Soruyu sordum; fakat kesin bir yanýt verebileceðim kanýsýnda deðilim; ama bu itirazlarýn ne labileceðini merak ettiyseniz, siz en iyisi yazýyý okumaya devam edin… Belki bir gün bir bilen çýkar!
Atatürk’ün ölümünden hemen sonra; Cumhuriyet gazetesinde, beklenebileceði gibi, onun anýsýna, en yakýnlarýnýn kaleminden, hatýralar yayýnlanmaya baþlandý. 1939 yýlýnýn ilk günlerinde Atatürk’ün çocukluk arkadaþý ve en yakýnýndaki isimlerden biri olan Salih Bozok’un anýlarýnýn gazetede tefrika edileceðine iliþkin ilânlar, gazetenin baþ sayfasýný süslemeye baþlamýþtý bile… Atatürk’e dair anýlar, o sýrada, kendisinin de naklettiklerinin dýþýnda, gerçekten de pek azdý. Bu bakýmdan tefrikanýn ilgi çekmemesi mümkün deðildi. Hele kiþisel yaþantýya dair olan kýsýmlar, elbette çok daha ilginçti.
Dönemin hassasiyeti
Elbette bu, basit bir aný dizisi sayýlmazdý; sayýlamazdý ya da sayýlmamalýydý. Belki de dýþarýdan bakanlar için böyleydi; fakat unutulmasýn ki, Millî Þef Ýsmet Ýnönü’nün Cumhurbaþkaný seçilmesinin üzerinden sadece bir buçuk ay geçmiþti. Anýlarýn yayýna baþladýðý sýrada Atatürk’ün son baþbakaný Celâl Bayar, görevinden ayrýlmýþ ve 25 Ocak’ta da Refik Saydam yeni baþbakan olarak atanmýþtý bile… Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi’nin Atatürk’ün yakýnýnda bir isim olarak Ýsmet Ýnönü’den ne denli hoþnut olduðunu, dönemin siyasî dedikoducularýna sormak gerekirdi. Onlara göre; Ýnönü ile Nadi’nin arasý pek de iyi deðildi; týpký Salih Bozok’un da paþayla arasýnýn pek yakýn olmamasý gibi…
Salih Bozok anlatýyor
“Atatürk’e Ait Hatýralar” baþlýðý altýnda yayýnlanan anýlarýn elbette en çok merak uyandýracak konularýnýn baþýnda, Atatürk’ün hastalýðý ve ölümü gelmesi olaðandý. Nitekim Bozok, tefrikanýn ilk kýsmýný buna ayýrmýþtý: ‘Ebedî Þefin Hastalýðý Nasýl Baþladý ve Aðýrlaþtý?’ baþlýðýyla, ilk kez bu konuda yetkili bir aðýzdan yakýn geçmiþ anlatýlýyordu. Gazetenin ayný sayfasýnda, Atatürk’ün hastalýðý sýrasýnda, ileride hayli siyasî dedikodulara neden olacak olan, Ýsmet Paþa’dan Bozok’a yazýlan kiþisel mektuplarýn da orijinal kliþeleri yayýnlanmýþtý. Bu mektuplar, paþanýn o vakitler Bozok’a yakýnlýðýný ve ayný zamanda da ‘ricalar’ýný ifþâ ediyordu.
Bozok’un bu satýrlarýnýn yayýnlandýðý tarih de, ne tesadüfse, 26 Ocak’tý. Her þeyin altýnda muhakkak bir buzaðý arandýðý bir sýrada, politikaya âþina olanlar, bu anýlarýn tam da bu sýrada yayýnlanmasýnýn basit bir tesadüf olmadýðýný düþünebilirlerdi. Ardýndan da “Ebedî Þefin Son Günleri” baþlýðýyla tefrika sürüyordu. Bu, ‘devamý yarýn’ anonsu ile sürdürülen bir diziydi.
Lâtife Hanýmla evliliðine gelince…
Bozok, her ne hikmetse, birdenbire, Atatürk’ün özel yaþamýna atlýyordu. O zamana kadar hiç kimsenin sözünü etmediði ve muhtemelen etmeye de niyetli olmadýðý bir konuyu hatýrlatýyordu: Atatürk’ün Lâtif Haným’la evliliðini… Evlilik biteli on yýldan fazla olmuþtu. Bozok, o zamana kadar hiç kimsenin bilmediði bazý ‘gerçekleri’ açýklamanýn zamaný geldiðine hükmetmiþ olmalýydý. Bu kez gazetede yayýnlanan hatýralarýn baþlýðý, “Muzaffer Baþkumandanýn Ýzdivacý Nasýl Olmuþtu?” idi. Aslýna bakacak olursanýz, bugün elimizde bulunan ve Atatürk’ün evliliðine dair öykülerin ilk halini, iþte bu dizide buluyoruz.
