‘Atatürk’ denince siz neden huysuzlanıyorsunuz?

Son okuduğu kitap “İnce Memed”, bir üçkâğıtçı olan Parvus Efendi’yi “Türk büyüğü” sanıyor, Kâğıttepe’de dolaşacak kadar İstanbul’u “yakından” tanıyor...

Bu adam kalkmış, “Atatürk’ü sahtekârlara bırakmayacağız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Atatürk dersi veriyor.

Efendim, Atatürk olmasaymış, camilerde beş vakit ezan okunmazmış...

E, hadi öyle olsun...

En azından ezanın kaç vakit okunduğunu biliyor ama nece okunduğunu duymamış.

Ezan nece okunmuştu Kemal Bey?

Mustafa Kemal’in fedakârlıklarıyla günde beş vakit “özgürce” okunan o “şey”e siz “ezan” mı diyorsunuz?

Değilse, değiştirilmesi yönünde teklif veren Demokrat Parti’ye niçin destek verdiniz?

Devam etseydi o haliyle...

Uzunca bir süre “cumhuriyetin en önemli kazanımı” diye kaktırdığınız “Tanrı uludur” komedisine sahip çıksaydınız.

Niçin önünüze gelen teklife balıklama atladınız?

Niçin “Ezanın Türkçe dışındaki dillerde de okunabileceğine ilişkin teklife CHP olarak muhalefet etmeyeceğiz” diye görüş bildirdiniz?

Böyle yaparak, Atatürk’e ve Atatürk’ün sağladığı özgürlüklere karşı çıkmış olmadınız mı?

Madem kurtuluşumuz yeniden kuruluş ilkelerine dönmekten geçiyor, iktidara geldiğinizde Atatürk’ün sağladığı bazı özgürlükleri iade edebilirsiniz.

Mesela, ezanı yeniden Türkçe okutabilirsiniz. “Takrir-i Sükûn” benzeri kanunlar çıkarıp, özgürlükler alanını daha da genişletebilirsiniz.

Eh, hazır eliniz değmişken, “bütün hayatı savaş meydanlarında geçmiş” (böyle söylüyorsunuz da, bunların hangi savaş meydanları olduğunu bildirirseniz çok seviniriz) İsmet Paşa’nın sünnetini de ihya edersiniz; “Varlık Vergisi”ni yeniden işler hale getirebilirsiniz.

Nitekim adamınız Gürsel Tekin, 8 Haziran sabahı “Takrir-i Sükûn”u ihya edeceklerini, yani “bütün yandaş medyaya el koyacaklarını” müjdelemişti. Muharrem İnce de Yüce Divan’a otobüs seferleri düzenleyecekti.

Efendim, sıkışınca Atatürk diyorlarmış, artık Anıtkabir’e koşuyorlarmış.

Bunu söyleyen de, memleketin en aklı başında bilim adamı.

Kimsenin sıkıştığı yok... Atatürk yeni keşfedilmiş de değil... AK Parti, kurulduğu günden beri Anıtkabir’e gidiyor, 10 Kasım törenlerinde hazır bulunuyor...

Bazı Ak Partililer bunu ödev sayabilir, bazıları “zorunlu” olduğunu düşündükleri için Anıtkabir’e gidebilir, eh bazıları da sizin şerrinizden emin olmak için her yıl tekrarlanan o sıkıcı ziyaretlere rıza gösterebilir:

Kimin hangi saikle orada bulunduğunu bilemeyiz.

Sizinkiler de “şekva” ve “dilek” için Anıtkabir’e koşuyor.

Muarızlarını gammazlıyor.

Mezarından kalkıp duruma el koyması için Ata’ya ricalarda bulunuyor.

Mozoleye yüz sürüyor.

Kemalizm’i “din”e, Atatürk’ü bu dinin peygamberine, Nutuk’u da kutsal kitaba dönüştürdünüz.

Utanmasanız ziyaretlerinizde çaput bağlayacaksınız...

Derdiniz buysa, yani Anıtkabir’e zorunlu ziyaretleri “biçimsiz” buluyorsanız, bunun değiştirilmesi yönünde kamuoyu oluşturur, partinizin teklif vermesini sağlarsınız. Bugün şekvacı göründüğünüz görüntüler de kendiliğinden ortadan kalkar.

Hayır, Erdoğan niçin durup dururken Atatürk’ü yücelten açıklamalar yapıyormuş.

Pek de “durup dururken” değil... Atatürk’ü bütün pisliklerinize payanda yaptınız, Atatürkçülüğü de “darbe ideolojisi”ne dönüştürdünüz, ondan.

Birilerinin bu duruma müdahale etmesi gerekiyordu.

Bütün huysuzluğunuzun nedeni bu!