Dün sabah haberlerine bakýyordum.. USA Baþkaný seçildiði gayriîresmî olarak açýklanan Biden, ‘Trump’ý anlýyorum.. Ben de geçmiþte seçim kaybettim..’ diyordu..
O sýrada TRT Haber kanalýnýn normal yayýný kesildi ve üzerinde kamuflajlý muharebe üniformasýyla Azerbaycan C. Baþkaný Ýlham Aliyev ekranda gözükünce..
‘Þuþa’nýn iþgalden kurtarýldýðý, azadlýðý’ haberini vereceðini hissettim ve heyecanla bekledim. Ve ‘Ýnþaallah..’ dedim..
Öyle de oldu.
28 yýl önce, o topraklarýn, Ermenistan tarafýndan silahlandýrýlan çete gruplarý tarafýndan, nasýl iþgal edildiðini; silahsýz- savunmasýz 1 milyondan fazla müslüman kitlelerin Bakû’ya doðru kaçýþýný yaþamýþtým. Kimisi de, kurtuluþ umuduyla kendisini Ýran -Azerbaycan sýnýrýný teþkil eden Aras Nehri’ne atýyor, bazýlarý yüzüp kurtulabiliyor, niceleri de o soðuk sularda can veriyordu.
O günlerdeki nüfusu itibariyle 2-5 milyonluk Ermenistan, yine o zamanki nüfusuyla 7,5-8 milyonluk azerî halkýný yerlerinden-yurtlarýndan kaçýrtýrken, büyük zaferler kazandýklarýnýn sevinciyle nasýl da gururlanýyorlardý.
Gerçi, Ermenistan da týpký Azerbaycan gibi, Sovyetler Birliði’nin çökmesiyle istiklaline yeni kavuþmuþtu ve zâhiren týpký Azerbaycan gibi çok güçsüz idi. Böyleyken, nasýl da öyle büyük zaferler elde edebilmiþlerdi?
Bunun izahý hem zor idi, hem de kolay..
Kolaylýðý þuradan geliyordu: O zaman Azerbaycan’da kendilerini -sözüm ona- ‘ziyalý’ /aydýn’ diye tanýtan ve yönetim ve eðitim kadrolarýnda , sosyal hayatta komunist döneminden kalma bir kesim, laik saplantýlar içindeydi.
Ermenistan, kendi ülkesinin istiklâl bayraðýný ermeni-gregoryan kilisesinin papazlarýnýn eline vermiþti.. Onlar bir taraftan hristiyanlýðý, bir tarafdan da ermeni nasyonalizmini canlý tutuyorlardý. Arkalarýnda ise, en büyük destekçileri, Rusya idi.
Sovyetler Birliði evet, daðýlmýþtý, ama, Rusya, özellikle hristiyan halklarla baðýný koparmamaya çalýþýyordu ve ermeniler, son Sovyet Lideri Mihail Gorbaçov zamanýnda esaslý güçlendirilmiþ, palazlandýrmýþtý. Rus ordusunda bir çok ermeni subaylar olduðu gibi, Ermenistan ordusu da en geliþmiþ rus silahlarýyla donatýlmýþtý.
Azerbaycan’ýn ise, ordusu da, silah ve teçhizatý ve merkezî bir hükûmet otoritesi de yoktu..
Köylerdeki halk ise, klasik olarak tarihten neler duyup öðrendilerse, ondan ibaret bir anlayýþla kendilerini müslüman olarak biliyorlardý, ama, askerî üniforma giydirilmiþ genç nesiller, ne için savaþtýklarýný, gerekirse niçin ölmeleri gerektiðini bile bilmiyorlardý. Üstelik, ermeni askerlerin, papazlar öncülüðünde, Hocali’de ve diðer þehirlerde iþledikleri korkunç katliâm ve cinayetler karþýsýnda çaresiz olmanýn verdiði bir ruhî periþanlýk içinde derinden yaralanmýþlardý.
Bu arada, Kafkasya mes’elelerini iyi bilen uzmanlardan þair ve mütefekkir dostum (merhûm) Asghar Ferdî, ermeni çetelerinin, müslüman köylerindeki mescidleri ahýr yapmaktan öte, hangi alçaklýklarý ve ruhî aþaðýlýklarýnýn fotoðraflarýný göstermiþti, aðlayarak.. Bunlarý, burada daha fazla anlatmaktan teeddüb ediyorum.
