‘Gâvur’ kelimesi, dilimize o kadar yerleþmiþtir ki, çocukluðumuzda, fazla yaramazlýk yapan çocuklar, ‘Sen ne gâvursun böyle.. Gâvurluk yapma!.’ gibi hitaplara maruz kalýrlardý. ‘Gâvur’un mânâsýný pek bilmesek de hoþ bir þey olmadýðýný anlardýk.
Ayrýca, haftanýn bazý günleri için çocukluðumuzda bir takým kafiyeler uydurulduðunu da görürdük. Meselâ, ‘Pazar, gâvurlar azar..’ gibi tuhaf tekerlemeler de vardý. Herhalde, bu yolla, Hristiyanlarýn Pazar ibadetleri ve kiliselerdeki âyinleri kötülenmek istenirdi. Halbuki, baþkalarýnýn din ve ibadetleriyle- ibadet þekilleriyle alay etmek, bizim þiarýmýz deðildir, olamaz. ‘Biz kimesnenün dinüne bed demezüz..’ demiþ, eskiler..
Kur’an-ý Kerim de, bu gibi konulardaki ihtilafý, ‘Sizin dininiz size; benimki de bana..’ meâlindeki ‘Lekumdinikum veliyedîn..’ âyetiyle halletmiþ ve ‘hiç kimseye inanç dayatmasý yapýlamýyacaðý’ný da ‘Dinde zorlama yoktur..’ meâlindeki ‘Lâ ikrahe fi’d-dîn..’ âyetiyle hükme baðlamýþtýr.
Ama, gel gör ki, halk arasýnda ‘gâvur’ kelimesi çok geliþi güzel ve çok geniþ bir alanda kullanýlmaktadýr.
Bu vesileyle hatýrlayalým ki, 170 sene öncelerde, Sultan 2. Mahmûd, ‘Tebâmdan olan Müslümanlarý Mescîd’de, Hristiyanlarý Kilise’de, Yahudileri de Sinagog’da görmek isterim..’ diyerek, asýrlardýr zâten var olan bir doðru uygulamayý ve bu arada insanlara inançlarýndan dolayý aþaðýlayýcý sözler söylenmemesini ihtar ettiðinden, ‘Bundan sonra gâvur’a, ‘gâvur’ demek yasak..’ gibi mizahî eleþtirilere uðramýþ ve hattâ kendisine, ‘Gâvur Padiþah’ bile denilir olmuþtu. Kendisinden sonra tahta çýkan Sultan Abdulmecîd de, tahta çýktýðýnda -gerçi Avrupa’nýn Duvel-i Muazzama’sýnýn / Büyük Devletler’inin baskýsýyla da olsa-1839’da Gülhane Hatt-ý Humâyunu’nu okutarak Tanzimat Dönemi’ni baþlatýrken, ‘Osmanlý ülkesinde insanlarýn dinlerinden dolayý tahkir edilmemeleri gerektiði’ni te’kid etmiþti.
Ama, bu ‘gâvur’ kelimesinin dilimizde yine de sýkça kullanýldýðý bir vakýadýr ve baþka dinlerden olanlarý derinden yaraladýðýna çok þâhid olunmuþtur.
Hattâ, ihtida etmiþ / hür iradeleriyle Ýslâm’a geçmiþ kimselere bile biraz iðreti ve tepeden bakanlar olmuþtur. Hattâ, þimdilerde her konuda geliþi-güzel hükümler kurmaya çalýþarak Müslümanlarý bile yaralayan bir ilâhiyatçý prof. kiþi, 20 sene öncelerdeki bir makalesinde, -ilk adý Leopold Weissolan Muhammed Esed’i eleþtirirken, onun yahudilikten Ýslâm’a geçiþini ona eleþtirisini güçlendirmek için hatýrlatmak gereðini duyuyordu.
‘Gâvur’ kelimesinin türkçeye, farsçadan, ‘zerdüþtîler, mecusî’ler /’ateþe tapanlar’ için kullanýlan ‘gebr’ kelimesinden geçtiði veya arabçadaki ‘kâfir’ kelimesinden geçmiþ olabileceði söylenir. Osmanlý’nýn son döneminin ünlü lügatçilerinden /filologlarýndan Þemseddin Sâmi de, ‘Qaamûs-i Türkî’ isimli eserinde bu yönde bir izahta bulunur.
Ama, bu ‘gâvur’ kelimesinin Hristiyanlar için daha eski dönemlerde de kullanýldýðý biliniyor.
Geçen hafta Sahaflar Çarþýsý’ndan geçerken, iyice yýpranmýþ, sararmýþ sahifeleri dökülmeye baþlamýþ, 400 yýl öncelere aid -ve Osmanlý ülkesine gidecek hristiyanlar için hazýrlandýðý anlaþýlan- ‘latince-türkçe’ bir küçük lügat gördüm. Bazý satýrlarýn mürekkebi uçmuþ, okunmuyordu bile.. O lügatta geçen ve okunabilen birkaç cümle , -elbette bazý (s) ve (þ) sesleri için ( ʃʃ ) harflerinin kullanýldýðý dikkate alýnarak- þöyleydi:
-Handa (nereye) gideriſſen bre Giavur? / Quò vadis ȏChriſſtiane?
RESPONCÝO CHRISTIANI: (Hristiyan cevap verir):
-Stanbola giderum.. ſſultanum.. / Constantinopolim verfus pergo Prenceps.
TVRCA: (Türk der ki:)
-Ne iſſum var bu memleketten? /Quid negotij habes in his regionnibus?
