Mustafa Kemal Atatürk, gelen bayram tebriklerine cevap vermezmiþ... Murat Bardakçý öyle söylüyor.
Ortaya “belgesini” de koymuþ.
Þöyle diyor Bardakçý: “Çankaya’daki maiyetine her bayramda önceden bizzat hazýrladýðý listelere göre bahþiþler daðýttýðý yine arþiv belgelerinde açýkça görülen Paþa, bayramlarda gelen binlerce, hatta onbinlerce tebrik mesajýný ayrý ayrý cevaplandýrmanýn Cumhurbaþkanlýðý Özel Kalemi’ne büyük bir yük olduðunu düþünmüþ olabilir yahut telgrafta geçen ‘dinî bayramlara bir mevki vermemek’ ibaresi ‘dini bayramlarýn toplum hayatýndaki konumlarýný güçlenmesini engellemek’þeklinde yorumlandýðý takdirde, kararýn ‘o senelerde ardarda yapýlan inkýlâplar doðrultusunda alýnmýþ olduðu’neticesine varýlabilir...”
Olabilir mi?
Olabilir...
Ama bu “yasak”tan (yani bayram tebriklerine cevap vermeme alýþkanlýðýndan) yola çýkarak Mustafa Kemal’in “dinî yönelimi” hakkýnda bir karara varamayýz.
O gün öyle gerekmiþtir, öyle davranmýþtýr.
Baþka gün baþka türlü gerekmiþtir, ona göre davranmýþtýr.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, duruma, konjonktüre ve devletin ihtiyaçlarýna göre karar deðiþtiren bir liderdi.
Solcu deðildi.
Saðcý da deðildi.
Kýsmi liberalizme göz kýrpmýþtý... Bayar’ý Baþbakanlýða getirmiþti... Ama liberal de deðildi.
Devletçi hiç deðildi...
Batý’cýydý ama bugünkü “Batý aklýna” perestiþ eden aydýnlarýndan hiç deðildi. Ülkesini severdi.
Bir kýsým sosyalist aydýn, yýllarca, “Atatürk ilk sosyalistlerimizdendir” sakýzýný çiðnedi ama sosyalist de deðildi.
Eski tüfek Mihri Belli (son zamanlarýnda "kýrýk leblebi" formatýnda, tonton, sevimli bir dedeye dönüþmüþtü) katýldýðý bir televizyon programýnda, Mustafa Kemal'in, sosyalizan niyetlerle iþe kalkýþtýðýný ve baþardýðýný; Samsun'da bir Rus yetkiliyle "baþbaþa geçirdiði günlerde anlattýðý þeylerin" buna kanýt olduðunu söylemiþti.
Mustafa Kemal'in "Rus yetkili"ye ne anlattýðýný sanýrým sadece Mihri Belli biliyordu.
Bir kayýt, bir tutanak var mý?
Yok.
Mihri Belli’nin “tahminleri” dýþýnda ortada tek bir belge yok.
Attila Ýlhan, "Hangi Atatürk" adlý kitabýnda, III. Enternasyonal'e Genel Sekreterlik etmiþ Zinovyev'in aðzýndan þunlarý naklediyordu:
"Mustafa Kemal hükümetinin Türkiye'de yürüttüðü siyaset, Komünist Enternasyonal'in, yani bizim siyasetimiz deðildir. Fakat Ýngiliz hükümetinin aleyhinde yürütülen bir inkýlab hareketine yardým etmeye hazýrýz."
Demek ki neymiþ?
Ankara hükümetiyle Sovyetler Birliði arasýnda bir “yakýnlaþma” olmuþ. Ve Sovyetler yetkilileri, “Ýngiliz hükümetinin aleyhinde yürütülen bir inkýlab hareketine” yardým etme kararý almýþlar.
Mustafa Kemal’in sosyalistliði bundan ibaret iþte...
Peki, Mihri Belli’nin haklý olduðu yerler yok mu?
Olmaz mý?
Mesela, “Türkiye Komünist Fýrkasý"ný bizzat Atatürk kurdurtmuþtu. Sosyalistlerimizi heveslendiren buydu. Erken bir umuda kapýlmýþlardý.
Ama bu bir “görüntü”ydü.
Yunus Nadi'ye partinin yayýn organý olarak "Yenigün" gazetesini çýkarttýrmýþ, Fevzi Çakmak, Kazým Karabekir, Ýsmet Ýnönü, Refik Koraltan, Kýlýç Ali, Tevfik Rüþtü Aras ve adýný anamadýmýz nice Türk büyüðünü partiye “aza” yazdýrmýþtý ama, Mustafa Kemal "sosyalist" deðildi.
Amacý, Rusya kanalýyla Anadolu'yu etkilemeye baþlayan komünizmin etkisini kýrmak, dolayýsýyla Mustafa Suphi ve nihayetinde Sultan Galiyef'in defterinin dürülmesini saðlamaktý.
Çünkü Mustafa Kemal çok akýllý bir adamdý.