Aşk için burjuva olmak gerekmiyor

Romantik komedi Aşkolsun filminin başrol oyuncuları Sedef Avcı ve İlker Aksum, oldukça iddialı: Seyirci, daha önce Türkiye’de hiç çekilmemiş bir film izleyecek.

Türk sineması eğer endüstri halini alacaksa gişe filmlerinin de belirli bir kaliteyi tutturması lazım. Üstelik konularının da belirli bir renkliliğe ulaşması gerekir. Sadece kır filmleri veya taşra öyküleriyle bir yere varamayız. Artık sinema toplumun geçirdiği değişimi kendi üzerinden de yansıtabilmeli. Hep “Nerede şehir öyküleri, burjuva sınıfının filmleri?” derdik! Yavaş yavaş sinemamızda bu taraflara dalmaya başladı. Şimdilik romantik komediler üzerinden şehirli hikayelerini seyretsek de gelecek için umut vadettiği bir gerçek. Başrol oyuncuları   Sedef Avcı ve İlker Aksum ile romantik komediler üzerine konuştuk.

- Proje geldiğinde, senaryoda sizi etkileyen şey ne oldu?

Sedef Avcı: Bugüne kadar canlandırdığım karakterlerden farklı bir karakteri canlandıracak olmam beni etkiledi. Ayrıca Türkiye’de bugüne kadar hiç işlenmemiş bir konu. Çok eğlenceli ve kadın erkek ilişkilerine, her iki tarafın açısından da bakıyor. Zaten yapımcımız da iki tarafın da duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesi için Türkiye’de ilk defa bir kadın ve bir erkek yönetmen (Murat Serezli ve Neshilan Alak) ile tek yönetmen gibi çalışmak istemişti ve öyle de oldu.

İlker Aksum: Hikaye çok sıcaktı ve kendime yakıştırdım rolü. Rol arkadaşlarımla da iyi bir ortam oluşturduk.

ROMANTİZMİN ŞEHRİ OLMAZ

- Rolünüzü biraz anlatabilir misiniz?

S.A.: Pınar idealist, mantıklı ve güçlü ama duygusal da bir kadın. Filmi izleyen tüm kadınların onun gibi güçlü olmak isteyeceğine eminim.

İ.A.: Karakterim Ozan’ın görevi; aşk acısı çekenleri veya bir şekilde sevgilisinden ya da eşinden ayrılan insanları bir araya getirmek sebeplerini araştırmak ve tamir etmeye çalışmak. Aşk doktoru yani...

- Hollywood’ta komediyi üstünde taşıyan ve güzel kadın portresine de uyan isimler var. Mesela Meg Ryan, Goldie Hawn gibi. Türkiye’de özellikle komedide kadınların beyazperdede geri plana itildiğini düşünüyor musunuz?

S.A.: Geri itildiklerini düşünmüyorum. Yani en azından benim komedi olarak gördüğüm filmlerde kadınlar geri planda değil. Kadın karakterlerin taşıdığı filmler anlamında da bence henüz yolun başındayız ve artarak devam edeceğini düşünüyorum.

- Sinemamızda burjuva sınıfının veya başka değişle şehirli insanın hikayelerinin yeterince yer aldığına inanıyor musunuz?

İ.A.: Türk sinemasında son dönemlerde her türden işler yapılıyor çünkü sektör gelişmeye başladı. Ekonomik açıdan da getirileri gayet üst seviyelere çıktığı için sinema sektörü çok hızlı. Ama tabii ki halkımızın mahalle kültürü hikayeleri daha çok hoşuna gidiyor. Romantik komedi türünde işler biraz daha kısıtlı kitleye hitap ediyor ama hikayenizi iyi işlerseniz anlatım düzgün olursa seyirciye geçmesi daha kolay olur ve geçer, bizim filmimizde beğenilir umarım.

S.A.: Romantik komedilerde sınıfsal bir ayrım olduğunu düşünmemiştim. Sonuçta konu aşk ve komedi, bunun için burjuva olmak gerekmiyor. Söz konusu kadın erkek ilişkisi olunca, bir sınıf ayrımı yapılması ‘saçma olur’’ diye düşünüyorum. Aşk, romantizm varsa bir filmin içinde hangi tür film olursa olsun ister şehirli bir aile ister Anadolu’da küçük bir kasabada fark etmez. Şehirli filmlerin de sayısının önümüzdeki dönemde daha da artacağına inanıyorum. Şu an komedi daha çok yerel unsurlardan faydalanıyor, gelecekte daha genele yayılacağına inanıyorum.

- Romantik Komedi serisi ve  Aşkolsun gibi benzerlikler taşıyan yapımların üst üste çekilmesini neye bağlıyorsunuz?

            S.A.: Evet ikisi de romantik komedi tarzı filmler. Sadece bu tarz filmler gelmiyor. Tabii benim aralarından beğenip seçtiğim filmler bunlar hep. Zaten senaryoyu okuduğunuzda o filmde olup olmama isteği belirliyor içinizde. Aşkolsun filminin senaryosunu bir gecede okudum, çok beğendim. Okumayı bitirdiğim anda içimdeki duygu şuydu: “Mutlaka ben bu filmde olmalıyım. Pınar’ı canlandırmalıyım!” Çok da güzel bir film oldu gerçekten; sıcak, komik, romantik, hayatın içinden ve herkesin kendi hayatından bir şeyler bulabileceği bir film oldu. Bu film bence aşıklara, aşktan yana biraz derdi olanlara iyi gelecek. Sempatik bir film oldu sonuçta...

- Bazı rollere hazırlanırken (Tarihi karakterler veya kör bir insan gibi) gözlem ve araştırma gerekir. Halbuki bazı roller sizin oyuncu ve insan olarak birikimlerinizden ortaya çıkar. Bu rol de biraz öyle sanıyorum. Bu role kendinizden neler kattınız?