Atatürk’ün Lâtife Haným’la Ýzmir’de tanýþmasý öyküsü; aralarýndaki temaslar; evliliðe doðru giden yol; hepsi bu satýrlarda okunuyordu. Bu kez de Lâtife Haným’ýn Bozok’a yazdýðý mektuplarýn orijinal kliþeleri yayýnlanmýþtý. Bozok, sadece Ýsmet Paþa ile deðil, fakat belli ki, Lâtife Haným’ýn da çok yakýnýnda yer almýþtý. Dolayýsýyla bu öyküyü ondan daha ayrýntýlý bilebilecek belki de baþka bir kiþi yoktu. Muhtemelen diziyi izleyen pek çok okuyucu açýsýndan bu böyleydi. Evlilik öyküsü sürüyordu; bu kez “Mustafa Kemal Evlilik Kararýný Nasýl Verdi?” baþlýðýyla, öykü iþlenmeye devam ediliyordu. Bu heyecanlý dizinin ertesi gün de süreceðine iliþkin anons unutulmamýþtý.
Ve dizinin sonu…
Bozok’un son yazýsýnýn tarihi 2 Þubat’tý. Ve anýlarýn süreceðine iliþkin anons da eksik deðildi. Fakat bir sonraki gün yayýn kesilmiþti! Üstelik gazetede hiçbir açýklama da yapýlmamýþtý! Tuhaf bir durumdu doðrusu; muhtemelen gazetenin tirajýný olumlu yönde etkileyebilecek bir yayýnýn bu kadar kýsa zamanda; sonuçta yalnýzca dört yazýda sona ermesi… Herhalde okuyucular da buna bir anlam verememiþti. Bu tefrikaya rastladýðýmda ve bunu izlemeye aldýðýmda, doðrusunu söylemek gerekirse, ben de bir anlam verememiþtim. Muhakkak bir þey vardý; hele o siyasal konjonktürde olmamasý az bir ihtimal gibi gelmiþti bana… Fakat ne olabilirdi ki? Acaba bundan sonra gelecek kýsýmlar için mi bir ‘önlem’ alýnmýþtý diye düþünmeden edemedim.
Dizi yarým kalmýþtý. Benim bu konudaki ‘teorim’ ise, hiçbir zaman kanýtlanamaz bir yorumdan ve spekülasyondan ileri gidebilecek halde deðildi. Kanýtlanabilir olmayan ya da yeterince ikna edici bir þekilde sunulamayan bir ‘teori’, ne kadar çekici ve renkli olursa olsun, öznel bir yaklaþýmýn ifadesinden baþka bir anlama gelemezdi. Þimdilik, belki ileride açýlmak üzere, dosyasýnda -eski deyimle- hýfz edilmesinden -saklanmasýndan- baþka yapabilecek bir þeyim yoktu.
ÝSMET PAÞA’YA GELEN SIR MEKTUP
Elbette bazen de þans yardým eder; fakat tarihçilerin de þansa bir þans vermesi gerekir. Yani, merak saikiyle araþtýrmaya devam etmek… Sonra bir gün, bakarsýnýz, bambaþka bir konuda araþtýrma yaparken; baþkaca ilginç yazýþmalar içinde, karþýnýza belki de herkesin pek de ilginç bulmayacaðý bir kâðýt parçasý çýkar. Arþivde eþelenmek, böylesi bir þansý yaratmanýn ilk adýmýdýr. Ama ilk adým da yeterli sayýlamaz. Katalogda gördüðünüz ve belki de o anki yorgunluðunuzla üzerinde durmayabileceðiniz bir özet açýklama; eskiden kalma bir tozlu dosyayý hatýrlamanýza yardýmcý olabilir. Bir an için olsun dikkatinizi yitirmeden eski kâðýtlarýn arasýnda dolaþmanýn küçük bir sürprizidir bu…
Muammer Bey’in itirazý
Evet; Baþbakanlýk Cumhuriyet Arþivi’nde bulduðum bir yazýþmadan söz etmenin tam zamanýdýr artýk… Cumhurbaþkanlýðý Genel Sekreteri Kemal Gedeleç, -ki bu göreve atananý yalnýzca bir ay kadar olmuþtu- 10 Þubat 1939 tarihli yazýsýnda; Baþbakanlýk Müsteþar muavini Haydar Güven’e, gayet ilginç bir mektuptan söz ediyordu. Yazýya göre; Lâtife Haným’ýn babasý, Atatürk’ün bir zamanlar kayýnpederi olan “Ýzmir’de Muammer Uþaklý”, yeni Cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü’ye bir mektup yazmýþtý. Ýnönü’de, Gedeleç’e “mektup ve iliþiklerini” Baþbakan Refik Saydam’a sunmasý için talimat vermiþti.
