Artýk Cumhurbaþkanlýðý önde olabilir…

23 Haziran siyasî depreminin, AK Parti’yi bir muhasebeye ve ardýndan yeni bir siyasî hamleye mecbur ettiði kesin. 

Demirel’in sözüdür, “Teker kýrýlýnca yol gösteren çok olur…” 

Meðer ne çok, “ben demiþtim”, “þöyle yaparsa Erdoðan çýkýþ yolu bulur”, “artýk ne yapsalar deniz bitti” diye düþünen varmýþ. 

Bir de þu “etraf” diyenlere sorsak, AK Parti’yi terk edenlere hiç lafýnýz yok mu? Onlar bugün yeni parti hesaplarý ile meþgul deðil mi? 

Hele biraz bekleyelim; Sayýn Erdoðan’ýn hükümet, parti yönetimi, yeni bakýþ açýsý konularýnda ne yapacaðýna dair somut adýmlarý bir görelim. 

Çünkü 23 Haziran’ýn, bizzat Sayýn Erdoðan’ýn þahsýna ve Cumhurbaþkanlýðý Hükümet Sisteminin geleceðine dair aslýnda ne mesajlar verdiðini yine bizzat Erdoðan’ýn kendisi biliyor. 

Dolayýsýyla alacaðý tedbirler, atacaðý yeni adýmlar onun liderliði ile ilgili. 

Türkiye’nin bütün sorumluluklarýný sýrtýnda taþýyan bir lidere; hiçbir yazar, oturduðu yerden akýl verme, hele hele “þunu al, bunu getir” diye sipariþ yollama hakkýna sahip deðil. Türkiye’yi yönettiðini zanneden ne çok yazarýmýz var. 

Ancak her yazar, sorumluluðu gereði, bir durum tespiti yapar ve ortaya koyar, o kadar. 

Benim durum tespitim þudur: 

15 Temmuz hain FETÖ darbe teþebbüsü; devlet çarkýnýn mutlaka seçilmiþler tarafýndan yönetimi, ahengi ve bürokratik hegemonyanýn bertaraf edilmesi açýsýndan hayatî bir ikaz oldu. 

ABD’nin hükmettiði vesayet sistemi, darbeler silsilesi ile her alanda kontrolü ele almýþtý. 

15 Temmuz’u yaþadýktan sonra bu paslý mengeneye artýk tahammül edilemezdi. 

Vesayetçiler, kontrolü Parlamenter Sistem eliyle saðlýyordu. Halk seçiyor, Parlamento’ya bir iktidar gönderiyor ama siviller muktedir olamýyordu. 

Pazarlýklar, þantajlar, menfaat çarklarý ile partilerin içi karýþtýrýlýyor, Parlamento’da hükümetler yýkýlýp, hükümetler kuruluyordu. 

Ahmet Necdet Sezer örneðinde görüldüðü gibi seçime girse asla kazanamayacak þahsiyetler Parlamenter Sistem eliyle Cumhurbaþkaný olabiliyordu. 

Dolayýsýyla Türkiye’yi yönetecek hükümeti kurmak üzere Cumhurbaþkanýný doðrudan halkýn seçmesi, 26 milyonun (yüzde 52) kararý olarak bugün yürürlüktedir. 

Buna itiraz edenlerin, Ýstanbul’u Ekrem Ýmamoðlu’nun kazanmasýný bahane ederek Parlamenter Sistemi geri getirmeleri o kadar kolay deðil… 

Yeni sistemde, bir de Cumhurbaþkanýnýn partili olmasý durumu var. 

Þahsen benim gibi düþünenler, hep Özal ve Demirel örneklerinden hareketle, liderin Cumhurbaþkaný olmasý halinde partilerinin hýzla daðýlmasýný hatýrlattýk. 

Kesinlikle inanýyorum ki, Sayýn Erdoðan AK Parti Genel Baþkaný olmasaydý, ANAP ve Doðru Yol’un baþýna gelen akýbet, AK Parti’nin baþýna da çoktan gelmiþti. 

Lakin bu durumun mecburen getirdiði sýkýntýlar, 23 Haziran’dan sonra belirgin hale geldi. 

Yerel seçimleri, CHP-HDP-Ýyi Parti-Saadet Partisi bloku, Cumhurbaþkanlýðý Hükümet Sistemi’ni tartýþmaya açma hedefi için kullanmaya kalktý. Nitekim þimdi ýsrarla bu konuya sarýlýyorlar. 

Sayýn Erdoðan da ister istemez Genel Baþkan þapkasýyla sahaya indi. 

Tarafsýzlýðý, herkesi kucaklamasý, siyasilerle polemiðe girmemesi, bu yüzden yýpranmamasý tercih edilirken, istese de bunu yapamazdý. 

Durum tespitim þudur: 

4 yýl seçim yok. 

Bundan böyle Sayýn Erdoðan genel baþkanlýk þapkasýný çýkarabilir. Siyaset zemininde yardýmcýlarý görev ve sorumluluk alabilir. Bu, parti yönetiminden elini ayaðýný çekmesi demek deðildir, zaten bu mümkün de deðildir. 

Sayýn Erdoðan’ýn artýk Cumhurbaþkanlýðý görevi ile önde görünmesi, yeni dönemin ana yolu olabilir.