Atatürk'ün hastalýðý ne ölçüde gizlenebildi?

Atatürk’ün saðlýðýnýn bozulmakta olduðunun kamuoyunca bilinmesi elbette istenmiyordu; hasta bir “tek adam” ne içeride, ne de dýþarýda güven verirdi. Hastalýðýn duyulmasý halinde herkes istikâmetini hastanýn ölümünden sonrasý için tanzim etmeye kalkýþacaktý.

Atatürk’ün hastalýðýnýn ilk belirtilerinin 1936 yýlý sonunda açýða çýktýðý, saðlýk durumunun ise 1937 yýlýnda bozulduðu anlaþýlýyor. Hastalýk kesin olarak ancak 1938 yýlý baþýnda, Ocak-Þubat aylarýnda teþhis edilebildi. Haberin duyulmasý siyasî ortamýn hayli karýþmasý anlamýna gelebilirdi. Nitekim bu yönde giriþimlerin baþlamasý için çok da zaman geçmeyecektir. Ýþte böyle bir þeyin önüne geçebilmek amacýyla hastalýða iliþkin haberlerin dýþarýya sýzmamasý için önlemler alýnmaya baþlandý.

Hastalýðý kimler, ne zaman öðrendi?

Asým Us’un günlüðünden bildiðimiz kadarýyla; 1938 yýlýnýn yaz aylarýnda Atatürk’ün hastalýðýnýn ciddî ve tehlikeli olduðu, hastalýðýn yakýn bir zamanda ölümle sonuçlanabileceði, hiç olmazsa yüksek yönetici çevrelerde, hükûmet, meclis ve partinin ileri gelen yönetim kadrolarýnda artýk bilinen bir gerçekti. Asým Arar, anýlarýnda, Temmuz ayýnda Atatürk’ü muayene eden Prof. Fissenger’in durumun çok daha vahim olduðunu söylediðini anlatýyor. Fissenger, hükûmet üyeleriyle yaptýðý her görüþmede, durumun vehametini ve ciddîyetini açýklamaya çalýþýyordu; hatta Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya’dan her türlü olasýlýðý göz önüne alarak, hazýrlýklarýn buna göre tanzim edilmesini istemiþti. Bilindiði gibi, 25 Temmuz gecesi Atatürk Savarona yatýndan gizlice Dolmabahçe Sarayý’na taþýnacaktýr. Ýngiliz Büyükelçisi, 13 Aðustos tarihinde Londra’ya yazdýðý bir raporda, Türk gazetelerinin Atatürk’ün saðlýðý konusunda hiçbir þey yazmamalarý için uyarýlmýþ olduklarýný belirtiyordu.

AHMET EMÝN YALMAN CAN ALICI SORUYU SORUYOR

Fakat bir yandan da kamuoyunda çeþitli söylentilerin kulaktan kulaða dolaþtýðý biliniyordu. Panik yaratmamak için alýnan bütün önlemlere karþýn, tam bu sýrada ünlü gazeteci Ahmet Emin Yalman, Tan gazetesinde yayýnlanan uzun bir yazýsýnda, Atatürk’ün saðlýðýna iliþkin bilgi veriyor, Atatürk’ün aðýr hasta olduðunu açýklýyor ve ulusun onun hakkýnda her gün bilgi sahibi olmak ve gerçekleri de öðrenmek hakkýna sahip olduðunu vurguluyordu. Elbette bu hiç de soðukkanlýlýkla karþýlanabilecek bir yazý ve talep deðildi. Hele o dönemde. Yalman’ýn bu cesur yazýsý, beklenebileceði gibi, yönetimin sert tepkisi ile karþýlaþtý. Tan gazetesi bu yazý üzerine üç ay kapatýldý. Ayný yazýnýn Haber gazetesinde de yayýnlanmýþ olmasý, bu gazetenin de âkýbetini tâyin etti; gazete iktibas ettiði bu yazýdan dolayý bir buçuk ay kapatýldý. Dahasý, Yalman’ýn yazýsýný tercüme ederek yayýnlayan bir Rumca gazete ile üç Ermenice gazete de, bu uygulamadan nasiplerini aldýlar; onlar da onar gün kapatýldý. Hükûmet, basýn yasasýnýn kendisine verdiði yetkiyi kullanmakta en küçük bir tereddüt göstermemiþti.

