Arkasý gelmeli

Beþiktaþ maç öncesinde önemli avantajlar taþýyordu. Rakip sahadaki ilk maçý 2-1 kazanmýþtý, evindeydi, taraftarý arkasýndaydý. Ama... Futbolda garantiler yoktu. Teknik yönetmen Slaven Biliç de futbolcularýna bunu telkin etmiþti. Kazanmamýþ gibi oynamalýlardý.

Hýzlý hücum eden, topla oyalanmayan bir rakipti Feyenoord. Mutlaka goller bulmalarý gerekiyordu. Beþiktaþ ilk maçtaki gibi bu hýzlý ataklarý sahanýn her yerinde sürdürmeli, rakibini boðmaya çalýþmalýydý. Topu kazandýðýnda iyi kullanýp rakibin umudu iyice kýracak golü bulmalýydý. Ne var ki baþlangýç öyle olmadý ve izleyenlere bir karamsarlýk gelir gibi oldu. Tribünlerin sesi kýsýldý. Endiþe vardý. Çünkü Beþiktaþ topu rakibine býrakmýþ, oyun kurmasýna da izin verir olmuþtu. Giderek geri gömülmekteydi. Ýlk maçtaki takýmca alan daraltmalar, hýzlý ataklar yoktu! Takýmca yapýlamayaný bir anda Mustafa yaptý! Bastý, topu çaldý, rakibine raðmen sürdü, Ba’ya çýkardý, top, rakibinin etkisinde düþen Ba’dan sekti, filelere giderken ofsaytta olabileceðini hesaplayan Mustafa dokunmadý... Bu goldü! Ba’ya yazýlacaktý, ama Mustafa’nýn güç, istek, beceri ve akýl yükleyerek kazandýrdýðý bir goldü. Feyenoord bir þokla geri düþünce inancýný yitirdi. Beþiktaþ’ýn bundan sonraki doðrusu ikinci yarýya umudu kýrýk rakibine maç baþýnda beklenen tempolu hücumu uygulamasýydý. Bu Feyenoord’un yeniden kendine gelmesini önleyen bir darbe oldu. Ancak baskýyý uzatmadý Beþiktaþ. Kýsa kesmesi, umudu kýrýlsa da disiplini bozulmayan Feyenoord’un arayýþýný sürdürmesine ortam açtý. Böyle zamanda durumu korumanýn doðru yolunu bulamamak, topu rakibe býrakmak, alan daraltamamak, hücumlarý disiplinli yapamamak Beþiktaþ’ýn yanlýþýydý. Ýkinci golü buluþlarýndaki ve sonrasýndaki organizasyon patlamasý da en büyük doðruydu. Bunlarý yapabiliyorlarsa, hep denemeli, yapmaya çalýþmalýlar. O zaman neler olduðunu gördüler, gösterdiler.