İ.A.: Bu rol aslında sinemada birçok defa işlenmiş bir rol. Hollywood sinemasında bolca örneği var ve bir çoğunu da izledim. Rolün en önemli özelliği doğal ve inandırıcı olabilmesi . Bu da tabii biraz tecrübe ister, elimden geleni yaptım umarım seyirci de beğenir.

S.A.: Ben de Pınar gibi kendi hayatımda hayata ve insanlara karşı güçlü durmaya çalışan, kolay pes etmeyen ve ne istediğini bilen bir kadınım. Sanırım en çok hayata karşı duruşumuz ve hayata bakış açımız benziyordu Pınar ile bu konuda kendimden beslendiğimi düşünüyorum. Pınar da modern bir Türk kadını ne istediğini bilen, çalışan ama aşık da olan seven, üzülen hayatın içinden yani.

- Etkilendiğiniz oyuncular kimlerdir?

S.A.: Gülşen Bubikoğlu, Başak Köklükaya.

İ.A.: Şener Şen, Sadri Alışık,

Uğur Yücel, Erdal Özyağcılar ilk sayabileceklerim.

SİNEMA OYUNCULUĞU İYİ BİR BİRİKİM GEREKTİRİR

-  Kamera arkasına veya senaryo yazımına ilginiz var mı?

İLKER AKSUM:  Önümüzdeki dönemlerde biz de bir şeyler yapmak istiyoruz. Hikayeler var ama senaryoya dökmek profesyonellerin işi. Sinema için iyi bir birikim de gerekli.

SEDEF AVCI:  Yok ben sadece kamera önüyle ilgileniyorum. Öyle bir düşüncem ve çabam hiç olmadı, oyuncu olmaktan ve kameranın önünde bana düşen görevleri yerine getirmekten keyif alıyorum. Çok severek yapıyorum oyunculuğu bu yüzden hiç başka bir kulvar düşünmedim ve arayışım da olmadı zaten.

GÜLDÜRMEYİ DE AĞLATMAYI DA SEVİYORUM

- Çok sayıda filmde rol aldınız. Bundan sonra nasıl bir kariyer planı düşünüyorsunuz?

İlker Aksum:  Sinema filmi, işimiz bu. Sinemayı ve tiyatroyu ayrı ayrı seviyorum, televizyon halka ulaşmak adına en önemli unsur, ekonomik yönden de dizi önemli. Şu anda dizi yok ama sinema filmi ve bir müzikalimiz var. Tim Show Center’da Balım Müzikali’ni sergiliyoruz.

- Filmlerinize baktığımızda hem dram hem komedi var. Komedide sizi en zorlayan şey nedir?

İlker Aksum: İnsanları ağlatmak kolaydır, güldürmek zordur. Ben her ikisini de seviyorum, severek oynuyorum, bu da seyirciye geçiyor herhalde .

- İzleyiciler için filmle ilgili benim size sormadığım ama sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?

İlker Aksum:  Filmimiz sıcak bir film oldu. Sinemadan çıktıklarında “Keyifliydi ya” demeleri beni çok mutlu eder.

FİLMİN KONUSU

Filmin konusu, Aşk Olsun isimli kitabın yazarı bir ‘aşk doktoru’nun dünyasında geçiyor. Yapımdaki aşk doktoru Ozan (İlker Aksum), sevgilisinden yeni ayrılmış olan yeni müşterisi Ceyda (Selen Seyven)’ya eski sevgilisi Caner (Kenan Ece)’i unutturmak için yardımda bulunmaktadır. Bu sırada Pınar (Sedef Avcı) ile tanışan Ozan, Pınar’a aşık olur. Ozan, Ceyda ve eski sevgilisi Caner (Kenan Ece)’i bir araya getirmeye çalışır ve bir oyun kurar. Pınar ise durumu farkeder ve oyunu bozar...

Ekonomist ve model Sedef Avcı, Menekşe ile Halil  ve Ezel  adlı dizileri ve Romantik Komedi  filmleriyle tanındı. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu olan 44 yaşındaki İlker Aksum ise Mutlu Aile Defteri  ile 2013’te 18. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nde Yılın Komedi Erkek Oyuncusu, Canım Ailem  ile 2010’da İsmail Cem Televizyon Ödülleri’nde En İyi Komedi Dizisi Yardımcı Aktör ve Küçük Kıyamet  ile 2006 Sinema Yazarları Derneği Türk Sineması Ödülleri “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödüllerini kazandı.

O SAHNE OYUNCUNUN AYNASI

-  Sinemamızda son dönem oyuncuların daha çok dizilerden geldiğini görüyoruz. Bu anlamda sinema ve dizi oyunculuğunun farkları olduğunu kabul eder misiniz? Eğer teknik olarak farkları varsa şu an sinema oyunculuğu açısından bir dezavantaj yaşanıyor mu?

İlker Aksum:  Aslında dizi veya sinema oyuncusu diye bir ayrımdan öte eğitimli ve alaylı diye bir ayrımdan bahsedebiliriz . Eğitimli bir oyuncu yıllar süren çalışmanın sonunda kendini ekranda veya sahnede bulur. Alaylı arkadaşlar da bir gecede kendini ekranda bulabilir, sahnede demiyorum. Sinema perdesi oyuncuyu ayna gibi yansıtır. Dizilerde ilk bölümü 1 ayda çekersin oturtursun ama sinemada toplam filmin tamamı için 20 günün var. Her şey oturmuş olmalı zaten.

Sedef Avcı:  Eskiden böyle bir ayrım vardı belki ama şu an her ikisinde de aynı oyuncular oynuyor ve birbirlerini beslediklerini düşünüyorum.