Askerî savaþlar için, ‘Bize ne?' vurdumduymazlýðýna doðru mu?

Ýsrail rejimi, sionist ýrkçýlýk fanatizminin ince hesaplarýna göre, müslüman dünyayý hele de 'Ramazan'larda daha bir tahrik ve tahkir edecek eylemlerine aðýrlýk veriyor. Bütünüyle iþgal ve gasb ettiði topraklar üzerinde emperial güç odaklarýnýn dayatmasýyla kurulan 'sionist yahudi' rejimi, geçen senelerde hele de Ramazan günlerinde, Gazze'ye yaptýðý korkunç bombardýmanlar sýrasýnda olduðu gibi, bu yýl da, saldýrganlýðýný Ramazan'da daha bir arttýrmasý, müslüman halk kitlelerinin en hassas kesimlerini de çaresiz ve seyirci konumuna düþürmenin zevkýni tadmak istiyorlar gibi... Halklarý müslüman devletler ise, sadece diplomatik birkaç kýnama lafý ve etkisiz protestolarla yetinmek zorunda kalýyorlar.

Mescid-i Aqsâ'ya baskýn düzenleyen sionist rejim güçleri, Müslümanlarýn bu kutsal mâbedine, vandalca giriyor, mazlum ve savunmasýz Müslümanlarý katlediyor.

Arkasýna Amerika, Rusya ve diðer bütün emperial güç odaklarýný alýp, onlarýn, Ýsrail rejiminin her saldýrganlýðýný, katliâm ve cinayetlerini, zulmünü 'kendi varlýðýný korumak hakký' diye desteklemeleri, onu daha bir frensiz hale getiriyor.

Halký müslüman olan ülkelerden kaç tanesinin, Ýsrail rejiminin zulmüne gerçekten karþý çýkmak istedikleri bir ayrý konu þimdilik... Ama, karþý çýkmak isteyenlerin herbirisi de biliyor ki, Ýsrail rejimi bu bölgeye emperyalist güçlerce, 2. Dünya Savaþý'nýn sonunda dünyada meydana çýkan yeni dengeler arasýnda, bir emr-i vâkî' ile zorla kondurulmuþtur.

Evet, konuya bir de bu tarafýndan bakmak gerekiyor...

*

Çünkü, biliyorlar ki, Ýsrail ile savaþý göze alan bir devletin, gerçekte Amerika, Rusya, Ýngiltere, Fransa vs. ülkelerle savaþý göze almasý gerekmektedir; bugünkü dünya þartlarýnda... Çünkü o rejimi Müslüman coðrafyalarýnýn kalbine bir hançer gibi saplayan onlardýr ve o hançeri orada korumak dikkatindedirler.

Bu dünya hep böyle mi gider; yoksa, 'takdir-i ilâhî ve sunnetullah' baþka þekilde mi tecelli eder, o ayrý bir konu... Beþerî aklýn hesaplarý tutsaydý, binlerce yýllýk geçmiþin nice güçlüleri buharlaþýp gitmezdi.

*

Ancak, bir kýsým Müslümanlar arasýnda bazý hassasiyetler yanlýþ yönlendirmelere sürükleniyorlar gibi...

Meselâ, Kudüs ve Filistin Mes'elesi'nin sadece Filistin'deki müslüman halký veya sadece Arab rejimlerini ve müslüman Arab halklarýný ilgilendirdiði gibi bir sapma...

Meselâ, 'Bir kýsým mâlûm Arab (halklarýnýn deðil) rejimlerinin yüz milyarlarca dolarlýk servetleriyle çýlgýnlýk içinde yaþarken ve bizler de ekonomik sýkýntýlar arasýnda iken, bir de Filistin'i mi düþüneceðiz...' sapmasý...

Daha da beteri þu:

'Yahu arkadaþ, Filistinliler karþý taþla saldýrýyorlar yýllardýr, Ýsrail rejimi tarafýndan ise, en geliþmiþ silâhlarla eziliyorlar; bu mücadelenin verimsiz olduðunu anlamýyorlar mý? Baþka bir çare bulmalarý lâzým!..' diyorlar.

