Asya ülkeleri ‘15 Temmuz’ hakkında ne düşünüyor?

1-4 Eylül tarihlerinde Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da çok önemli bir zirveye imza atıldı. 36 Asya ülkesinden, 90 siyasi partinin, 280 delegeyle toplandığı  “Asya Siyasi Partiler Konferansı” önemli sonuçlarıyla gündem belirledi. “Tek Asya” sloganıyla; demokrasiden terörizmle ortak mücadeleye, ekonomik işbirliğinden mülteci krizine, kadın haklarından ortak medya iletişim ağına kadar önemli toplantılar gerçekleştirildi...

AK Parti’yi temsilen iştirak eden politikacılardan Afif Demirkıran’ın Zirve öncesi oturum liderleriyle gerçekleşen odak toplantısında seslendirdiği “demokrasi karşıtı darbe girişimlerine karşı takınılması gereken uluslar arası tavır” talebi, Konferans üyesi siyasi partilerce gece geç saatlere kadar tartışıldı. Bazı siyasi partiler, bunun Türkiye’nin iç ve özel meselesi olduğunu dile getirdiler. Hindistan’dan Delhi Çalışma Grubu Başkanı Vijay Jolly’nin, Demirkıran/Göka teklifine verdiği güçlü destekle, darbe mevzunun  sadece muhatap ülkeye has bir deneyim olmadığı konusunda hemfikir kalındı. Dördüncü gün deklare edilen son metinde, Türkiye’nin 15 Temmuz’da maruz kaldığı darbe ve işgal saldırısı, Asya’daki tüm siyasi partilerin reddettiği bir mesele olarak kayıtlara geçti.

36 Asya ülkesi; Demokrasiye ve yasal seçimlerle siyasete hak kazanmış hükümetlere yönelik darbe kalkışmalarını, güçlü bir şekilde reddettiklerini, mahkum ettiklerini dile getirdiler. Darbeleri, terörizmle mücadele şeklindeki ortak iradenin içinde değerlendirdiklerini ifade ettiler...

***

Bizlerin uluslararası antlaşma metinlerinde birkaç cümleyle çarçabuk okuyuverdiğimiz kararların arka planında saatlerce hatta günlerce demlendirilen uzun tartışmalar, konuşmalar, ilmek ilmek örülen iletişim bağları yatıyor. Afif Demirkıran ve Meryem Göka, senatörlerden bakanlara, akademisyenlerden kanaat önderlerine, gazetecilere kadar hemen herkese 15 Temmuz’da maruz kaldığımız darbe girişimini anlattılar. Malezya Büyükelçimiz Başak Türkoğlu, duyarlı enerjisiyle sanki yürüyen bir Türkiye misali. Eski diplomaside sefaretlerimize has, alışık olduğumuz o elitist uzaklık, onun vatanperver dinamizminde sıcak ve sahici temaslara dönüşmüş. Yeni Türkiye diplomasisine Başak Hanımın şahsında tanıklık etmek kıvanç vericiydi. Malezya medyasındaki pozitif çerçevesiyle yer alan Türkiye izdüşümü hakkında Basın Müşavirimiz < span class="text98">Bora Er’in katkısı da kayda değer... Uçaktaki geliş gidişte konuştuğumuz öğrenci ve iş çevreleri de Malezya’da örneğini gördüğümüz Yeni Türkiye Diplomasisinin bu ataklarından çok memnun.

***

Asya, dünya nüfusunun beşte üçünü kaldıran koskoca bir kıta. Bu nüfus yoğunluğunun dünya politikasındaki etkinlik anlamıyla karşılığı nedir? Asya ülkeleri birbiriyle yeterli iletişimi kurabiliyor mu? En önemlisi “uyuyan dev” Asya, kendi gücünü farkında mı... Uzun sömürge yılları, soğuk savaş dönemine kadar aralıksız olarak süren savaşlar, hatta günümüzde dahi acımasızca devam etmekte olan kanlı çatışmalara baktığınızda. Nükleer tehdit, iç savaşların kaotik sarmalı, yoksulluk, doğal afetler derken... Asya, dünya siyasetinde hak ettiğince etkinlik gösteremiyor. Kafasını kaldıramadığı yığınla sorunla mücadele ederken, Asya’nın muktedirlerin dayattığı paradigmayı dönüştürebilmesi elbette kolay değil... Ama imkansız da değil. Asya Siyasi Partiler Zirvesi bu yüzden çok önemli...   

Hukuk Profesörü Dr. Zeliha Keramuddin, 15 Temmuz darbesine yönelik dünya basınının takındığı sansürlü sessizlikten dert yandı söz gelimi. Türkiye’deki meslektaşlarını telefonla arayarak öğrenmiş neler olduğunu. Dönüş gecemizde Bangladeşli siyasi liderlerden Mir Kasım Ali’nin idam edildiğini öğrendik, Allah rahmet eylesin. Sabah, Pakistanlı kadın parlamenterlere durumu sorduğumuzda ilk tepkileri “Siz Bangladeşli misiniz” oldu, ardından bu konuda ağır baskıdan söz ettiler, Bangladeşli katılımcılarsa tümden suskundu.

Yani bir yandan dünya medyasının uyguladığı sansür... Diğer yandan demokrasiyle ilgili ciddi kesintiler, iç baskılar, Asya’yı derin bir sessizliğe, birlikte hareket edemeyişe, maruz kalınan zulümler karşısında çaresizliğe mahkum ediyor... Dayanışma ve iletişim adına yapacak çok iş var...