Asıl devrimciler: Erdoğan ve Davutoğlu

Yandaşım. İsteyen yalaka da desin, umurumda değil. Hakikati teslim etmek zorundayım:

“Batı”yla anılan çalışma gruplarının cirit attığı orduyu siyaset sahasının dışına çıkaran, askeri darbelerle hesaplaşan, ‘zurnanın zırt dediği yerde seçim sonuçlarının hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur’ anlayışının hüküm sürdüğü sahte bir demokrasiyi sahicileştiren, Kürt meselesini hal yoluna koyan, başörtüsü yasağı meselesini büyük ölçüde çözen, Türkiye’yi Uluslararası Para Fonu’nun diktatörlüğünden kurtararak küresel sömürü düzenine darbe vuran ve en büyük sömürü araçlarından biri olan faize savaş açan Başbakan Erdoğan, hakiki bir devrimci kahramandır. Sadece Türkiye ölçeğinde değil, aynı zamanda uluslararası ölçekte de hakiki bir devrimci kahraman. “Stratejik Derinlik”i Erdoğan’ın liderliği altında kuvveden fiile çıkaran Dışişleri Bakanı Davutoğlu da öyle. Bütün İslam dünyasının devrimci kahramanlarıdır Erdoğan ve Davutoğlu.

Bu ikili sayesinde Türkiye, özgür Kudüs davasına sahip çıkarak,  Arap dünyasıyla kaynaşarak, hakiki halk temsilcilerini iktidara getiren Arap devrimlerini destekleyerek, Irak Kürdistanı Bölge Yönetimi ile safları sıklaştırarak Sykes-Picot rejimiyle hesaplaşıyor, postkolonyalizmin çarkına çomak sokuyor, emperyalist fitne düzenini sarsıyor, Birinci Cihan Harbi’nin rövanşını alıyor, devrim yapıyor.

Ve Balkanlar... Türkiye’nin riyasetinde kurulan Bosna-Sırbistan-Hırvatistan üçlü mekanizması sayesinde 1992-95 yıllarındaki korkunç savaşın devamını getirebileceğinden endişe edilen provokasyonlar bir bir suya düştü, bazı güç odaklarının bölgedeki fitneleri etkisiz kaldı... Kosova ve Makedonya’daki Yeni Türkiye siyaseti sayesinde Arnavut-Türk gerilimi azaldı, oralarda da fitne ehlinin manevra sahası daraldı...

Ve Afrika... Batı’nın parçalama siyasetine karşı Türkiye’nin birleştirme siyaseti... Batı’nın sömürü siyasetine karşı Türkiye’nin dayanışma siyaseti...  Postkolonyalist statükoculara karşı devrimci Türkiye... “Ey Somali ve Yemen! Dünya petrol sevkiyatının yüzde 17’si ve genel dünya ticaretinin de hatırı sayılır bir kısmı ikinizin arasındaki Bab-ül Mendeb Boğazı kullanılarak yapılıyor; haydi, derlenin, toparlanın, güçlerinizi birleştirin ve boğaz üzerinde beraberce otorite kurarak bu muazzam trafiği vergiye bağlayın, ikiniz de kazanın!” gibi şeyler söyleyen devrimci Türkiye’nin sömürgecilerden yaka silken Afrika’da yıldızının nasıl parladığını ve emperyalistlerin bu yüzden Türkiye’ye nasıl diş bilediğini varın siz hesap edin.

Bir de zihinsel devrim var. Kars ile Edirne arasında sıkışıp kalmayı marifet belleyen, uluslararası sistem lortlarının kendisi için takdir ettiği ile yetinen, en ufak bir haysiyet hamlesinde “Amerika ve İsrail bize bunun faturasını çok ağır ödetir” diye ödü kopan insanlar, Erdoğan ve Davutoğlu’nun Türkiye’yi içine sürüklediği ve daima Türkiye’nin yanına kâr bıraktığı  “maceralar” sayesinde, “Ey rüzgâr, ne yandan ve ne yana esersen es, her yer bizimdir!” diyen eski Türk denizcileri gibi müthiş bir özgüven kazandılar.

Yeni Türkiye’yi sabote etmeye çalışanlar ve onların sabotaj çabasına alet edildiklerini göre göre (çok mu iyimserim?) Gezi Parkı’ndaki “masum eylem”lerine devam edenler, “gümbür gümbür devrim marşları” da çalsalar, devrimci filan değil, düpedüz karşı devrimcidir.

***

“Sen Paris’i yakan Mağripli çocuklar için şiir yazmış adamsın, Taksim Direnişi’ni nasıl desteklemezsin” yolunda sorular geliyor.

Cevap: Paris nere, İstanbul nere? Sömürgeci Fransa devletine isyan eden Mağripli çocuklar kim, emperyalistlerin 1. Cihan Harbi sonrasında çizdikleri fizikî ve psikolojik sınırları aşarak bu ülkeye giydirilen deli gömleğini yırtmaya başlayan Erdoğan’ın karşısındaki CHP’liler, TKP’liler, İP’liler kim? Sağda solda başörtülü hanımlara sözlü ve fiili saldırılarda bulunan, hatta “Başımıza ne geldiyse sizin başörtünüz yüzünden geldi. Devrim yapacağız, hepinizi asacağız” diyerek genç bir anneyi kıyasıya dövüp baygın haldeyken üstüne idrarlarını yapabilecek kadar ileri gidebilen fanatik Kemalistlerden ve onların cürümlerine çanak tutmayı ısrarla sürdüren “masum(iyetini kaybetmiş) eylemciler”den bahsediyoruz burada!