Bilmem bana hak verecek misiniz? Uzunca süredir milletçe bir beklenti havasý içindeyiz.
Evet, birþeyler bekliyoruz; birþeyler olacak ama ne?
Benim tab’aten iyimser bir insan olduðum söylenir. Eksik olmasýn, dostlar, nezâketlerinden direkt olarak “enâyi!” demeyi pek tercîh etmiyorlar. Fakat bu baðlamda benim bu beklentimi pek çok baþka yurddaþýmýn da paylaþtýðý hissi beni terketmiyor.
Ýyi de, ne bekliyoruz?
Ýnsanlar bâzen, hayatlarýnýn gayrý-muayyan ve beklenmedik bâzý anlarýnda büyük bir boþluk içinde hissedebilirler kendilerini. Öyle anlarda artýk hayatlarýna dâir hiç bir husûsun önemi kalmaz olmuþdur. Eðer bu gibi ümidsiz anlarý atlatabilirlerse, ki bu da bâzen mümkindir, ardýndan o bahsetdiðim beklenti havasýna girebilirler.
Bu tür eþik atlamalarda müteâkýben hissetdikleri ise güçlü bir enerjidir.
Bir nevi’ “yýldýzýn parladýðý anlar” ...
Artýk yeniden “sâhaya/ringe/mindere/düello meydanýna”, kýsacasý sizin þahsî mücâdeleniz nerede cereyân ediyorsa oraya dönüp vuruþmaya devâm edebilirsiniz.
Tabii bu, sonunda ille de gâlib geleceðinizin garantisi deðildir ama þâyet devâm etmezseniz maðlûb olmanýz garantidir.
Ýþte benim þu sýralar bizim toplumumuzda algýladýðým hava bu...
Üstelik öyle de bir kendinden emîn, sâkin ve kararlý bir duruþu var ki bu toplumun, siz bunu farkedip biraz da o havayý teneffüs edince, zâten baþka türlüsü olamaz ki, duygusundan da kendinizi kurtaramýyorsunuz.
Bu satýrlarý buraya kadar okudukdan sonra siz deðerli okuyucularýmýn, ilâveten “Eh, bu arkadaþ da nihâyet, uzunca süredir emâreleri görüldüðü üzere, kafayý iyice üþütmüþ; pek ümidvâr deðilim ama, Allah âcil þifâlar versin, âmîn...” duygusundan da kendilerini kurtaramayacaklarýna ben kendi hesâbýma büyük þans tanýyorum tanýmasýna da yine bu görüþümde musýrr ve sâbitim.
Peki, ben deli miyim?
Orasý sizin üzerinize vazîfe deðil! Ancak bu ülkede aklý baþýnda insanlarýn sayýsý her vakit zýrtapozlardan, dengesizlerden ve çýlgýnlardan kat-be-kat fazla olmuþdur vâkýasýný da unutmayalým!
Benim hissetdiðim, en azýndan hissetdiðim zehâbýna kapýldýðým bu iyimserlik duygusu belki de bundan ileri geliyordur.
Ne demiþ þâir:
“Gün gelir insan kavgadan yorulur;
Gün gelir anlarsýnýz ki ne kâinâtýn
Ne ülkenin ne dostun ne düþmanýn
Mukadderâtý sizden sorulur...”
Türkiye son sekiz on senedir, 1850’lerden bu yana içine yuvarlandýðý tuzakdan, yâni modernleþme kisvesi altýnda kendisine yutturulan ilâçlarýn etkisinden, tedrîcen kurtularak ayýlmaya baþlarken bundan fevkalâde müteessîr, hattâ bedbaht olanlar bulunmasý normaldir. Çünki bugünün bedbahtlarý, son 160 yýlýn bedhahlarýdýr!
Gerçi Türkün aklý biraz þeydir... Bence de Türkün aklýna güvenmek pek akýl kârý deðildir ama ben yine de inanýyorum ki -Türk bile olsa!- ayný tuzaða ikinci bir kez daha düþmek bir Türkün bile iþleyemeyeceði bir hatâ olur.
Artýk Türk dediysek o kadar da deðil!!!