Kurân ahlâkýyla ahlâklanan bir kimse, o gibi alçaklýklarý deðil mâbedlerde, hiçbir yerde yapamaz.
Dün sabah, Ýlham Aliyev, Karabað’ýn en stratejik noktasý olan Þuþa þehrinin âzad edildiðini, iþgalden kurtarýldýðýný söyledikten hemen sonra, o en hassas anda her þeyden önce, ‘Artýk orada da ezânlar yeniden yükselecek, yerle bir edilen mescidler yeniden inþa olunacak..‘ dediðinde, gönlümün tellerine dokunan o müjdeli sözlerle gözyaþlarýmýn boðazýmda gizlice düðümlendiðini belirtmeliyim.
Çünkü, geçmiþteki Azerbaycan yöneticilerinin ve kendilerin ‘ziyalý’ diye tanýtan, ve müslüman halkýn deðerlerinden uzak düþmüþlerin hâkim olduðu laik/sekuler kesimler adetâ geri plana itilmiþ ve Ýlham Aliyev yeni sözler söylemeye baþlamýþtý.
Kezâ, Þuþâ’nýn âzadlýðýný duyunca, Gence’in ve Bakû’nun ve diðer þehirlerin ortasýnýf halklarýnýn hançerelerinden yükselen ‘Allah’u Ekber!.’ nidâlarý, ellerde Azerbaycan,Türkiye ve Pakistan bayraklarýnýn dalgalandýrýlmasý, ‘Yaþasýn Erdoðan! Yaþasýn Ýlham Aliyev! Yaþasýn Pakistan!’ sözleri, zafer kazanmanýn ruhî- psikolojik dinamiklerinin müslüman halklarýn hâfýzâlarýnda canlandýðýnýn habercisi mesâbesindeydi.
Bu zafer havasý içinde, ince nokta, -kaçan ermenilerin takibi adýna da olsa-, Azerbaycan güçlerinin, Ermenistan’ýn uluslararasý sýnýrlarýndan içeri girmemesidir. Çünkü 28 yýl boyunca Azerbaycan’ý müzakere masalarýnda oyalayan Rusya, Amerika, Fransa ve diðerleri böyle bir tablonun ortaya çýkmasýný isterler.
Kezâ, Þuþa’nýn âzad edilmesinden sonra, Karabað’dan arabalarýna binip, onbinlerce sivil ermenilerin Ermenistan’a doðru kaçýþýndan çýkarýlmasý gereken asýl ders de, sivil- savunmasýz haklar kim olursa olsun, onlarýn can güvenliklerinin garanti altýna alýnmasýdýr. Kaçan bu kitleler, 28 yýl öncelerde Bakû’ya doðru kaçan Azerbaycanlýlardan farklý bir konumda deðiller..
Bu arada Ýlham Aliyev, 30 yýldýr eziliþlerinin intikamýný almýþ olmanýn sevkýyle, Karabað’ýn nüfus yapýsýnýn 200 yýl önceki durumuna döndürüleceðine dair sözlerinin; haklýyken, kendilerini dünya kamuoyu karþýsýnda güç duruma düþürebileceðini unutmamalýdýr.
Güçlü devlet, ezilmeleri mümkün olan azlýk unsurlarý ve sivil kitleleri ezmeyen, onlara düþman muamelesi yapmayan bir devlettir.
Bu bakýmdan bugün, zillet dolu uzuuun iþgal yýllarýndan sonra.. Gorbaçov Sovyet Rusyasý’nýn tanklarýnýn Azerbaycan’a, (Ocak- Januar 1991’de) yaþattýðý ‘Qanlý Janvar’ cinayetinin benzerlerinin, bugünkü Rusya tarafýndan da yeniden sahnelenebileceðini unutmamak ve de ‘Ermenileri Doðu Hristiyanlýðýnýn Kafkaslar’daki kahraman bekçileri’ olarak kutsayan daha baþka mâlum güçlere de hisse kaptýrmamak gerek.. Bu bakýmdan, Azerbaycan Devleti, ülkesindeki özellikle ermenilerin ve diðer halklarýn can güvenliði konusunda dünyaya açýk garantiler vermelidir.
Düþmaný yenmekten de öte, asýl mes’ele hep haklý olmak ve haklý kalmaktýr.