Aslolan milletin vefasý

Önümüzde nasýl bir tablo var, bunu anlamak için öncelikle doðru sorulara ihtiyacýmýz var. Çünkü her yanlýþ soru, ayný zamanda yeni yanlýþlarýn da kapýsýný aralýyor.

Mesela doðru soru þu mudur: Türkiye’nin yakýn tarihindeki deðiþimin en önemli aktörleri, artýk geri dönülmez bir çatýþmanýn içine mi girdiler?

Yoksa þu þekilde sormak daha mý aydýnlatýcý olur: Bu deðiþimi Türkiye adýna deðil, kendi bulunduðu kesimin çýkarlarý adýna destekleyenler, istediklerini alamayýnca böyle bir çatýþmayý mý baþlattýlar?

Türkiye’de geniþ kesimlerin desteðini alan siyasi iktidarlar, uzun yýllar boyunca milli iradenin temsilcisi olarak deðil, adeta yüksek bürokrasi-sermaye-medya üçgeninin baskýsý altýnda varlýklarýný sürdürmeye çalýþtý. Merhum Adnan Menderes, millet iradesini sahici bir temsile dönüþtürme çabasýnýn bedelini idam sehpasýnda ödedi. Ama milletin gönlündeki yeri hala bambaþka.

Yýllar yýlý o mirasýn devamý olarak siyaset sahnesinde var olan Süleyman Demirel, her defasýnda millet iradesini yukarýda söz ettiðim yüksek bürokrasi-sermaye-medya çetesine teslim ettiði için, Menderes’in onurlu duruþuyla deðil, bambaþka bir zihniyetle birlikte anýlýyor ve hep öyle anýlacak.

Bu çemberi kýrýp milletle devlet arasýndaki bu çeteyi zayýflatmak için adým atan iki önemli isimden merhum Turgut Özal da hala tartýþýlan bir ölümle aramýzdan ayrýldý ve geriye onun bugün bir bir gerçekleþen hayalleri kaldý.

Merhum Necmettin Erbakan ise darbeciliðin, ahlaksýz giriþimlerin ve gayrý meþru yapýlanmalarýn en sert tepki gösterdiði isimlerden biri oldu. D-8 projesiyle uluslararasý sistemin öfkesini çekerken,  ülke içinde milletin deðerlerini öne çýkarma konusunda attýðý adýmlar, yine malum çetenin tezgahýyla karþýlaþtý. Onurlu duruþuyla ve tavrýyla tarihe geçti.

Bugün belki de hiç tanýk olmadýðýmýz bambaþka bir mücadelenin içindeyiz. Bir þaþkýnlýk var, panik havasý yayýlmak isteniyor. Peþ peþe gelen operasyon ve operasyon giriþimlerinin neredeyse tamamýnýn ülke ekonomisinin yeni yükselen aktörlerine yönelik olmasýndan tutun da, bölgesel dengelerde gelinen aþamayý vurmasýna kadar uzanan geniþ bir çatýþmayla karþý karþýyayýz.

Bilen bilir. Hele de bir parçacýk devleti tanýyan, özellikle de bu coðrafyada devletin ne anlama geldiðini bilen herkes bilir. Kimsenin böyle bir mücadeleyi devlete karþý kazanma þansý yok. Ancak asýl çýkýþ yolu burasý deðil. Çünkü yakýn tarihin hiçbir döneminde böyle bir devlet-millet bütünleþmesi olmamýþtý. Hiçbir dönemde millet, devleti yönetenlerin hedeflerine bu kadar sýcak olmamýþtý. Devlet aklýný yeniden inþa edenlerin, bunu milletin deðerleriyle yoðurmasýnýn sonucudur bu bütünleþme.

Onun için bu kavgayý ýsrarla ve inatla yürütenlerin asýl görmesi gereken; millete raðmen bu kavganýn kazanýlmasýnýn mümkün olmadýðý, olamayacaðý. ‘Ýslamcýlar devleti çok sevdiler, özgürlükten vazgeçtiler’ gibi ucuz edebiyatý bir kenara býrakýp neyle savaþtýklarýný artýk görme vaktidir.

Türkiye’de muazzam bir deðiþim gerçekleþti. Herkesin bunda ciddi payý oldu, bu katkýlarý kimse unutmamalý. Ama kimse de kendi katkýsýný olmazsa olmaz görerek bunun üzerinden hakimiyet kurmaya kalkýþmamalý.

Kendimizi vurmayalým. Emekleri boþa çýkarmayalým. Millet tarihe yürürken kendisine sahip çýkanlarý ucuz pahalara satacak kadar vefasýz olmadý hiç, olmayacak.

Vefa artýk Ýstanbul’da bir semtin adý deðil sadece. Mumla aramýyoruz. O milletin yüreðinde ve kendi evlatlarýný da kimseye yedirmeyecek bu kez.