*Meselâ, ne gibi bir çare tasavvur ediyorsunuz?

-Ne bileyim...

*Yani, teslim mi olsunlar?

Kardeþim, sizin evinizi, barkýnýzý bir takým haydutlar gelip iþgal etse ve en modern silahlarla da sizi sindirse, 'N'apalým?' deyip çekip gider misiniz, yoksa, elinizdeki her imkânla, taþla, onlara rahatsýzlýk verecek eylemlerle, nesiller boyu da olsa hakkýnýzý savunma mücadelenizi sürdürmez misiniz?

Bir haksýzlýk ve zulüm karþýsýnda, kuvvetlerinin hesabýnýn yapýp, onlarýn yetersizliði karþýsýnda teslimiyeti kabullenmek zillet deðil midir?'

*

Bu vesileyle 10 yýl öncelerde Almanya'da seyrettiðim bir filmden bir konuþmayý aktarayým...

Biri Yahudi, diðeri müslüman, iki tâcir konuþuyorlardý.

Yahudi diyordu ki: 'Silah bizde, istihbarat ve casusluk bizde, para bizde, uluslararasý güç odaklarýnýn hepsinin desteði bizimle... Sizin elinizde taþtan baþka bir þeyiniz yok... Hâlâ, Jerusalem'i (Kudüs'ü) alabilceðinizmi mü düþünüyorsunuz? Boþ, neticesiz olmaya mahkûm bir mücadele deðil mi sizin ki?..

Müslüman da ona diyor ki:

-Siz Kudüs'e dönmek için ne kadar kaç yýl mücadele ettiniz?

-Ýki bin yýl...

-Biz, henüz yeni baþladýk... Ve biz zaferle deðil seferle mükellefiz!..

*

Evet basit bir konu deðil, nesiller boyu süreceðini göz önüne alarak verilecek bir cevap gerekiyor.. Onun için Filistin'de direnen kardeþlerimizin, o analar, babalar, bacýlar ve çocuklarýn teslim olamayan ruh hâliyle taþ atan ellerinden öpüyorum.

Savaþ çýlgýnlýðýnýn devamýný istemek mi?

Bir diðer konu da þu: Bazý okuyucular, 'sizin yazýlarýnýzdan, sanki Amerika ile Rusya savaþmasýn, der gibi bir hava seziyoruz...' diyorlar...

Doðru tesbit...

Hz. Peygamber (S), 'Savaþý istemeyiniz, geldiðinde de kaçmayýnýz...' buyurmuþtu...

Asýl ölçümüz bu olmalý...

Bu iki gücün savaþmasýnýn bir 'Üçüncü Dünya Savaþý' demek olabileceði çok kuvvetle muhtemel... Rusya'nýn ünlü savaþ gemilerinin en ünlüsü ve amiral gemisi olan Moskva'nýn Karadeniz'de batmasý, Kiev'in yeniden füzelerle dövülmesinden de anlaþýlýyor ki, Ukrayna'nýn iþi... Bunun için, 'uzuun ve kanlý bir savaþ'tan bahsediyordu dün, Putin...

*

Ukrayna zâten fedâ edildi, ama, öyle bir savaþ sonunda, galip gelenler yeni tip Potsdam ve Yalta Konferanslarý'yla dünyayý paylaþmaya kalkýþmayacaklar mýdýr?

*

Üstelik de bu savaþ, Karadeniz'in çevresi, Balkanlar-Kafkaslar ve Orta Doðu coðrafyalarýnda cereyan edecektir, asýl bu bölgeler yanacaktýr... Nasýl ki, bize uzak dünya köþelerindeki savaþlar bizi pek düþündürmüyorsa, o uzak ülkelerin halklarý da bizim bölgemizde cereyan eden savaþlarla pek ilgilenmeyeceklerdir...