süleyman tahta geldiğinde henüz 26 yaşındaydı ve 6.557.000 km2 olan Osmanlı İmparatorluğu’nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2’ye ulaştırdı. Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya kadar uzanan bir imparatorluk... Sıfır sorun, kıtalar arası kardeşlik. Bizim toprağın suyu serttir demiştim. Yüzlerce uygarlığa analık yapan Anadolu mert olanı da bilir, namert olanı da.

Eğer bir kan dökülecekse; Bizans’ı dize getiren Fatih’in,  kıtalar arası barış sağlayan Kanuni’nin torunları ve Çanakkale’de destan yazan yiğitlerin evlatları olarak  bizler ancak bayrağımız için kan dökeriz.