Asıl sen kork ey Pensilvanya’daki iblis!

Gecenin sabaha doğru akan demlerinde Kâbe’nin etrafını aşkla dolanıyoruz.                                            

Tavaf, tarifsiz bir manevi hazzın taşıyıcısı bir ibadetin adıdır.

Çeşitli renklerden ve desenlerden oluşan müthiş bir anlam bütünlüğünü üzerinde taşıyan bilinçli bir topluluk var yanıbaşınızda: Ümmet!

İşte burada, Kâbe’de, Allah’ın Evi’nde tek yürek, tek beden olmuşuz.

O’nda yok olmuşuz.

Yönelişimiz sadece ve yalnızca O’na.

Kâbe’nin Sahibi’ne, Alemlerin Yüce Yaratıcısına.

“Lebbeyk!” diye haykırıyoruz hep birlikte yüreklice.

“Sen çağırdın, biz geldik ey Allah’ım! İşte huzurundayız! Affa layık olmasak da af dilemeye geldik. Sen bizi affet! Sen ki affı seversin bizi bağışla!” diye yakarışta bulunuyoruz.

***

Tavafımız bittiğinde sabah namazı için beklemeye koyuluyoruz.

Oturup Kâbe’yi ve Kâbe’nin etrafında dolaşan ümmetin onurlu çocuklarını izliyorum.

İman ile aşk bütünleşmiş burada.

Kâbe, “İmanın başkenti”dir.

Kâbe, “Aşkın başkenti”dir.

Kâbe’de iman ile aşk bir bütün oluşturur.

İşte buraya imanıyla akan ümmetin çocukları aşkla yürüyorlar. İmanın ve aşkın nasıl bir anlam bütünlüğü oluşturduğunu merak edenler Kâbe’deki bu tabloyu gelip görmeliler.

***

Oturduğum yerden seyrediyorum. İçime doğru akan aşkı hissediyorum. İşte Kâbe tam karşımda. Ben ona dokunacak kadar yakınım. Kâbe’nin Sahibi olan Rabb’imizin bizi gözlediğini hissediyorum. O’nun bizi gördüğünü ve gözlediğini bilmek müthiş bir duygu. Evet, Rabb’imiz işte orada, kendi çağrısına uyup buraya gelen mü’min kullarıyla beraber... O bize şahdamarımızdan bile daha yakın şimdi.

O’nu en çok burada hissedebilirsiniz... Bu kutsal mekanın en belirgin özelliği bu işte: Kâbe’nin Sahibi’yle buluştuğunuz hissini yüreğinizde doyasıya hissetmek! Bu mekan size bu hissi veriyor işte!

Kâbe’ye baktıkça Rabb’inizi görüyor gibi oluyorsunuz... Hz. Musa’nın nasıl ki Rabb’iyle buluşmaya gittiği gibi... Rabb’imiz her yerdedir, biliriz elbet. Ama burada bize her zamankinden ve her yerdekinden daha yakındır. Kâbe’de Rabb’imiz tarafından ağırlanmak ne büyük bir şereftir Adem’in çocukları için...

***

Çıplak ayaklarımla oturduğum merdivenin başında kardeşlerime bakıyorum ve bir kez daha kendimi güçlü hissediyorum. Meğer ne kadar çokmuşuz biz! Meğer ne kadar büyükmüşüz biz! Biz büyük bir aileyiz. Babamız bir bizim. Annemiz bir bizim. Hepimiz Adem’in çocuklarıyız. Hiçbirimizin bir diğerine üstünlüğü yok. Ve biz birbirimizin değerli kardeşleriyiz. Birbirimizin çıplak ayaklarıyla bastığı o yere alnımızı basıyoruz büyük bir aşkla. Bir zencinin ayağı bir beyazın alnına değiyor.

Burada tek bir anlam dünyası oluşuyor çünkü: Adem’in çocukları imanlarından dolayı birbirlerinin kardeşleridirler ve bir aile gibidirler...

***

Kâbe’nin etrafında imanla ve aşkla dolaşan kardeşlerimi izledikçe kalbim bir başka atıyor. Birden “Allah-u Ekber” nidaları çalınıyor kulağımıza.

İşte sabah ezanı okunuyor Bilalî bir sedayla.

Kâbe karşımızda. Kâbe’nin etrafından dönen kardeşlerimiz, bedenleriyle birbirine tutunarak saf oluşturuyorlar. Mahşeri bir kalabalık...

Kâbe’ye çok yakınız. Dokunacak kadar yakın... Kâbe’nin içi kadar dışı da, dışının dışı da insan seli gibi... Huzur içinde kılınan namazdan sonra tekrar tavaflar başlıyor.

Burada Resûl’ün ayak bastığı yerlere basıyor olmak bambaşka bir duygu oluşturuyor.

Tarihe yolculuk başlıyor birden. Hz. İbrahim’in, Hz. İsmail’in, Hz. Hacer’in ve Efendimizin ayak bastığı yerler buralar. Resûl’ün adımlarını izliyormuşsunuz gibi hissetmek ne büyük bir şereftir...

***

Kâbe, içimizdeki İblis’le beraber her boydaki İblisleri yenmek için manen pusatlandığımız bir mekandır. Ümmet yeni bir dirilişin arifesinde manevi silahlarını kuşanarak yeni bir cenge hazırlanıyor.

Hazırlıklarımız tamam artık! Arafat’ta tek yürek, tek beden olup Mina’daki şeytanların üzerine yürüyeceğiz. Ebabil kuşları gibi Rabb’imizden aldığımız emirle irili-ufaklı şeytanların tepesine bineceğiz inşallah...

Ve sen Pensilvanya’daki İblis! Senin de tepene bineceğiz! Çıplak ellerimizdeki ufacık taşların neye muktedir olduğunu bilmeyenler 15 Temmuz’a baksın. İman nedir görsünler, millet olma, ümmet olma bilinci nedir görsünler...

Ve sen! Asıl sen kork ey Pensilvanya’daki İblis!