Asıl olan... Kıymetli olan...

14 Nisan gecesine kadar en fazla önemsediğim şeydi referandumun evetle sonuçlanması.

Sandıktan ancak evet çıkarsa Türkiye’nin varlığını koruyabileceğine inandım.

Evet demek, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yapısal-demokratik dönüşümü yapmak değildi sadece. Millete, ümmete, yüzünü bize dönmüş mazlum coğrafyalara bir faydamızın dokunması da demekti.

Hayır ise Türkiye’ye hayır getirmeyecekti. PKK’sından FETÖ’süne terör örgütlerinin, yabancı istihbaratların, Türkiye tökezlesin isteyen barbar Batının birleştiği bir seçenekten her türlü melanet beklenir ama hayırlı bir niyet-sonuç beklenmezdi çünkü.

Hayır demeyi düşünenlere tek kötü sözüm olmadı ama. Bana göre hayır da evet kadar meşruydu. Lakin CHP’yi sert eleştirdim. Terör örgütlerinin hayır kampanyasına itiraz etmediği, bilakis bu destekten nemalanmaya baktığı için.

Bu sebeplerle, sandıktan güçlü bir onay çıksın diye gazetemde yazdım, televizyonlarda konuştum, ondan fazla şehirlerde Evet’i anlattım…

Bu rutin böyle sürüp giderken…

 

***

14 Nisan günü çok sarsıcı bir durumla burun buruna geliverdim. Geliverdik.

15 yaşındaki yeğenimin geçirdiği soğuk algınlığı sinüzite, sinüzit beyin ödemine, o da hızla bakteriyel menenjite dönüşmüş. Antibiyotikler etki etmemiş. Beyin zarında oluşan apse nedeniyle, yüksek hayati riskle acil beyin ameliyatına alındı.

Ameliyathane kapısındaki bekleyiş, tarifi imkânsız bir acıdan ve korkudan örülü derin ve karanlık bir kuyuda çırpınmaktan başka şey değildi.

Kaybetme korkusu ve içinizde erkenden başlayan büyük bir özlem duygusu hakikaten can yakıyor.

Çok sevdiğiniz, yüzüne gölge dahi düşmesin dilediğiniz bir kuzunun çaresizce kollarınızdan kayıp gittiği duygusu ve sizin onu tutamadığınız bilgisi…

Bunu böylece hissediyor ama bu duyguyla ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.

Ki ben teyzeyim. Sadece...

Annesi kız kardeşim. Küçüklüğünü bildiğiniz, zamanla dost arkadaş sırdaş olduğunuz, çocuklarına düşkünlüğünü ve emeğini gördükçe hayret ettiğiniz kişinin şimdi evlat kaybetme korkusuyla yandığını görmek… Kendi canınız teyze kadar yanarken serinkanlı davranmaya, annesine umut aşılamaya çalışmak…

Zordu… Allah kimseye böyle bir korku yaşatmasın.

***

Sonra bir hafta yoğun bakımda kaldı yeğenim, benzeri bir risk tablosu altında. Sonra adım adım iyileşti. Toparlanıyor hamdolsun. Evine, okuluna dönmeye, hayallerine, planlarına, hayatına bıraktığı yerden devam etmeye hazırlanıyor.

O iyi oldukça annesi iyi. Onlar iyi oldukça ben de iyiyim.

Referandum ne oldu sorusu ancak son evrede düştü inanın aklıma. Daha yeni bakıyorum son on günde ne olmuş diye.

Hayatın durduğu zorlu sınavlar çok şey öğretiyor ama insana. Neyin değerli olduğunu… Gündelik telaşların, sıkıldığımız rutinlerin, beyhude itiş kakışların unutturduklarını hatırlatıyor.

Hayatta olmak her an yeniden ve yeniden bahşedilen ne büyük bir ikram hal bu ki!

Düşünün, kaybedene kadar anlamadığımız şu sıhhat ne demektir! Aldığımız her nefes için, sevdiklerimizin can sağlığı için soluksuz şükretmek gerekirken neden ve nasıl bir ihmalkârlığa düşüveriyoruz biz böyle.

***

İman ettiğiniz şeyi yaşayarak öğreniyorsunuz nihayetinde; Şifa Allah’tan…

Yeğenim için dua eden, şifa dileyen herkese ailece yürekten duacıyız.

Hikayenin tıbbi tablosu için de Altunizade Acıbadem Hastanesi’ne müteşekkiriz.

En başta, dikkatiyle riskli durumu fark edip teşhisin netleşmesinde büyük payı olan KBB uzmanı Dr. Mahmut Ozan Fındık’a ve Doç. Dr. Şenol Polat’a; Beyin Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özek’e, cerrahlar Bahattin Tanrıkulu, Murat Başarır ve bilhassa Gülden Demirci Otluoğlu’na; Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Necmi Aksaray’a; Çocuk Nöroloğu Doç. Dr. Uğur Işık’a; Göz Doktoru Uğur Çelik’e; Cildiye Uzmanı Yard. Doç. Dr. Özgür Timurkaynak’a; yeğenimin Fatih abisi Fizyoterapist Fatih Erol’a; yoğun bakım destekten Fatma Nur Ünal’a, özenli hemşirelerimize, emeği geçen herkese çok, çok teşekkür ederiz. 

Durumdan haberdar olur olmaz desteğini esirgemeyen Kültür ve Turizm Bakanı Hocam Nabi Avcı’ya ve Prof. Dr. Ayhan Attar’a da öyle.

Rabbim yeğenimi bağışladı hamdolsun. Kimseye sevdiklerinin korkusunu, acısını yaşatmasın dilerim.