Yanlýþ hatýrlamýyorsam 1976 yýlýnda Ýngilizcem geliþsin diye babam beni Exeter’deki bir yaz okuluna göndermeye kalktýðýnda önüme dikilen en büyük engel yurt dýþýna çýkýþ için her Türkiye Cumhuriyeti vatandaþýnýn satýn almasý gereken 50 ya da 100 dolarlýk resmi dövizdi. Bu kadar parayý bir bankadan satýn almayan yurt dýþýna çýkamazdý.
Neyse ki amcam bir devlet bankasýnýn genel müdür yardýmcýsýydý da onun aracýlýðýyla bu para benim için bir baþka bankadan bulundu. Ben de okula gidebildim. Dönüþte de tüm aileme sabun, þampuan, kahve, kolonya gibi Türkiye’de bulunmayan þeylerden getirdim. Kendim için de ilk yaptýðým uçaktan iner inmez gidip bir kot pantolon almak olmuþtu.
***
Çünkü o zamanlar Türkiye 70 sente muhtaçtý. Çay, sigara, mazot, benzin, margarin, pil ve hatta iplik bile karaborsaydý. Ýçine kapalý ithal ikameci ekonomik modeli iflas etmiþ, yerine henüz yenisi konamamýþtý. Araba almak için iki yýl önceden paranýzý yatýrmanýz sonra da enflasyon ve fiyat artýþýný ödemeye razý olmanýz gerekirdi. Kot pantolon, þampuan, kahve sýradan insanlarýn karþýlayamayacaðý lükslerdi.
Aradan geçen zaman içinde Türkiye çok deðiþti. Ama kabul edelim ki Türkiye asýl AK Parti döneminde müthiþ bir sýçrama gerçekleþtirdi. 2001 krizinin yükünden kurtulmayý, ekonomisinde rekor denebilecek büyüme hýzýný yakalayabilmeyi, ihracatýný arttýrabilmeyi baþardý.
Çevremizdeki ve içimizdeki tüm sorunlara raðmen kredi derecelendirme kuruluþlarý bugün Türkiye’yi yatýrým yapýlabilir ülke olarak görüyor. Artýk kimse çay, kahve, þampuan için Salýpazarý’nýn küçük dükkânlarýný ziyaret etmek zorunda deðil. Kaçak gelen kot pantolon için Kapalýçarþý’ya gidilen günler geride kaldý.
Bunun kýymetini bizim gibi sýradan insanlarýn da AK Parti iktidarýnýn da bilmesi gerekiyor. Baþta Babacan olmak üzere partinin ekonomi ekibi ve Merkez Bankasý bürokrasisi iyi bir iþ çýkarttý. Türkiye kendi potansiyelini realize etmeye baþladý. Buna iç siyasetteki görece istikrar, dýþ politikadaki çatýþma çözümcü yaklaþýmýn da katkýsý oldu.
Ýktisatçý olmadýðým için ekonomiyi bekleyen riskler ve tehditler konusunda söyleyebileceðim fazla bir þey yok. Ancak iç ve dýþ siyasette bizi ciddi sorunlarýn beklediðini görebiliyorum. Ekonominin bu kadar hýzla rayýna oturabilmesini saðlayan koþullarýn deðiþmesinden, bu deðiþimin iktidar tarafýndan görülememesinden endiþe ediyorum.
Oysa Türkiye’nin de bu koþullara uyum saðlamasý, yeni stratejiler ve vizyon üretmesi gerekiyor. Mesela Arap Baharý’nýn bize sadece fýrsatlar saðladýðýný, Suriye sorunu atlatýldýktan sonra önümüze kimsenin çýkmayacaðýný düþünürsek yanýlýrýz. Arap Baharý bölgesel aðýrlýðýmýzý arttýrmýþ olabilir.
Ama ayný zamanda bölgeye bakýþý, bölgenin kendisini anlamlandýrmasýný da deðiþtirdi, meþruiyet arama ve yaratma zeminini farklýlaþtýrdý. Bundan sonra Kürt sorununu yönetmemiz eskisinden çok daha zor olacak, açlýk grevleri bitse ve silahlar sussa dahi baþka sorunlar çýkacak.
Ayrýca, yakýn zamana kadar Araplara Türkiye modelini tavsiye eden Amerika artýk bizim modelden çekinir oldu. Müslüman Kardeþler, özellikle de sesleri sayýlarýndan çok çýkan Selefiler belli ki Washington’u ürküttü. Amerikalýlar, Filistin’de demokrasiyi destekledikten sonra Hamas iktidarýndan korkmalarýna benzer bir ruh hali içindeler. Bu yüzden de Suriye konusunda aramýzdaki makas açýlmakta.
***
Baþkalarýnýn ne yapacaðýný belirleyemeyiz, tarihin akýþýný deðiþtiremeyiz. Ama istersek Amerikalýlarý, Avrupalýlarý ürkütmemeye, yanýmýzda tutmaya çalýþabiliriz. Ancak ifade özgürlüðünün önündeki engellerimizle, sayýlarý tartýþmalý olsa da hapisteki gazetecilerimizle, baþkanlýk sistemi tartýþmamýzla, son zamanlarda da benimsediðimiz siyasi söylemle bu hiç kolay deðil.
Unutmayalým ki Ermenistan, Ýsrail ve Kýbrýs’ýn Rum kesimi ile de kavgalýyýz. Yunanistan’daki krizin ikili iliþkilere sýçramasý olasýlýðý da hayli yüksek. Hiç olmazsa yenidünya düzeni kurmaya kalkýyormuþuz gibi bir izlenim yaratmayalým. Yapamayacaðýmýz iþlere kalkýþmayalým. Ýdam cezasý hakkýnda konuþmanýn AB ile baðlarý kopartmak anlamýna geldiðini görelim...