Şaşırmadım. Kafayı da yemedim... “Allah’tan korkmuyorsun, bari kuldan utan” sözünün başka hangi kalıplar içinde kullanılabileceğini de araştırmıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir cümlesini lafı tekrarlıyorum.
Saygıdeğer muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, rakibi Erdoğan’ı eleştirirken kullanmış bu cümleyi: “Hadi, Mustafa Kemal Atatürk’ten korkmuyorsun, utanmıyorsun diyelim, bari Allah’tan kork.”
Konu, dalga geçmeye müsait.
Bildik Kılıçdaroğlu gaflarını sıralarsın... Efendim işte, yürüyen merdivene tersten bindi, oy kullanmaya bile gidemedi, Kağıthane yerine Kağıttepe ifadesini kullandı, boğazına kadar yükseltilmiş kum torbalarının arkasında teröristlere meydan okudu, diye devam edersin.
Doğan Medya Grubu’nun memurları da durumdan vazife çıkarıp, “Yine Kılıçdaroğlu’nu yazdı” diye basar yaygarayı.
Hayır, “yine Kılıçdaroğlu”nu yazmayacağım.
Kaldı ki, neyi yazıp neyi yazmayacağıma Doğan Medya Grubu’nun memurları mı karar verecek?
Sabahtan akşama kadar “CHP de, CHP” diye ünlerim.
Kılıçdaroğlu derim, başka da bir şey demem...
Birgül Ayman Güler’den girer, Süheyl Batum’dan çıkarım.
Kime ne!
Doğan Medya Grubu’nun memurları neden Silivri’nin masuniyetinden başka masuniyet tanımıyorlar, neden “helal” sözcüğünden bile “irtica” türetiyorlar, neden kendi patronlarının kullandığı “kıyak krediler” dururken başkalarının kıyak kredileri için kıyameti koparıyorlar, neden çetecilikle gazeteciliği karıştıran karanlık odalara kol kanat geriyorlar, önce onun hesabını versinler.
Konumuz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki hiyerarşi.
Demek ki, öncelikle ve ivedilikle, Mustafa Kemal Atatürk’ten korkmamız gerekiyor. “Allah korkusu” tali ve yan unsur...
Bunu masum bir “dil sürçmesi” sayabilir miyiz?
Hayır.
Dil sürçmesi olabilmesi için, spontane söylenmesi lazım...
Kemal Bey bunu Twitter mesajı olarak yazmış. Yazmadan önce mutlaka düşünmüş, hafızasını yoklamıştır.
Hadi, kafa karışıklığı, yorgunluk, sürmenaj belirtisi, “bellek oyunu” diyelim...
Problem de burada işte...
Kemal Bey’e “oyunlar” yapıp duran bellekte...
Bu bellek, Kemal Bey öyle inandığı yahut bir yerlere kutsallık/dokunulmazlık izafe ettiği için böyle karışıyor, bu türden tuhaf oyunlar yapıyor.
Biz biliyoruz ki, Kemal Kılıçdaroğlu gibi düşünenler açısından Mustafa Kemal Atatürk hem “dokunulamaz”, hem “ulaşılamaz”bir yerde... Her türden inanç ve değer tercihleri eleştirilebilir ama Mustafa Kemal Atatürk eleştirilemez, tasarrufları sorgulanamaz, “şu konularda yanlış yapmıştır” denilemez.
Örnek mi?
Dersim olaylarının tartışıldığı günlerde kendisiyle bir telefon görüşmesi yapmıştım.
Daha doğrusu, bir yazım üzerine aramış (Onur Öymen’in Dersim çıkışına niçin tepki göstermediğini sormuştum), “görüşlerini bildireceğini” söylemişti.
Kemal Bey’in görüşü şuydu:
Elbette Dersim’de yaşananlar hoş değildi ama bunu “devrimin olağan koşullarıyla”açıklamak lazımdı... Yani, devrimin şiddetini, normal zamanların şiddetiyle karıştırmamamız gerekiyordu.
Çünkü, devrimci şiddetin tarihsel meşruiyeti vardı. Dolayısıyla, Dersim’de yaşananları, “üzülmekle” birlikte, olağan karşılamalıydık.
Fazla söze hacet yok.
Doğan Medya Grubu’nun memurları bunu da tevil etsinler...