Kiþiler etrafýnda deðil, kiþilerin zihniyet dünyasý etrafýnda konuþmayý esas almak tercihe þâyan bir yöntem olsa gerek.. Çünkü kiþiler ölür, zihniyetler kalýr.
Mükevvenâta, yaratýlmýþlar âlemine, 'âlem-i ezdâd' (zýdlar âlemi) denilmiþtir.. Her þey zýddý ile kaimdir.. Ölüm olmasaydý, hayatýn mânâsý anlaþýlamazdý; zulüm olmasaydý, o zaman da adâletin.. vs. örnekler gibi.. Hilkatin /yaratýlýþýn ilahî kanunu, böyle..
Beþeriyet tarihinde de, hem 'iyi'ler vardýr, hem de 'kötü'ler.. Zýddý olmayan, sadece Allah'u Teâlâ'dýr, ezelî ve ebedî olan, sadece O'dur.
Hz. Âdem'in çocuklarý da Haabil ve Kaabil tarafý olmak üzere ikiye ayrýlmýþlardý ve Kaabil, kardeþi Haabil'i öldürerek dünyadaki ilk cinayeti iþledi ve insan kaný yeryüzüne dökülmüþ oldu.
Hz. Ýbrahîm de vardý, Nemrud da..
Firavun da vardý, Hz. Mûsa da.. Herbirisi de dünyamýzdan asýrlarca önce gittiler. Ama, zihniyetleri, sahip olduklarý veya taþýdýklarý düþünceler, dünya tasavvurlarý, hâlâ da dipdiri..
Bu yüzden dünya için, 'imtihan' yeridir, denilir.. Herkes ya kendi akýl ve iradesiyle; ya da, bir takým nefsanî ve þeytanî iðvâ ve ilcâlarla, tercihlerini yapar.. Zýd taraflar da, birbirini zayýflatmak ve bertaraf etmek için gizli-açýk bir mücadele içindedir.
'Âteþ-i Nemrud'dan korkar mý, Ýbrahîm olan..'
*
Bu konuya niçin mi böyle sözü direkt olarak deðil de, biraz dolandýrarak deðiniyorum?
Bu günlerde þahidi olduðum bazý akýl yürütmelerden dolayý..
Geçtiðimiz günlerde bir video konuþmasýný dinledim, -ismi lâzým deðil- eski bir üniversite profesöründen.. Aman Allah'ým.. Neler üretiyordu, hayal hanesinden..
Ve, 30 Aðustos güzellemesi yapmak adýna neler söylüyordu, neler..
Efendim, '1071-Malazgirt Zaferi'ni kutlayanlar 30 Aðustos'a gelince, ilgisiz davranýyorlar'mýþ.. 'Halbuki, 30 Aðustos olmasaydý, Malazgirt'i anabilir miydi?' diye soruyor, aklýnca; pek güçlü bir mantýkî dayanak bulmuþçasýna.. Ama, soruyu bir de tersinden sormayý akledemiyordu.. Eðer, illâ da bir tarihî temele oturtacaksa tarih mantýðýný, o zaman, 'Malazgirt Zaferi olmasaydý, 30 Aðustos olur muydu?' diye karþýlýk vermek bile insana aðýr geliyor.
Ama, bu kiþiye göre, her þeyimizi 30 Aðustos Zaferi'ne ve filan kiþi'ye borçluymuþuz?
Halbuki, belli çevreler toplumu, düzmece tarihî filmlerle devamlý baþka tarafa yönlendiriyorlar ve, 'Ýnsana qýnâ getiren, Kuruluþ ve Osman vs. gibi içi boþ tarihî fimler'i tekrar tekrar gösteriyorlarmýþ..