Gedeleç’in yazýsýnýn tarihi 10 Þubat olduðuna göre; mektup, daha erken tarihli olmalýydý. Belki de 2 Þubat’ta yazýlmýþ olabilirdi. Cumhurbaþkanlýðý’nda okunmuþ olmalýydý. Sonra da Baþbakanlýða iletilmek üzere yola çýkmýþtý. Ama mektubun içeriðinde acaba ne vardý? Asýl can yakýcý soru budur. Budur da; bu soruyu ben de yanýtlama imkânýna sahip deðilim maalesef… Çünkü, arþiv dosyasýnda sadece bu yazý bulunuyor; iliþikteki mektup ve onun eklerini görmek mümkün deðil… Elimizde bulunan sayfanýn üzerinde arþivde el yazýsýyla birinci sayfa notu düþüldüðüne göre; belki de bir baþka dosyada mektubun kendisi ve ekleri hâlâ bizim onlarý bulmamýzý bekliyorlardýr. Eðer öyleyse, bakalým kime kýsmet olacak?
Þansýmýz yardým etti; ama bir noktaya kadar… Son bir noktaya kadar mý demeliydim acaba? Elimizde mektubun orijinali bulunmuyor; fakat Gedeleç mi, yoksa yazýyý alan Günver mi, -el yazýlarýný tanýmadýðým için bir yorumda bulunmam imkâný yok- yazýnýn altýna þöyle bir not düþmüþ: “Muammer Uþaklýgil mektubu; Cumhuriyet gazetesinde Salih Bozok’un hatýratý münasebetile…”
Evet; Muammer Bey’in mektubu kesinlikle Bozok’un aný dizisiyle ilgili… Mektubun tarihi belirsiz de olsa; Bozok’un anýlarýnda muhtemelen Atatürk’ün Lâtife Haným’la evliliðine dair kýsmýna ait bir itiraz olmalý… Acaba bir düzeltme mi yapýldý; anlatýlanlar tekzib mi edildi; konunun yeniden gündeme gelmesinden rahatsýzlýk mý duyuldu; bizzat Lâtife Haným’dan da benzer bir itiraz mý geldi; öykünün uzamasýndan, uzatýlmasýndan mý endiþe edildi? Bütün bunlarý bilemiyoruz.
Belki de Muammer Bey, anlatýlanlarýn -belki de Ýsmet Paþa’nýn da bildiði gibi- gerçeði tam olarak yansýtmadýðýný; ya da eksik yansýtýldýðýný ileri sürmüþtü. Belki de Bozok’un anlatýmýna þiddetli itirazlarý vardý. Acaba öyküyü kendi açýsýndan mý anlatýyordu? Bildiðimiz bir þey var ama; üstelik bundan eminiz; dizi -muhtemelen bu uyarý mektubu üzerine- dördüncü tefrikada, üstelik 2 Þubat tarihli yayýnýn ardýndan kesildi. Ve bir daha da devam edemedi. Belki de gazete Muammer Bey’in bu mektubu üzerine uyarýldý. Ýsmet Paþa’nýn ve ailesinin Lâtife Hanýma olan yakýnlýðý hatýrlanacak olursa; böyle olmasý ihtimali yüksektir. Salih Bozok’a gelince; neredeyse iki ay sonra yapýlan milletvekili seçiminde aday gösterilmedi. Bir daha da milletvekili olamadý. Karanlýkta kaldý. Ýki yýl sonra da öldü.
Dediðim gibi; benimkisi hâlâ ve sadece bir “teori”… Acaba Salih Bozok’un tefrikasýna niçin son verildi? Yanýtým biraz flû olmuþ olabilir; ama sanki bana gerçekçiymiþ gibi geliyor hâlâ…