ÝNGÝLÝZLER DE HASTAYI DÝKKATLE ÝZLÝYORDU

Bilâl Þimþir “Atatürk’ün Hastalýðý” adlý araþtýrmasýnda belirttiði gibi, hastalýðýn son derece ciddî olduðuna ve yakýn bir zamanda da hastanýn kaybedilebileceðine iliþkin ilk haberler, yabancý baþkentlere daha 1937 yýlý sonlarýnda ulaþmaya baþlamýþtý bile. 1938 yýlýnýn Þubat ayý sonlarýnda ise, hastanýn durumunun kötüye gittiðine iliþkin baþkentte dolaþan söylentiler, Ankara’daki yabancý temsilcilerce de iþitilmiþti. Ýngiliz Büyükelçisi Percy Loraine, 24 Þubat 1938’de Dýþiþleri Bakaný Tevfik Rüþtü Aras’tan, Atatürk’ün saðlýðýna iliþkin bilgi alma ihtiyacýný hissetmiþti. Avrupa kamuoyu ise ayný yýlýn Mart-Nisan aylarýnda Atatürk’ün aðýr hasta olduðunu öðrenmiþti. Batýlý gazeteler haberi almýþ ve yayýnlamýþtý. Bu sýrada Ýngiliz Dýþiþleri Bakanlýðý hastalýðýn siroz olduðunu da saptamýþtý. Ayný yýlýn Ekim ayýnda Ýngiliz Dýþiþleri Bakanlýðý’nda yapýlan bir deðerlendirmede Atatürk’ün bir daha yataktan kalkamayacaðý belirtiliyordu. 19 Ekim’de Ýngiliz Büyükelçisi, Londra’ya gönderdiði bir raporda, Atatürk’ün her an ölebileceðini haber veriyordu. Büyükelçi, Türk Hükûmeti’nin de Atatürk’ün çok yakýn bir zamanda ölebileceði beklentisi içinde gereken önlemleri almaya baþladýðýný açýklamýþtý. Bu rapora göre Türk Hükûmeti, Atatürk’ün ölümü halinde meclisi yirmi dört saat içinde toplayarak yeni cumhurbaþkanýnýn seçilmesini saðlamak üzere önlemler almaya baþlamýþtý. Bu arada Ýngiliz Büyükelçiliði ile Ýngiliz Dýþiþleri Bakanlýðý arasýnda Atatürk’ün cenaze töreni için resmî hazýrlýklara dahi baþlandýðý konuþuluyordu.

10 KASIM SABAHI DOLMABAHÇE SARAYI

Saray büyük ölçüde boþalmýþtý; neredeyse kimseler kalmamýþtý. Ne de olsa yeni cumhurbaþkaný Ankara’da seçilecekti ve politika hayatý boþluk kaldýrmazdý. Sabah ölüm anýnda sarayda bulunan Celâl Bayar, akþama Ankara’ya varmýþtý bile. Zaten daha 9 Kasým günü Ýstanbul’da bulunan bütün milletvekilleri Ankara’ya çaðrýlmýþtý. Hatta yeni Ýstanbul’a varmýþ olan milletvekilleri bile daha ayaklarýnýn tozuyla yeniden Ankara’nýn yolunu tutmuþlardý. Önemli olan ertesi gün yeni cumhurbaþkanýný seçmek için toplanacak olan mecliste çoðunluðun bulunmasýný saðlamaktý. Bu bakýmdan saray büyük ölçüde boþalmýþtý. Gözler Ankara’ya çevrilmiþti.

