Eski bir mevzudur... Ara ara gündeme gelir. Bu kez, Baþkan Erdoðan Azerbaycan dönüþü gündeme getirdi ve bankacýlýkla particiliði bir arada “baþarýyla” yürüten CHP’lileri hop oturtup hop kaldýrdý.
Þu “Ýþ Bankasý” meselesi...
Erdoðan, Ýþ Bankasý’ndaki CHP hisselerinin Hazine’ye devrinin daha doðru olacaðýný söylemiþti.
Muharrem Ýnce (“Cumhurbaþkaný adayý” Muharrem Ýnce) sosyal medyada atarlandý... “Hele bir yelten” demeye getiren açýklamalar yaptý.
Sýradaki CHP’lileri bekliyoruz.
Boþ vakitlerinde “bankacýlýk” yapan ve “yönetim kurulu” sorunlarýyla ilgilenen Kemal Kýlýçdaroðlu ne diyecek?
Meraktayýz...
Eskiden, mesele, “Hangi partinin bankasý var?” itirazý üzerinden tartýþýlýrdý ve CHP’ye tanýnan ayrýcalýk sorgulanýrdý...
Sadece “sorgulanýrdý” ama...
Fazla ileri gidilemezdi...
Ýtiraz sahipleri, “Aziz Ata’nýn hatýrasý” gibi argümanlarla püskürtülürdü.
Çünkü Atatürk, Ýþ Bankasý’ndaki hisselerini CHP’ye devretmiþ... Partiyi bankanýn ortaðý kýlmýþ... Ýþ Bankasý’nýn statüsünde yapýlacak herhangi bir deðiþiklik “Aziz Ata’nýn hatýrasýna ihanet” anlamýna gelirdi ki, buna yeltenebilecek bir fani henüz anasýndan doðmamýþtý.
Konunun hukukî, yasal ve etik boyutlarý da fazla kurcalanmazdý... Hâlâ kurcalanamýyor... “Bütün savaþýmlarýnýn dogmalarla” olduðunu söyleyen ilerici arkadaþlarýmýz, yasal ve etik açýdan “sýkýntý” oluþturan “ortaklýk” meselesini, bir fani olan Mustafa Kemal’in vasiyetini “dogmalaþtýrarak” aþmaya çalýþýyorlar.
Mustafa Kemal yaþasaydý, sözlerini dogmalaþtýran ve “ilahî buyruk” haline getirenleri nasýl bir muameleye tabi tutardý? Bu da bahsi diðer...
Partilerin “bankacýlýk” yapmalarý (banka ortaðý olmalarý) kanunen mümkün deðil. CHP bir ayrýcalýðý kullanýyor. Bu ayrýcalýk da, meþruiyetini yasalardan deðil, bir “vasiyet”ten alýyor.
Sýkýntý var mý?
Dibine kadar “sýkýntýlý” bir durum...
Sýkýntý oluþturan bir konu da þu:
Bankanýn yönetim kurulu üyelerini (en az dört üyeyi) CHP atýyor. Yani, geçmiþinde “SSK enkazý” bulunan Kemal Kýlýçdaroðlu, oturuyor, Ýþ Bankasý’ný kimin yöneteceðine “tek baþýna” karar veriyor. Ama aðýzlarýndan “liyakat” sözcüðünü düþürmeyenler (Erdoðan atama yaptýðýnda “liyakat” diye baðýranlar) meselenin “liyakat” ve “ehliyet” boyutunu tartýþmayý akýllarýna dahi getirmiyor.
Hemen hatýrlatalým ki, haksýzlýk olmasýn:
CHP, sahibi bulunduðu yüzde 28 hisse karþýlýðýnda herhangi bir temettü geliri elde etmiyor. Yani, CHP’nin kasasýna bir þey girmiyor. Elde edilen gelir, yine vasiyet gereði, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na býrakýlýyor.
Peki, “vasiyet”in gereði yerine getirildi mi, getiriliyor mu?
Bilebildiðimiz kadar, CHP, altý yýl boyunca, bu geliri ödemedi. Bir diðer ifadeyle, “paranýn üstüne yattý...”
Gerekçesi þuydu: “TDK ve TTK yasayla kurulmuþlardýr; ayrýca bu örgütler Atatürk’ün sözünü ettiði kurumlar olmaktan çýkmýþlardýr.”
Konu, TTK tarafýndan yargýya taþýndý.
Mahkeme, elde edilen gelirin bu iki kuruma býrakýlmasý yönünde karar verdi. Konu, “þimdilik” tatlýya baðlandý.
CHP’nin, TDK ve TTK’ya itirazýnýn altýnda yatan ideolojik nedenleri de konuþmamýz gerekir ama buna yerimiz kifayet etmez...
Þu kadarýný söyleyelim:
TDK, dilimizi “katleden” (baþýmýza “öztürkçe” gibi bir belayý sardýran) örgüt niteliðini sürdürseydi, CHP mýzýkçýlýk yapmayacaktý.
Hülasa...
Erdoðan, mealen, “CHP, Ýþ Bankasý’ndan zaten kâr payý almýyor. Elde edilen gelir, iki kuruma býrakýlýyor... Bu iþi doðrudan Hazine yapsa daha doðru olmaz mý?” diyor.
Biz de soralým:
Daha doðru olmaz mý?
Böylece, hem CHP “bankasý olan parti” töhmetinden kurtulur, hem de “Atatürk’ü banka reklâmlarýnda oynatmak” gibi bir þaklabanlýða son verilmiþ olur!