Atatürk’ün utandýðý idare

Atatürk dönemi demokrasi anlayýþý birçok kesim tarafýndan bugüne kadar çok tartýþýldý ve tartýþýlmaya da devam edecektir.

Kendilerini Atatürkçü olarak tanýmlayanlar Atatürk dönemini Cumhuriyet’in bir tür ‘asr-ý saadet’i olarak takdim ederlerken, ‘Atatürk Türkiyesi’nin eksikliklerini türlü yollarla meþrulaþtýrmaya çalýþýrlar.

Aslýnda bu çabalara hiç de gerek yoktur. Çünkü Mustafa Kemal bu sorulara bizzat kendisi cevap veriyor.

***

Avrupa’da faþizm ve Nazi fýrtýnasýnýn esmeye baþladýðý yýllardýr. Ülkeyi merkezden bir makina kusursuzluðunda yönetmek, milletin devlet çatýsý altýnda yüksek çýkarlar için tek bir yumruk halinde birleþmesi milyonlara cazip gelmeye baþlamýþtýr. Hele hele iktidarda olan liderler ve partiler için faþistlerin bulduðu yeni formül kaçýrýlacak gibi deðildir.

Nitekim Ýtalya’yý ziyaret eden birçok Türk gibi CHP Genel Sekreteri Recep Peker de yurda ‘parlak fikirlerle’ geri dönmüþtür. Peker, Türkiye’yi kurtaracak formülü bulduðu düþüncesiyle hemen kapsamlý bir rapor hazýrlar. Ýtalya’daki faþist partiden esinlenen Recep Peker, Türkiye’de de Cumhuriyet Halk Partisi’nin benzeri uygulamalara gitmesi gerektiðini savunur.

Türkiye’ye idare þekli olarak resmen faþizmi öneren rapor, parti hiyerarþisi içerisinde öncelikle Ýsmet Ýnönü’ye takdim edilir. Ýnönü, raporu reddetmek bir yana bir de altýna imza atar ve onaylar þekilde Mustafa Kemal Atatürk’e sunar.

Rapor Atatürk’e ulaþýr. Rapora þöyle bir göz gezdiren Atatürk, sinirden adeta deliye döner. Kimlerle çalýþmak zorunda olduðunu görür ve çok üzülür. Kurduklarý Cumhuriyet’e faþizmi öneren bir ekiple olmaktan dolayý utanýr, sýkýlýr.

Yakýn arkadaþlarýnýn, kendisinin mecburiyetten ve geçici olarak koyduklarý düzeni sürekli hale getirme çabalarý, hatta çok daha kötüsünü önermeleri Atatürk için sürpriz olmuþtur.

Raporu okuduðu esnada kendisini ziyarete gelen Tevfik Rüþtü Aras’ý görünce dayanamaz ve elindeki kâðýtlarý göstererek þunlarý söyler:

“Ýnanýlmaz þey. Ben memleketi hâlâ bir tek parti ile idare etmekte olduðum için utanýyorum. Hâlbuki bazý arkadaþlarýmýz bu hali devamlý yapmak istiyorlar. Ýtalya seyahatinden avdet eden partimizin Umumi Kâtibi (Sayýn Recep Peker) bana verdiði raporunda bize de orada gördüðü ve incelediði Faþist Partisinden mülhem bazý tavsiyelerde bulunuyor”.

Bunun üzerine Aras, “Sayýn Recep Peker’in Genel Baþkan Vekili Sayýn Ýnönü ile görüþmesi icap etmez miydi?” diye sorunca Atatürk, “Onun imzasý da var. Ama okumadan imza etmiþ olabilir” yanýtýný verir (*).

Oysa Atatürk de bilir ki Ýsmet Ýnönü böylesine ciddi bir evraký okumadan altýný imzalamaz.

***

Görüldüðü üzere Atatürk, lideri kendisi de olsa ülkeyi o anki yöntemlerle yönetmekten mutlu deðildi. Hatta bunu bir utanç kaynaðý olarak görmekteydi. Onun gönlündeki Türkiye çok partili, çoðulcu ve demokratik bir Türkiye’ydi. Ama bunu gerçekleþtiremedi...

Sözün özü, bugün yapýlmasý gereken Atatürk’ün o dönemin þartlarý içinde istemeden yaptýklarýný tekrar etmek deðil, O’nun da gönlünden geçen çoðulcu ve demokrat Cumhuriyet’i inþa etmektir.

(*) Tevfik Rüþtü Aras, Görüþlerim, (Ýstanbul: Yörük Matbaasý, 1968), s. 2.