Ateþ olmayan yerler

Öyle sanýyorum ki bu yýl bizim için pek de kötü geçmedi. 

Kürd meselemiz gerçi hallolundu denilecek halden nisbeten uzak ama en azýndan yine nisbeten saðlam bir zemîn üzerinde o yöne doðru ilerliyor.

Bunun kuvvetli delillerinden biri, ilk ve orta safhalarýnda bu problemin çözümünü istemeyen ve engelleyemeye uðraþan merkezlerin Türkiye içinde yuvalanmýþ olmalarýna karþýlýk bir süredir asýl engellerin Türkiye dýþýnda mezvîlenmiþ bulunmalarý. Fakat kanaatimce bizler; Türküyle, Kürdüyle, þusuyla, busuyla; birbirimizle didiþmeyi hiç deðilse tahammül edilebilir seviyelere düþürebilsek o zaman dýþarýyla baþa çýkabilmek fevkalâde kolaylaþacakdýr. Bilmem aþýrý sâfiyetimden (telaffuzu: keriz) mi nedir ama ben içimizde böyle bir akýllanma akýmý sezinler gibiyim. Baþka bir söyleyiþle bugün bir nebze aklý baþýnda tek kimse bile sorunlarýmýzýn silah zoruyla çözümlenebileceði görüþünü savunmuyor -aklý bir nebze baþýnda olanlardan söz ediyorum.

Eski Alman baþbakanlarýndan Helmut Schmidt’in þöyle bir tesbîti vardýr:

“Altý sene sonuçsuz müzâkere, yarým saat muhârebeden yeðdir.” 

Sayýn Schmidt Hitler’in, daha onbeþ yaþýndayken cebheye sürüp kýrdýrdýðý nesildendir.

Yâni ortaya karýþýk konuþmuyor. Neden bahsetdiðini çok iyi bilen bir þahýs.

Kýsacasý, Kürd Meselesi, ki böyle bir meselemiz bulunduðu her türlü þübheden vâreste, eðer müzâkere ve mübâhase ve dahî musâhabe yoluyla çözümlenirse önümüz adamakýllý açýkdýr... Hem de öyle az buz deðil.

Þunu ne kadar tekrarlasak azdýr:

Türkiye akýllara durgunluk verecek potansiyele sâhib bir ülke!

Ancak þu potansiyel denilen cenâbet de öyle durduðu yerde bir iþe yaramýyor.

Birilerinin o potansiyeli alýp “kinetik” hâle getirmesi þart!

Türkçesi bir þelâle 50 metreden binlerce yýl aksa da, hoþ bir görüntüden fazlasý deðildir. Ayrýca, sevmediðiniz birilerini oraya itip boðabilirsiniz de... En azýndan bunu deneyebilirsiniz.

Ama biri akýl edip altýna uygun bir çark koyarak döndürürse oradan elde edeceðiniz güçle binlerce insaný daha rahat bir hayâta kavuþturabilirsiniz... Tabii onlarý bir anda mahvedecek bir düzenek de kurabilirsiniz, o bir fasl-ý dîger... 

Benim þu anda görebildiðim, ayný metaforda devâm edersek, þelâlenin üzerine bir çark koyup o ilâve enerjiden yararlanmak isteyenlerin sayýsý hýzla artýyor.

Sizleri bilmem ama ben buna seviniyorum.

(Bunu yazan Zülfü olsaydý “Demek ki nasihatlerim boþa gitmemiþ.” cümlesiyle baðlar ve bu konuda daha önce yapmýþ olduðu bestelerin nerelerden ve hangi fiyata te’mîn edilebileceðini de belirterek noktayý þ’aapardý. Ansýzýn aklýma geldi.)

Lâkin mevzuu (mevzûyu deðil! Þunu öðrenin artýk!) daðýtmayalým:

2015 Yýlý Türkiye için bir tür “reinkarnasyon” yýlý olabilir; tekrar ete kemiðe bürünme baþlangýcý...

Son senelerde olup bitenler henüz doðum deðildi; doðum sancýlarýydý.

Tekrâren:

Hiç de fenâ durumda deðiliz. Siz bakmayýn o “profesyonel” müþtekîlere!

Ne demiþ Latinler:

“Flamma fumo est proxima!”

Alev dumanýn yanýbaþýndadýr!

Yâni?

Ateþ olmayan yerde duman tütmez!