Ama, bu kiþi, 100 yýldýr, her konuda bir 'tek kiþi profili'nin, ilgisi olan ve olmayan her konuda, bir þekilde iliþkilendirilip hemen her alanda, zihinlere nakþedilmek ya da kazýlmak istendiðini bile yetersiz görüyor ve , sözü dönüp dolaþtýrýp, o 'tek kiþi'ye getiriyordu.. Ve bunu yaparken de, o 'tek kiþi'ye, -baþkalarý söylediðinde dâvâ konusu olabilecek- bazý isnadlarý tekrarlýyordu.. 'Yok, efendim, Din ile çok mesafeliymiþ.. Sana ne?. Çok içki içiyormuþ, bana ne? Özel hayatý þöyleymiþ, böyleymiþ, bana ne? Yok Rýza Nur veya -'fesli..' diye nitelediði filanýn- iddialarýndaki özel hayatýndan, kime ne?' gibi lâflar ediyor ve sözü 30 Aðustos'a sahiplenmek konusuna getiriyordu..
Zannederseniz ki, 30 Aðustos Zaferi'nden rahatsýz olan bir halk kitlesi varmýþ gibi..
30 Aðustos Zaferi'ne sahip çýkmak adýna, sergilenen bu mantýðýn sefaleti karþýsýnda susmaktan baþka bir çare bulamýyor insan.. Hattâ o kadarmýþ ki, '30 Aðustos Zaferi olmasaymýþ, ...' dedikten sonra , sözü 'cumhuriyet'e de getiriyordu ki, kapattým..
*
Ýlginç olan þu ki, ele aldýðý konuyu Malazgirt ve 30 Aðustos Zaferi üzerine karþýtlýðý üzerine oturtmaya çalýþýrcasýna bir çaba sergileyen bu kiþi, kendisine aykýrý gelen görüþleri sergileyenleri, onlar kimler ise, onlarý 'þizofrenik bir tutum içinde olmak'la suçluyordu da, kendisinin ne durumda olduðunu düþünemiyordu. 60 yýl kadar öncelerde saðlýk kolejinde, 'Hocam, þizofreni dediðiniz rahatsýzlýðýn ne olduðunu anlamadým, nedir bu?' dediðimde, 'Evlâdým, midenize abur-cubur bir þeyleri doldurur ve hazmedemezsiniz, sindirim sisteminiz bozulur..'; 'þizofreni'de ise, 'beyninize abur-cubur her þeyi doldurup hazmedemezseniz, beyin ishali olursunuz..' demiþti.
Aynen o durum..
*
Halbuki, müslüman halkýmýz, o zafere sevinip gözyaþlarý içinde þükür secdelerine kapanýrken, o 30 Aðustos Zaferi üzerine oturulmasaydý, 'halkýn ekseriyetinin iradesi adýna kurulan yönetim sistemi' demek olan 'Cumhuriyet' adýna yapýlanlara karþý bir tavýr sergiledi.. Cumhuriyet adýna 27 yýl süren en katý diktatörlüklerin hâlâ da silinemeyen uzantýlarý ve izlerine karþý, halkýmýzýn ekseriyetinin, Cumhûr'un iradesinin, 100 yýldýr tek bir genel seçim bile kazandýrmadýðýný hatýrlamak yeter..
Biz, evet, tarihimizin savaþlarýnýn her birinin zafer ve -eðer bir takým açýk veya belgeli hýyanetleri yoksa- yenilgilerini, doðru ve yanlýþlarýyla, bütünüyle sahipleniriz.. Ama, o zaferlerin üzerine oturup, bunlarý 'tek kiþi'lere mal ederek ve Müslüman halkýmýzýn yabancýsý olduðu korkunç laik dayatmalarý, '30 Aðustos zaferinin nimeti' olarak sunmak isteyenlerin, o zafer için kan ve can verenlerle ve yokluklar içinde dualar eden insanlarla hiç bir ilgisinin olmadýðýný söylemeye de devam ederiz..
*
Merhûm felsefe hocasý Prof. Þaban Teoman Duralý'nýn bir videosundan dinlemiþtim. Malezya'ya öðretim üyesi olarak gittiðinde, dinleyicilerinden bir grup gelip demiþler ki: ' Hocam, sizin zaferleriniz karþýsýnda bizim dedelerimiz caddelere çýkýp saatlerce sevinç gösterileri ve bayram yapmýþlar, birbirlerini kutlamýþlar.. Ama sonra..
Evet, sonra bizi niye terk ettiniz?'
Merhum Duralý Hoca, o haklý ve kurþun aðýrlýðýndaki soruya cevap veremediðini söylüyordu..
*