Atatürkçü ideoloji ne durumda?

El Cezire Türk’ün internet sitesi adýna yapýlan “Atatürkçü çizginin bugüne yansýmalarý” konulu soruþturmada dört soruyu cevaplandýrdým. Türkiye’de bu konu her zaman gündemin içindedir. 10 Kasýmlarda konu daha sýcak gündem haline gelir. El Cezire Türk’e verdiðim cevaplarý Star okuyucularý ile de paylaþmak istedim. Sorular ve cevaplarým þöyle idi: 

1- Atatürk’ün genç Türkiye Cumhuriyeti’ne çizdiði istikamet, cumhuriyetin temellerini oluþturan felsefe, yol göstericiliðini, geçerliliðini koruyor mu?

-   Cumhuriyet’in kuruluþunun üzerinden 91 yýl geçtikten sonra Atatürk isminin hala bir referans olarak kullanýldýðý doðrudur. Ancak referans alýþýn bütüncül bir sistem niteliðinde olmadýðý, aksine, birbirinden çok uzak uçlarýn bile kendisini Atatürk ile meþrulaþtýrdýðý da doðrudur. “Atatürk’ün genç Türkiye Cumhuriyeti’ne çizdiði istikamet” dendiðinde de tek bir okumadan bahsedilmediðini kabul etmek lazým. Atatürk’ün mesela Milli Mücadele öncesi ile devrimler döneminde de “Tek bir Atatürk portresi” çizilemeyeceði açýktýr. “Atatürkçü ideoloji” dediðimiz, daha sonra Kemalizm olarak isimlendirilen hadise, bizatihi Atatürk’ün sistematize ettiði, iç tutarlýlýðý olan bir ideoloji de deðildir. Sonraki dönemlerde bir tür “Atatürk okumasý” ile içi doldurulmuþ bir yapýdýr. Bu yapýnýn baskýn karakterinin  “Laiklik”le tanýmlanmasý, laikliðin de bir tür yeni din tanýmlamasý halinde þekillenmesi, Ýslamsýz olunamayacaðý, ancak Ýslam’ýn özgün yapýsý ile de olunamayacaðý gibi, hemen bütün Cumhuriyet tarihi boyunca tartýþýlan bir çerçeve olarak nitelenmesi mümkündür. Bunun hemen yanýnda etnik homojenizm vardýr.

2-  Sizce Atatürkçü ideoloji artýk siyasal ve toplumsal düzeyde belirleyici etkisini kayýp mý etti, hala gücünü koruyor mu?

- Ýlk soruya verdiðim cevapta da ifade edildiði gibi, özgün ve tutarlý bir ideoloji olarak tanýmlanýp tanýmlanmamasý bir yana, Atatürk isminin hala bir referans olarak zikredildiði bir vakýadýr. Ancak hem Atatürkçü ideoloji olarak zikredilen ancak baþkalarýnýn kendi ideolojik çizgisine göre doldurduðu çerçevenin sorgulandýðý, hem de gerçekten Atatürk’e ait olsa bile görüþlerin sorgulandýðý bir Türkiye gerçeðinden söz etmek gerekiyor. Bunda hem geçen zamanla ciddi bir eskime söz konusu, hem de, Atatürkçü çizginin Türkiye gerçeði ile çeliþmesinin ortaya çýkardýðý sorunlar sebebiyle  sorgulama söz konusu. Atatürkçü ideolojinin þimdilerde Atatürk’ün sembol hüviyeti ile meþruiyyet empozesi yapmaya çalýþtýðý, bunun da tartýþýlýr bir durum olduðu söylenebilir.

3-  Sizce demokrasi ve vesayet tartýþmalarý açýsýndan Atatürkçü ideoloji nereye oturuyor?

- Atatürkçü ideoloji dediðimiz þeyin, onu yorumlayanlar elinde bir tür þablon niteliði ile toplumu yeniden dizayn için kullanýldýðýný, hele baþlangýçta “Halka raðmen halk için” yaklaþýmýnýn egemen olduðunu,  yani ortada bir toplumsal tercihin bulunmadýðýný, hatta  bu sürecin bir devlet - toplum gerilimine yol açtýðýný düþünürsek, bu vakýanýn halka raðmen askeri, bürokratik, yargýsal ve bazen mali vesayete tekabül ettiðini görürsek, neredeyse bütün Cumhuriyet tarihinde bir demokrasi sancýsý yaþandýðý hükmüne varýrýz. Bu bir gerçekliktir. Türkiye’nin demokratikleþmesinin, Kemalist vesayeti azaltma, ondan kurtulma süreci halinde yürüdüðü de bir gerçektir.

4-  Kemalizm’e yönelik eleþtirilerden biri de Kürt kimliðini yok saydýðý ve mütedeyyin kesimleri dýþladýðý yönünde. Sizce Atatürk dönemindeki uygulamalar Kürt sorununun ve laiklik-dindarlýk tartýþmasýnýn bugün geldiði noktada ne ölçüde etkili oldu?

- Ýlk sorunuza cevap verirken, etnik homojenizmin altýný çizdim. Bu, bana göre Lozan perspektifinin, yani oradaki ümmet eksenli yaklaþýmýn zýddýna, Türkleþtirme projesi tarzýnda iþlemiþtir. Ben ortaya, laik devrimler çizgisi ile Ýslam’ýn azaltýldýðý,  etnik aidiyet vurgusunun arttýðý, böyle bir durumun, farklý etnisiteleri de, etnik aidiyet duygusuna ittiði düþüncesindeyim. Hele bu süreçte Kürt etnik aidiyet mücadelesinin de, týpký Kemalizm gibi Ýslam’ý azaltýlmýþ bir Kürt üretme yönünde ilerlediði düþünülürse, ortaya  son 30 yýllýk düþük yoðunluklu savaþýn çýkmasý kaçýnýlmaz olacaktýr. Bunun hemen yanýnda Ýslam’a yönelik laik jakobenizmin ürettiði toplum - devlet gerilimi vardýr. Bu da tek parti diktatoryasý, artý çok partili hayatta 5 askeri müdahale ve artý, bu karþý sistemin halkýn beklentileri istikametinde restorasyon zarureti, yani demokrasi mücadelesi demektir.