Ataol’unuzun bu pespayeliği ‘solculuk’ sanması daha mı mantıklı?

Kendisine “sol” etiketini uygun gören ama Kemalizm’in bayraktarlığını yapan “solcu gazete”nin mahlaslı yazarı (ismi “Külyutmaz Okur”), şair Ataol Behramoğlu’yla ilgili tespitlerimde “mantıksızlık” vehmetmiş.

Bana “bedava mantık dersi” vermekten söz ediyor.

Mantıksızlık nerede?

Şurada:

Behramoğlu’nun argümanına cevap vermek yerine, söyleyen kişinin (yani Behramoğlu’nun) karakteriyle, geçmişiyle ilgili “alakasız şeyleri” dile getiriyormuşum... (Bunu ne zaman yaptığımı hatırlamıyorum ama yapmışım!)

Bu, “İşçiler sömürülüyor” diyen kişiye, “Sen de iki hafta önce kızının servis şoförüne çıkışmıştın” demeye benziyormuş.

Hakikaten kül yutmuyor bu “solcu” arkadaş...

Hem uyanık, hem mantık kurgusu sağlam!

Önce Behramoğlu’nun argümanını hatırlayalım isterseniz: (Bu hükümet) yakın ve uzak bütün tarihimizin gelmiş geçmiş en gerici, en karanlık siyasal yönetimidir...” (Buradaki bozuk Türkçe Ataol marifetidir... Hem “yakın ve uzak bütün tarihimiz”, hem “gelmiş geçmiş”, nasıl oluyorsa!)

Peki, sen burada bir mantıksızlık görmüyor musun Külyutmaz Okur?

Öyle midir?

Behramoğlu tespitinde haklı mıdır?

Bu hükümet, yakın ve uzak bütün tarihimizin gelmiş geçmiş en gerici, en karanlık siyasal yönetimi midir?

Mantıksızlığı, neden, “Bu hükümet kötüdür, başarısızdır, ceberuttur, faşisttir, şöyledir böyledir” demek yerine, “yakın ve uzak bütün tarihimiz” diye geniş bir çerçeve çizen Behramoğlu’nun sözlerinde aramıyorsun?

Bu döneme “karanlık” diyeceksek, İstiklal Mahkemeleri sürecini nasıl adlandıracağız?

Takrir-i Sükûn’u, kapatılan gazeteleri, darağacına yollanan muhalifleri, öldürülen gazetecileri nasıl açıklayacağız?

Rum masasını, ekalliyetin kaçırılmasını, kilise ve vakıf yağmacılığını, Trakya rezaletini, Varlık Vergisi’ni, Sabahattin Ali’nin gaybubetini, Tan gazetesi olayını nereye koyacağız?

Madem kendini “Behramoğlu savunusuna” adadın, onun yerine sen cevap ver o halde:

Kalbi insan sevgisiyle gürp gürp atan bu “faşizm ve baskı” sevmez şairden neden bir Stalin eleştirisi okuyamıyoruz? Neden Ahmatova ve Zoşçenko’nun başına getirilenlerle ilgili bir çift itiraz cümlesi duyamıyoruz? Neden sanatçılara “biçim ve içerik” dayatan parti komiserleri hakkında haysiyetli bir karşı çıkışına rastlayamıyoruz?

Sen de Ataol gibi mi düşünüyorsun?

Tek ve biricik estetik ölçüt, Jdanov’un söyledikleri midir?

Stalin ve Pol Pot rejimleri uygun olanı mı yapmıştır?

Yakın ve uzak bütün tarihimizin en aydınlık, en demokratik yönetimi, tek parti yönetimi midir?

Sen bırak ona buna “mantık dersi” vermeyi de, önce “içler acısı durumunuza” bir açıklık getir:

“Sol” bir gazete olduğunuz halde, hâlâ “darbe ideolojisi” olan Kemalizm’i savunuyorsunuz.

HAMİŞ:

Dershane tartışması, en çok, Hürriyet gazetesinin “coşkun” kalemini coşturmuş durumda.

Hükümet canibinden birileri, “Sizin kaç oyunuz var ki? Yüzde kaçsınız oğlum siz?” diyormuş. Bütün hesap, cemaat oylarına göre yapılıyormuş... Konu ne olursa olsun, “Senin ne kadar oyun var ki aga?” cümlesi ortalıkta dönüp dolaşıyormuş.

Bu cümleyi kim ortalıkta döndürüp dolaştırıyor bilmiyorum ama bu pespaye, bu çirkin, bu rezil satırlar Hürriyet gazetesinde “fikir” muamelesi görmeye devam ediyor.

Bu da kayıtlara geçsin...