NADÝR NADÝ ANLATIYOR 

1938 yýlýnýn Ekim ayýnda Atatürk’ün saðlýðýna iliþkin ilk resmî raporlar yayýnlanmaya baþlanmýþtý. Ýlk raporlarýn yayýnlandýðý 17-22 Ekim günlerinde Türk kamuoyu da ilk kez resmî düzeyde hastalýðý öðrenmiþ oldu. Atatürk’ün saðlýðýna iliþkin ilk resmî raporun yayýnlandýðý 17 Ekim günü, Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya, Ýstanbul’da basýn mensuplarýna yaptýðý açýklamada, tabiî yazýlmamak koþuluyla, Atatürk’ün yakýn bir zamanda ölebileceðini açýklamýþtý bile.  Basýn toplantýsýnda bulunan Nadir Nadi, yýllar sonra “Perde Aralýðýndan” adýný taþýyan anýlarýnda bu sahneyi yeniden canlandýracaktýr: “Bakan ne diyecek önceden biliniyordu. Atatürk’ün ölmek üzere bulunduðunu haber verecekti. Böyle nâzik günlerde gazetecilere düþen aðýr görevi hatýrlatacak, her türlü tahriklerden kaçýnýlmasýný öðütleyecek, Atatürk ile ilgili saðlýk raporlarýnýn yorumsuz olarak yayýnlanmasýný isteyecekti.Meraksýz bakýþlarla Þükrü Kaya’yý dinledik. Atatürk’ü her an kaybedebileceðimizi, bunun birkaç gün, bilemediniz birkaç hafta olduðu söylediði zaman, doðrusu salonda pek bir üzüntü havasý da esmedi. Hastalýðýn affetmez türden olduðu aylardan beri duyuluyordu. O günlerde Bâbýâli’nin çenesini, ‘Atatürk’ten sonra kim cumhurbaþkaný olacak?’ dedikodusu yoruyordu.” Gerçekten de gazetecilerin ilk sorduðu soru, Atatürk’ün bir vasiyetinin olup olmadýðý yönündeydi; ardýndan gelen ikinci soru ise, yeni cumhurbaþkanýnýn kim olacaðý yolundaydý. Bir sonraki soru, Genelkurmay Baþkaný Mareþal Fevzi Çakmak’ýn cumhurbaþkaný seçilip seçilmeyeceðine iliþkindi.

Asým Us’un günlüðünden olaylarýn perde arkasý

“8 Aðustos 1938; Ahmet Emin Yalman’ýn Tan’da Atatürk’ün sýhhatine dair yazdýðý makale üzerine gazetesi üç ay tatil edildi. Ahmet Emin, bu makaleyi hem (Ýçiþleri Bakaný) Þükrü Kaya’ya, hem Baþvekil Celâl Bayar’a göstermiþ, müsaade istemiþ; ‘Olmaz’ cevabýný almýþ; bununla beraber yine neþretmiþtir. Bundan dolayý hakkýnda derin infial uyanmýþtýr.

Rivayete göre, Tan gazetesinin üç ay tatiline sebep olan makale, yazýldýktan bir hafta sonra neþrolunmuþtur. Makalenin altýnda Refik Halit (Karay)’ýn ‘Yezidin Kýzý’ ismindeki romanýnýn reklâmý vardý. Makalenin bu reklâmý kuvvetlendirmek için neþredildiði söyleniyor. Ahmet Emin bir taraftan Refik Halit’in romanýný tefrika için ilâna baþlamasý, diðer taraftan Þükrü Kaya ve Celâl Bayar tarafýndan neþredilmemesi söylendiði halde, Atatürk’ün sýhhatine dair olan makaleyi neþretmesi, bir rejim deðiþikliðini beklediði ve o zaman hükûmete karþý muhalefet cephesi almak kararý verdiði gibi bir mana taþýyor. Ahmet Emin’in Tan gazetesinde Refik Halit’in romanýný neþretmek için duvar ilânlarýndaki resimler, (Refik Halit) kýrmýzý boya ile meçhul bir el tarafýndan boyanmýþ... Tan gazetesinin yerine Ulus gazetesinin çýkacaðý ve matbaayý tekrar Ýþ Bankasý’nýn satýn alacaðý rivayetleri var.” Bu arada Refik Halit Karay’ýn 150’liklerden olduðunu, uzun yýllar yurt dýþýnda sürgünde yaþadýðýný ve 150’likleri affeden 29 Haziran 1938 tarihli yasadan sonra ülkeye dönmesine izin verildiðini de hatýrlatmak isterim. Romanýn Tan gazetesinde tefrika edilebilmesi bile aslýnda cesaret isteyen bir iþti. Böylesine karýþýk bir devrede öküzün altýnda buzaðý aranmasýna da çok þaþýrmamak gerekir.