Aslan'ın inadı

Dün akşam Mersin İdmanyurdu karşısında Galatasaray'ın iyi futbol oynamasa da, pes etmeden çok iyi mücadele ettiğini söylemek gerek. Eğer bir takım iki kez geri düştükten sonra öne geçebiliyorsa, o takımın kazanma isteğinin geri döndüğünü söylemek yanlış olmaz.

Prandelli döneminde Sarı-Kırmızılılar, 2-2'yi yeterli görür, “1 puan 1 puandır” diyerek maçı böyle bitirmeye çabalarlardı. Şimdi ise canlanan ve sürekli destek veren seyircisini de arkasına alarak, Galatasaray son dakikaya kadar maçı bırakmıyor.

Galatasaraylılar'ın hepsinde çok ciddi bir oyun disiplini oluşmuş. En azından 3 puanın ne kadar önemli olduğunu anlamış.

Fırat Aydınus dün gece hakemliğin nasıl yapılmayacağından örnekler verdi. Galatasaray'ın ikisi net, biri olabilir dedirten penaltı pozisyonlarını göremedi. Hele bir tanesi vardı ki; Servet resmen voleybol oynuyordu. Kollarını iki yana açmış, uçuşa geçmek üzereydi. Topa eliyle müdahale etti, ardından Chedjou kafayı vurdu top direkten döndü, ama bu vuruş öncesi, yüzde 100 penaltıydı. Fırat Aydınus, Mersin'e çok tartışalacak bir penaltıyı verirken, hiç tereddüt etmedi. Galatasaray bu maçta sadece Mersin ile değil, Fırat Aydınus ile de başa çıkmak zorunda kaldı.

Semih Kaya'nın sakatlanıp hastaneye kaldırılması herkesin yüreğini ağzına getirdi. Ancak ciddi bir şey olmaması, sevindirici. Semih'in yerine giren Hakan Balta, Chedjou'nun yaptığı bir hata sonrası, gol olabilecek iki şutu da tek başına önledi.

Galatasaray'ın gol yollarında zorlanmasının en büyük nedeni, orta sahasının oyundan çabuk düşmesiydi. Maçın içinde bir ara Chedjou orta saha görevini tek başına yerine getirmeye çalıştı.

Sneijder, uzun zamandır ilk kez görevini yerine getiremedi. Zaten yerini Olcan'a bıraktı.

Galatasaray'ın 3. golü, Sabri'nin olağanüstü çabası sonucu geldi. Yetersiz tekniğini hırsıyla ve Galatasaray tutkusuyla kapatıyor Sabri.

Maçın sonlarına doğru seyircinin tribünde sergilediği ışık gösterisi de takım ve taraftarın artık bütünleştiğinin bir göstergesi.