Baþlýk, Cumhuriyet gazetesi yazarý Orhan Bursalý’ya ait...
Bursalý’nýn eski bir yazýsýndan...
Olay þu:
Bundan 17 ya da 18 yýl önce, Ýstanbul Üniversitesi öðrencileri, bir yazarý konferansa davet ediyor.
Hadi yazarýn ismini de söyleyelim:
Ahmet Altan...
Altan konuþmaya baþlayacak ama konuþamýyor... Çünkü saldýrýya uðruyor...
Hatýrlatalým:“Ýkinci cumhuriyet” fikriyatýnýn mümessillerinden biri olan Ahmet Altan, o günlerde, kardeþi Mehmet Altan’la birlikte Atatürkçü çevrelerin ortak düþmanýydý.
Yazýsýna “Atatürkçü terörü” baþlýðýný koyan Orhan Bursalý, Altan’ýn uðradýðý saldýrýyý þöyle deðerlendiriyor köþesinde:
“Örgütlü, kovalamacalý bir saldýrýydý izlediðim. Saldýrýlan, üzerine gelen þiddet dalgasý karþýsýnda doðal olarak þaþýrýyor; bir yandan kaçmaya ve öte yandan da kollarý ve elleriyle kafasýný korumaya çalýþýyor. (...) Kanal D 'amatör kamera' çekimlerini müthiþ montajlamýþ; hýz var, 'korkak' bir Ahmet Altan var, saldýrganýn vahþi eylemi var, aptal ve geri zekâlýlar için filmin üstelik üç kez üst üste tekrarý var. 'Etki' yaratýyor yayýncý...”
Peki, saldýranlar?
Onlar yok.
Çünkü film montajlanmýþ.
Yani makaslanmýþ.
Yüreksiz yazar kaçýyor, görünmeyen planda “delikanlý protestocular” kovalýyor.
Haber, neredeyse “ders olsun” mantýðýyla verilmiþ.
O günlerde Kanal D Genel Yayýn Yönetmenliðini Fatih Altaylý’nýn deruhte ettiðini hatýrlatalým... Altaylý’nýn eli deðmiþ olabilir mi montajlanmýþ görüntülere?
Bursalý yazýsýnda deðinmiyor ama olayýn bir de “hazýrlýk” boyutu var.
Saldýrganlar, konferanstan önce “Fransýz Ahmet” diye slogan atmýþlar.
Bu sloganý, biliyorsunuz, Mehmet Yakup Yýlmaz'ýn yönettiði Milliyet gazetesi kamuoyuna armaðan etmiþti.
Hürriyet’ten kovulan Mehmet Yakup Yýlmaz, þu sýralarda, “Fransýz Ahmet’in koruyuculuðuna” soyunmuþ T24 sitesinde yazýyor... Neredeyse Atatürk karþýtlarýyla aralarýnda su sýzmýyor.
Bursalý’nýn eleþtirileri bununla sýnýrlý deðil...
Ertesi gün gazetelerde “Atatürkçü Düþünce Kulüpleri Federasyonu”na ait olduðu belirtilen bir açýklama yayýnlanýyor ve eylemin (yani saldýrýnýn) “tüm ikinci cumhuriyetçilere ve Atatürk karþýtlarýna ders olmasý” bildiriliyor.
Bu davranýþlarýn toplumda “Atatürk düþmanlýðýný körüklediðini” belirten Bursalý, þöyle bir öneride bulunuyor:
“Milletvekilleri, dernek veya kurumlarda Atatürk ve Mustafa Kemal adýnýn kullanýlmasýný yasaklayan bir yasa çýkarabilirler: Böylece Mustafa Kemal'in ölümünden bugüne, onun adýna yapýlan kepazeliklerin önüne geçilmiþ olur...”
Bugün ayný düþüncede olup olmadýðýný bilmediðim Bursalý haklý ama “istismarý” önleyecek yeni bir yasaya ihtiyaç var mý?
Bence yok.
5816 sayýlý “Atatürk'ü Koruma Kanunu”, istenirse pekâlâ istismarcýlar ve Mustafa Kemal ismini (bu ismin masuniyetini) kullanarak “þiddet” çaðrýsý yapan Atatürkçüler için de kullanýlabilir.
Yüce yargýmýz “Atatürk ilah deðildir” diyenleri (ki, deðildir) gözaltýna alýyor ama “Mustafa Kemal Paþam, ne istersen iste benden, / Ýstersen ayýralým dinle devlet iþlerini, / Ýstersen asalým bütün hoca ve müridleri, / Ýstersen kapatalým bütün Ýmam Hatipleri” diye slogan atýp þiddet çaðrýsý yapanlarý seyrediyor.
Madem kimse 5816 sayýlý yasadan rahatsýz deðil, “Atatürkçü terörü” de bu kapsama dâhil edilmelidir.