Ateþi kim söndürecek?

Eðer siyasi sýnýrlarýnýzýn dýþýna çýkarak, gerek güvenliðinizi saðlamak, gerekse geleceðe dair bir oyun planý inþa etmek istiyorsanýz, bunun için öncelikle yapmanýz gereken bu süreci kendi iç dinamiklerinizle uyumlu olarak yönetmektir. Aksi takdirde savunma hattýnýzý sýnýrlarýnýzýn dýþýnda kurarak kendinizi korumak isterken, kendi içinizde hesap edemediðiniz dönüþümler yaþarsýnýz.

Türkiye’nin Suriye’ye dönük aktif bir ilgisi var ve kuþkusuz hiç kimse bu ilginin varlýðýný sorgulama hakkýna sahip deðil. En uzun sýnýra sahip olduðunuz, üstelik sayabileceðimiz pek çok baþlýkla baðlarýmýzýn devam ettiði bir coðrafyayla ilgilenmemek hata sayýlmalý.

Ancak bu ilginin niteliði üzerinde konuþmak çok önemli. Eðer yapýp edilenler, Türkiye’nin içeriden dýþarýya bir hamlesinden çok, dýþarýdan içeriye bir nüfuza dönüþürse, o zaman oturup her þeyi gözden geçirmenin vakti gelmiþ demektir.

Nice zamandýr bu köþede Türkiye’nin Ýslami tecrübesi baþlýðý altýnda bazý tartýþmalarý dile getirmeye gayret ediyorum. Niyetim bu tecrübenin doðru anlaþýlmasý kadar, bundan sonra bizi nereye taþýyacaðý ve taþýma gayretinin ve kapasitesinin ne olduðu üzerinde durmak. En azýndan bir ilgi uyandýrmak.

Ne yazýk ki bu gayretimde baþarýlý olduðumu ve bir ilgi uyandýrabildiðimi söyleyemem. Böyle bir tecrübenin belki de en hayati öneme sahip olduðu bir dönemde bu suskunluk, vurdumduymazlýk ve en kötüsü de olup bitenden kendi bulunduðu pozisyonlara pay çýkarma kaygýsý gerçekten vahim.

Burada kimin eksik ya da yanlýþ yaptýðý veya suçlu olduðu üzerinde durmak yerine, baþýmýza geleceklerin vehametine bakmak belki daha uyarýcý olur. Asýrlardýr kendine özgü bir yorumla, daha doðru bir ifadeyle yorumlarla þekillenen bir geleneðin, kelimenin tam anlamýyla kendisini hedefe koyan ve yok etmeye azimli bir tehdit karþýsýndaki hali izah edilecek gibi deðil.

Türkiye’de yaþayan ve bir þekilde bu ülkenin kaderine ilgi duyan herkesin, bir asýr önce Hicaz’ýn nasýl kaybedildiðini yeniden hatýrlamasý gerekiyor. Bu sýradan bir kayýp deðildi. Ýslam adýna ortaya çýkan/çýkarýlan bir anlayýþýn, koca bir coðrafyada nasýl bir yarýlmaya neden olduðunu, bu ayrýþmanýn zaman içinde bugün devlet olarak bildiðimiz türedi yapýlarý nasýl esir aldýðýný; bunca sertliðine ve taviz vermez görüntüsüne raðmen, nasýl uluslararasý þebekelerin çýkarlarýna hizmet eden bir duruþ sergilediðini görmek zorundayýz.

Bugün Ýslam dünyasýnýn baþýna bela edilen yahut kendi elleriyle gönüllü olarak bela edindiði DEAÞ ve benzeri yapýlarý, bu tarihi süreçten baðýmsýz okumak mümkün deðil. Suriye gibi hassas bölgelerde de politika inþa ederken, adýnýn DEAÞ olup olmamasý önemli deðil; bu tür zihniyetlerle yakýnlýk kurmanýn muhasebesini bir kez daha yapmak gerekiyor.

Türkiye’deki Ýslami geleneðin veya tecrübenin böylesi bir ateþi söndüren bir role sahip olmasý gerekirken, þimdilerde bu ateþin bize sýçramasýndan endiþe duymamýz gerçekten düþündürücü deðil mi?

Bu hal ve gidiþ hayra alamet deðil. Yeniden ve kendi tecrübemizin sahici kodlarýný merkeze alarak bir duruþ sergilemek bizim sorumluluðumuz. Ateþten bize sýðýnanlara vereceðimiz bir cevap varsa, iþte bu duruþla mümkün.