CHRISTÝANVS:
-Bezergenlik ederum, maſſlahatom var.’ (Mercaturamexercoo.. Mihi negotium eft in.... )
Evet, bu mükaleme örneðinde de görüleceði üzere, hristiyan bir lügatçý, 400 yýl öncelerde de ‘giavur/ gâvur’ kelimesinin karþýlýðýnýn ‘Hristiyan’ demek olduðu görüþünü esas almýþ..
Son zamanlardaki ‘türkçe-almanca’ lügatlerde ‘gâvur’kelimesinin ‘schimpfwort / küfür ve hakaret sözü’ mânâsýnda, Christlich (hristiyan) ve ‘gottlos’ (tanrýsýz-dinsiz) yerine kullanýldýðý yazýlmýþtýr. ‘Ýngilizce-türkçe’ lügatlerde ise, ‘gâvur’ kelimesinin karþýlýðý, ‘Non-Muslim (Müslümanolmayan) ve ‘unbelief’ (inançsýz-imansýz); kezâ, ‘fransýzca-türkçe’ lügatlerde, ‘gâvur’ kelimesinin, ‘giaour’ þeklinde aynen alýndýðý gibi, Chrétien (Hristiyan) mânâsýndakullanýldýðý da belirtilmiþtir.
Bunlarý niye mi yazýyorum, bu Pazar günü sohbetinde..
Bugünlerde karþýlaþýlan bazý alçaklýklara karþý hemen her kesimde tepkiler dile getirilirken, ‘gâvurluk ancak bu kadar olur!’ denildiðini iþitiyoruz. Ama, bu kullanýþ þeklinde, ‘gâvur’ kelimesinin baþka dinleri aþaðýlamaktan öteye, bazý kiþi veya çevrelerin, dinlerine- inançlarýna bakmaksýzýn, þahsî alçaklýklarýný anlatabilmek için hýþýmla telaffuz edildiðini görüyoruz.
Yani, ‘gâvurluk’ olarak eleþtirilen davranýþ þekli sadece ‘gayri-muslim’ olanlara mahsus deðil..
Nitekim, geçen Pazartesi akþamý, Üsküdar-Baðlarbaþý Kültür Merkezi’nde Hedef Platformu’nun bir proðramýnda 1,5 saatlik ilginç bir sunumda bulunan Sakarya Üni’den Doç. Mahmûd Karaman, bu zamana kadar Türkiye’nin Batý sýnýrlarýndan çýkmalarýna izin verilmeyen ve Yunanistan’a geçmeye çalýþan ve on binlerce ‘düzensiz göçmenler’ekendisinin ve ekibinin, soðuk gecelerde çadýr, çorba, battaniye vs. ulaþtýrmak yolundaki yorulmak bilmez çabalarýný anlatýrken, ‘Biz çocukluðumuzda sadece Müslüman olmayan düþmanlarýn yaptýklarýna karþý, ‘… gâvuru’ deyimini duyardýk. Ama, gördüm ki, utanýlasý ve korkulasý asýl ‘gâvurluk’, meðer, içimizdeki ‘yerli gâvur’larýn yaptýklarý imiþ’ diyordu, haklý olarak.. Çünkü, o gariban insanlarý Ýstanbul’dan Yunanistan sýnýrýna bin liraya taþýmýþlar bazý ‘yerli gâvurlarýmýz’! Halbuki, o zavallýlar taa Erzurum’dan Ýstanbul’a 250 liraya gelmiþler otobüsle; ama, Ýstanbul’dan Yunanistan sýnýrýna minibüslerle, otobüslerle 1000 liraya!!
Sadece onlar mý, ‘yerli gâvurlarýmýz’?
Bizim de artýk bir ‘Coronavirus’lü hastamýzýn olduðu resmen açýklanýr açýklanmaz, hastalýðý zenginlik fýrsatýna çevirenlerin, ve de baþkalarýnýn ihtiyacý olur mu olmaz mý demeden, bütün gýda ve dezenfektan maddeleri satan dükkanlarý boþaltan açgözlü ve ‘ego-maniac’ çevrelerin yaptýklarý karþýsýnda da hele de orta ve alt gelir kesiminden halk kitleleri, ‘Böyle gâvurluk olmaz!.’ diye hýncýný dile getirirse, haksýz mýdýrlar? 1,5 liraya olan maskeleri, 50 liraya satan ahlâksýzlar, o kazandýklarýyla o paralarla kendilerini ölümden kurtulacaklarýný mý sanýyorlar?
Hürriyet’ten Ahmet Hakan dün ve evvelki gün, bir tv. ekranýnda bu uygulamalarý, hemen, bütün dükkan sahipleri namazýnda- niyazýnda ya da bütün namazýnda-niyazýnda olanlar böyle açgözlülük ve ahlâksýzlýk içindeymiþçesine ‘müslüman’lar üzerine boca etmeye kalkýþan tiplerden bir tv. sunucusuna esaslý bir ders vermeye çalýþmýþ; haklý olarak..
Anlaþýlýyor ki, birileri pusuda bekliyor; her olumsuzluðun âmili, etkeni olarak namazýnda-niyazýnda olanlarý suçlamak için.. O halde, hiçbir Müslüman da namaz-niyaz’la günahsýz olduðu iddiasýnda bulunmadan; Ýslâm’ýn emirlerinin hedefininbizi, günahtan, yanlýþlardan uzaklaþtýrmak ve sadece sûreten insan olmak merhalesine takýlýp kalmaksýzýn, sîreten de insan yapmak olduðunu asla unutmamalýdýr.