Pazartesi günü açýklanan demokratikleþme paketi, yasa ve ilgili mevzuatlarda yapýlacak deðiþikliklere iliþkindi. Demokratikleþme için bu tür yasal deðiþikliklerin önemi konusunda þüphe yok. Ancak demokrasinin olgunlaþmasý için, sivil alanýn da otoriter ritüellerden arýndýrýlmasý ve bu alanda demokratik kültürün yerleþmesi oldukça önemlidir.
27-29 Eylül 2013 tarihlerinde Ankara’da; Milli Eðitim Bakanlýðý, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlýðý, Yýldýrým Beyazýt Üniversitesi ile Eðitim Politikalarý ve Araþtýrmalarý Derneði tarafýndan “21. Yüzyýl Dünya Çocuk Eðitimi Zirvesi: Çocuk Yetiþtirme Kültürü ve Eðitiminde Arayýþlar-1” baþlýklý bir toplantý düzenlendi.
Toplantýya emeði geçen herkesi tebrik ediyorum. Çünkü çocuk eðitimi gibi bugün ve geleceðimizi doðrudan ilgilendiren bir konuda ne yapacaðýmýz hususunda toplum olarak kafamýz oldukça karýþýk.
Ancak, alaným gereði yýllardýr özellikle MEB’in düzenlediði resmi toplantýlara katýldýkça, bu tür toplantýlarda görmeye alýþkýn olduðum ritüeller var. Kanýksadýðýmýz bu ritüeller, en çok da uluslararasý toplantýlarýmýzda kendini tuhaf olarak hissettirmektedir.
Bahsi geçen toplantý, “Atatürk ve silah arkadaþlarýna saygý duruþu” ile baþladý. Adýnda “çocuk” olan ve ailelerin katýldýðý bir toplantýnýn “silah” vurgusu ile baþlamasý tuhaf deðil mi? Yine, çok sayýda uluslararasý araþtýrmacýnýn katýldýðý bir toplantýyý bu þekilde açmak bize özgü bir tuhaflýk deðil mi?
Merak ediyorum acaba o toplantýya katýlan uluslararasý bilim insanlarý saygý duruþunu ve ardýndan Ýstiklal Marþýný nasýl yorumladý. Çünkü bazý totaliter ülkeler hariç, geliþmiþ ülkelerde uluslararasý toplantýlarda bu tür ayinler yok. Uluslararasý toplantýlarýn norm ve gelenekleri belli. Þayet ulusal marþýmýzý açýlýþta okuyacaksak, diðer ülke vatandaþlarýnýn da okuma hakkýna saygý duymalýyýz.
‘Üstün zekâlý çocuklar’
Zirvede Milli Eðitim Bakaný Nabi Avcý’nýn konuþmasýnda dikkatimi en çok çeken husus, benim de çeþitli teorik ve pratik gerekçelerden dolayý mesafeli olduðum, “üstün zekâlý çocuklar” tabirine iliþkindi. Avcý, bu etiketi kullanmaktan kaçýndýklarýný açýkça ifade etti. Bu etiketin, etiketi taþýyan çocuklara ve ailelerine, taþýyamayacaklarý bir yük yüklediðini ve onlara kötülük yaptýðýmýzý söyledi.
Gerçekten de, çocuklar arasýnda ayrýmcýlýk yapan ya da hiyerarþi kuran ifadelerden uzak duran bir istikamete ihtiyacýmýz var. Bu, bazý çocuklarýn özel yeteneklerini inkâr anlamýna gelmemekte. Her bir çocuktaki yeteneði geliþtirmek için ne yapýlacaðý ayrýca tartýþýlmalý. Ancak öncelikle, çocuklarý ve dolayýsýyla geleceklerini ipotek altýna alan her türlü etikete karþý azami derece bir hassasiyet gösterilmeli.
‘ÖSS birincilerine araba’
Geçen hafta gördüðüm bir reklama göre, bir büyükþehir belediyesi, üniversite giriþ sýnavlarýnda ilk 100’e giren öðrencilere otomobil hediye ediyormuþ.
Reklamý görünce ilk aklýma gelen þey, baþarýya orantýsýz bir ödül verildiði oldu. Otomobil verme, Eski Türkiye’den kalan ve yýllardýr dershanelerin ödül verme biçimlerinden alýþkýn olduðumuz bir þey. Zaten reklamda, 2010 yýlýndan beri uygulanan üniversite giriþ sýnavlarý (YGS, LYS) deðil, eski sýnavýn kýsaltmasý (ÖSS) kullanýlmýþ!
Dershanelerin neden orantýsýz ödül verdikleri belli: Öðrenci çekmek ve daha çok kâr etmek.
Peki, kamu faydasý gözetmesi gereken bir belediye neden ayný yolu benimser? Daha çok kiþiye mütevazý burslar ve sembolik deðeri olan ödüller verilemez mi? Dahasý, bir belediye illa bu tür bir ödül verecekse, adayýn gerçekten ihtiyacý olup olmadýðýna bakmalý, deðil mi?