Artýk yalanlarýnýza gerçeðin gücü yetmiyor!

Apocu mantýk, bütün dünyayý salt kendi doðrularýndan ibaret sanýyor, doðrularýn sadece onun tekelinde olduðuna ve istisnasý olmayan bir tarzda bir tek ona hizmet ettiðine iman ediyor. Böylece ötekilerin varlýðýný kolayca reddediyor ve onlara karþý var olan ahlaki yükümlülüklerimizden de bir çýrpýda kolayca sýyrýlabiliyor! Apocu mantýða göre, dünyanýn varlýðý ve gerçekliði, bizim ona dair kurduðumuz söyleme baðýmlýdýr; o zaman canýmýzýn, keyfimizin istediði yerde ona her türlü dayatmalarda bulunabiliriz! Ne de olsa gerçeklik ile mutlak kaos arasýnda tek þey biz olduðumuza göre, bizler kendimizi anlamýn nadide muhafýzlarý olarak ilan edebiliriz. O nedenle Apoculuk, baþarýyý hiç kimseyle paylaþmaz, yapýlan edilen her þeyi de “ben yaptým.. ben yaptým” diyerek herkesi tasfiye eder.

Apocu mantýðýn aþkýnlýðý/taþkýnlýðý bununla bitmiyor; etraftaki dilsiz bütün þeylere dili o bahþediyor. Her þey onunla baþlýyor ve yine her þey ancak onunla bitebiliyor! Sonradan görme bu büyük kibir, beraberinde kendinden olmayan herkese karþý acýmasýz bir þiddeti de getiriyor. Mantýk bu kadar yüceltildiðinde haliyle herkese karþý tahammülsüzlüðü de doðal bir refleks haline geliyor. Hülasa Apocu mantýk kendini hiçbir þeyle sýnýrlamýyor; hiçbir ilke, hiçbir ahlak kuralý ya da hiçbir tutarlý erdem onun için baðlayýcý nitelikler taþýmýyor. Bugün “ak” dediðine yarýn kolayca “kara” diyebiliyor.

22 Ekim’de bu mantýðýn ürünü olan þahsiyet ve kurumlar, Diyarbakýr’da bir toplantý yapýp kendilerince bir durum deðerlendirmesinde bulundular. Tuhaftýr; o toplantýda ifade edilen o korkunç “itiraflar” kamuoyunda pek de hak ettiði tepkiyi görmedi. Bunu neye yormak gerektiðini doðrusu bilmiyorum ama ben iliklerime kadar sarsýldým. Haber kelimesi kelimesine aynen þöyleydi:

“...Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kongreya Jinên Azad (KJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halklarýn Demokratik Partisi (HDP) öncülüðünde dün Diyarbakýr’da yapýlan toplantý ardýndan bir basýn açýklamasý yapýldý.”

BasHaber’in haberine göre açýklamada, “Öz yönetim direniþleri sürecinde direnenlere karþý sorumluluklarýný yeterince yerine getiremedikleri için yaþamýný yitirenlerin þahsýnda Kürdistan halkýndan özür diliyoruz” denildi. Açýklamanýn devamýnda þu ifadeler yer aldý :

“... DBP, HDP, DTK ve KJA baþta olmak üzere belediye eþbaþkanlarý, tüm Kürdistanî kurum temsilcileri ve yöneticileri olarak bizler, halka öncülük görevi ile karþý karþýya olduðumuz gerçekliðinden hareketle, özyönetim direniþleri sürecinde direnenlere karþý sorumluluklarýmýzý yeterince yerine getirmediðimizden dolayý, bu destansý mücadelede yaþamýný yitirenlerin þahsýnda Kürdistan halkýndan özür dileyerek, býrakýlan büyük direniþ mirasý ve eþi benzeri bulunmayan iradeye sahip çýkma sözü vererek baþladýk.

O süreçte eksiklikler o direniþ alanlarýn içinde deðil dýþýnda yaþanmýþtýr. Toplantý bileþeni olarak bizler yaþanan bu eksikliklerden kendimizi sorumlu tutuyor ve soykýrým planýný boþa çýkarmasý için o onurlu direniþi yürütenlerin mirasýna sahip çýkma ahdimizi tekrarlýyoruz.”

“Özyönetim direniþleri sürecinde direnenlere karþý sorumluluklarýný yeterince yerine getiremedikleri için yaþamlarýný yitirenlerin þahsýnda...” diye baþlayan cümle çok genel bir insani duyarlýlýðý çaðrýþtýrsa bile, arkasýndan gelen ifadeler açýkça hendek savaþýna methiye düzmeye dönüþüyor. “ Büyük direniþ mirasý ve eþi benzeri bulunmayan iradeye sahip çýkma sözü “ açýkça silahlý mücadeleyi sadece kutsamýyor onu adeta fetiþleþtiriyor.

Oysa ayný þahsiyet ve kurumlar, 7 Haziran seçimlerinde bütün Türkiye’ye bir söz vermiþlerdi. Sadece Türkiyelileþmekle kalmayacak, ayný zamanda þiddet ile kendi aralarýna aþýlmasý mümkün olmayan bir duvar öreceklerdi. Halkýn bir bölümü bu söyleme inandý ve onlara oy verdi. Bu þahsiyet ve kurumlarýn bir bölümü, bu sözlerle gelen oylar sayesinde hala parlamentoda parlamenter ve kurumlarý da siyasi parti muamelesi görüyor.

Bütün Türkiye halkýndan ama’sýz fakat’sýz özür dileme borcu olan bu zevat, özür dilemek bir tarafa Hendek savaþýna çok enerjik biçimde destek sunmadýklarý için özür diyorlar.

Peki ama neden bugün? Neden bu özür? Ne oldu? Ne yapýlmak isteniyor? Eðer o toplantýya katýlan bütün bireylerin ayný anda ve toptan akýl tutulmasý yaþadýklarýný düþünmüyorsak, bu özrün iþaret ettiði bir þey olmalý? Yeni durum, yeni strateji ya da yeni bir mücadele biçimi olmalý. Bunun pek hayýrlý bir þey olmadýðýný sanýyorum.